Güncelleme Tarihi:
Ama bizim çocukluğumuzda, “Deniz mevsimi açıldı, Florya Belediye Plajı cıvıl cıvıl” diye haberler çıkardı, mesela.
Kiraz mevsimi gelirdi, peşinden Allah rahmet eylesin Hüseyin Ağa, elinde bir sele kirazla...
Fındık mevsimi gelirdi, yine Değirmendere’den, çuvalla sütlü fındık...
Mevsimi gelirdi, Hamit, at arabasıyla gelir, Pamukova kavununu kapıya yığar giderdi, iki tane yeter desek de yirmi tane bırakır, öğh gelene kadar tatlı kavun yerdik...
Tabii mevsimi gelirdi Çavuş üzümü, mevsimi gelirdi Yeşilköy’de Selim’in muhteşem vişneli dondurması, mevsimi gelirdi (kışın lağımcılık yapan) Yaşar’ın ‘yasceek” (galiba ‘yaz sıcak’ demekti) diye sattığı haşlanmış mısır, Fitaş’ın kapısında satılan kestane, balık mevsimi gelirdi lüfer, palamut, kofana, av mevsimi gelirdi Beslan Dayım’la Muzaffer Dayı’nın palavraları...
Derken mevsim gitti, sezon geldi birden, nereden ve neden, kim bilir!
Önceleri Güney sahillerinde turizm sezonu, Uludağ’da kayak sezonu. Hilton’da havuz sezonu, Tarabya’da taverna sezonu derken...
Süratle, Laila’da çılgınlık sezonu, Bodrum beach’lerinde zengin peach’leriyle yollu mankenlerin çiftleşme sezonu...
Ya sen, ben, bizim gibi insanlar?
Dondurulmuş balık, hormonlu domates, her mevsim hıyar, kış ortası dondurma, Afrika’dan ithal bilmem ne...
Ne eski mevsimler kaldı ne de eski tat!
Neyse ki, yeni “sezonlar” girdi hayatımıza.
Mevsim’in adını sezon koyduk belki, ama örf ve adetlerimize sadık kaldık biz.
“Vakit” geldiğinde hiç aksatmadık:
- Gece damdan düşme sezonu
- Yollarda ölen gurbetçi sezonu
- Antalya’da turistlere tecavüz sezonu
- Karne dönemi, evden kaçan çocuk sezonu
- Düğün konvoyu kana bulandı sezonu
- Lodos varsa, dumandan boğulma sezonu
- Şofben fantââzi faciası sezonu
- Karadeniz’de mantardan zehirlenme sezonu
- Kilyos’ta boğulma sezonu
- Seçim vakti orman talanında patlama sezonu
- Asker yolcu ederken, serseri kurşundan ölme sezonu
- Yağmur yağdı, Alibeyköy’de boğulma sezonu
Hayatımız, değişmez bir düzen içinde, böyle akıp gidiyor işte...