Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2003 00:00
Ahmet Gülhan'ı yakından tanımayan, onun gelmiş geçmiş tüm yaşamının tiyatro ile sınırlı olduğunu sanabilir. Oysa bu Ahmet, en az tiyatro kadar siyasette de felek çemberlerinden geçmiştir. ‘‘Biz Size Aşık Olduk’’a aşık olduysanız, orada gördüğünüz asabi, ciddi Fahrettin, gerçek Ahmet'in ta kendisidir. Aslına bakarsanız Ahmet Gülhan komikliği bile ciddi yapan asabi mizaçlı, çok tatlı bir adamdır.Ahmet Gülhan, 29 yıllık eşi, meslektaşı Gülümser'le birlikte Beylerbeyi vapur iskelesinin karşısındaki dışı eski, içi modern bir apartmanın çatıdaki dubleks dairesinde oturuyor. Kayınpederinin bir çift sedef kakma sehpa hediye etmesiyle başlayan antika tutkusu, evi 150 yıllık masa, kütüphane, koltuklarla donatmaya kadar getirmiş. Bir başka yanda ise Zippo çakmak koleksiyonu var, öteki yanda yüzlerce yıl ötesinden kalma paha biçilemeyen Kafkas tefekkür değnekleri. Konuşmaya başlamadan Ahmet'le çenemizin altına bu değneklerden birer tane koyduk, o anlattı ben dinledim. Gülümser garibim ise o sıralarda bize hamsili pilav ve lüfer pişirmekle meşguldü.Zeki’nin Metin’i suçlaması yanlışHaldun Taner'in Mühürdar'daki evinde yaptığımız rol dağıtımı toplantılarında son sözü hep Metin söylerdi, ‘‘Bunu ben oynayacağım’’ dediği zaman iş bitmişti. Metin büyük bir açgözlülükle en avantajlı rolleri daima kendi alırdı. Geri kalanları da ağlayarak Zeki alır, en sondakiler de bana kalırdı. Bu durum 12 yıl hep böyle devam etti, Devekuşu'nda hiçbir zaman istediğim rolü oynayamadım. Sadece çok beğenildiği halde tutmayan ‘‘Generallerin 5 Çayı’’ oyununda bana bir jest yaptılar, o kadar. Arta kalan rolleri oynadım, ama yine de hepsini parlattım. Ben tiyatroyu ünlü bir aktör olmak için değil, politik bir araç olduğu için seçtiğimden ne oynadığım hiç önemli olmadı.Hızlı ve dağınık yaşadığım bekárlık dönemimdeki bütün gece hayatımı Metin'le paylaştım. Metin kendisinin de itiraf ettiği gibi çok egoisttir, mesela eşinin onu her an gelecekmiş gibi evinde beklemesini ister. O günlerde beraber içerdik, sonunda onu eve ben bırakırdım. Oyundan sonra başlayıp sabah 07.00'ye kadar ikimizin 4-5 şişe viski içtiği çok oldu. Aksaray'daki evinde benim de bir yatağım vardı, istediğimde orada kalırdım. Biz böyle bir dostluktan ayrıldık, kavgasız dövüşsüz.Zeki çok duygusal, çok merhametli, çocuk gibi bir adamdır. Devekuşu'nu kurarken annesine, kız kardeşlerine, ağabeylerine destek oluyordu. Oya ile evlendikten sonra bu listeye kayınbiraderi ile ve eşinin dayısı eklendi. Bu günlere kadar 8-10 evi besliyordu; kimilerine bakmaya hálá da devam ediyor, Zeki'nin kaderi bu. Daima gaz yediği için, daima hiç alakası olmayan işlere bulaştığı için sıkıntıya düştü. Mesela bir oto galerisinin önünden geçerken kahve içmeye davet ederler, çıkarken elinde bir Mercedes anahtarı olur. Kedisine maddi olarak yardım etmediği gerekçesiyle Metin'i suçlaması ise çok yanlış. Metin'in onu düze çıkarmak için son 10 yıldır neler yaptığını ben bilirim. Metin cimri değildir, hesabını çok iyi bilir. Zeki'nin bir özelliği de tiyatroya giren her kız arkadaşımıza hemen aşık olmasıdır. Kız ona bir ay mukavemet gösterirse kız kardeşi olur.400 metre şampiyonu tiyatrocuYıllardır kahkahalara boğduğu hayranları pek bilmez Ahmet Gülhan'ın bir zamanların Türkiye Şampiyonu atleti olduğunu ve ötesini. - Doğma büyüme Kadıköylüyüm, Yeldeğirmeni, Rıhtım, iskele ve civarları. Babam Devlet Demiryolları'nda revizördü. Tophane Erkek Sanat Enstitüsü'nün motor bölümünden sonra Akşam Teknik Okulu makineyi bitirdim. Bu arada Yeldeğirmeni
Spor'un amatör lisanslı sağaçık futbolcusuyum ve okulun en başarılı atletiyim. 400 ve 400 engellide gençler şampiyonu oldum, 4x400 bayrakta ise İstanbul karması olarak Türkiye rekoru kırdık, birkaç yıl önce ancak egale edilebildi. 50,5 saniyede 400 koştum, 58 saniye ise 400 Engel koşuyordum. Türkiye Şampiyonu olduktan sonra
Fenerbahçe'den teklif geldi, orada koşmaya başladım. 1961'de atletizmi bırakıp. Bu arada talebe derneği başkanlıkları yapıyorum, hafiften politikanın içindeyim. Derken Milli Türk Talebe Birliği'nde İstanbul İcra Konseyi Başkanlığı, yürüyüşler, boykotlar, 28 Nisan, 27 Mayıs ve Milli Birlik Komitesi'yle beraberlik. MTTB'de Erdoğan Tuncel, Ümit Akkartal'ın kurduğu Birlik Tiyatrosu bana bağlanınca o ekiple çok iç içe olduk. ‘‘Duvarların Ötesi’’ni oynuyorlar, o hafta Alpullu Şeker Fabrikası'na bağlamışlar oyunu, parayı alıp harcamışlar. ‘‘Bacaksız’’ı oynayan Hayri 41 derece ateşle yatağa düşmüş, kapımı çalıp onun yerine sahneye çıkmamı istiyorlar. Yapamam, edemem derken otobüste rolümü ezberleyerek Alpullu'da bir oyun oynadım, oynayış o oynayış. Alkış kıyamet, 1960'ın soğuk bir kış akşamı. Bu oyunu MTTB'de oynarken Cahide Sonku seyretmiş, ertesi gün kendileriyle çalışmamı teklif etmek için tiyatroya gelri. Cahit Irgat'ın da yer aldığı ekiple Cahitler Tiyatrosu adıyla 6 ay Anadolu turnesi yaptık, böylece 1961'de profesyonel oldum. Gece okul, gündüz çalışma derken atletizmi kenara itip yerine tiyatroyu koydum. Devekuşu Kabare nasıl dağıldıTürkiye'de bir tarih yaratan Devekuşu Kabare Tiyatrosu, 1967'de kurulduğunda Ahmet 27 yaşındaydı, Metin 26, Zeki ise 25. Üç kafadarların bu beraberliği tam 12 yıllık sonra bozulacak, 1978 Nisanında Ahmet ile rahmetli Haldun ağabey, Devekuşu'ndan ayrılıp Tef Kabare'yi kuracaklardı.- Ayrılışımızın nedenlerini bugüne kadar hiç açıklamadım Yener, her şeyi ilk defa anlatıyorum. Yeni sezonda oynayacağımız oyunu belirlemek için 1978'in nisan ayında yaptığımız toplantıda ilk kez aramızda görüş ayrılığı çıktı. Zeki Alasya ile Metin Akpınar, o sıralarda Ertem Eğilmez'le bir
sinema macerasına girmişlerdi, ayrıca gazinolarda assolist altı komiklik yapıyorlardı. Böyle olunca da tiyatronun bütün yükü benim sırtıma bindi. O toplantıda Türkiye'de artık tiyatro yapılamaz, ülke içsavaşa gidiyor, yarının ne olacağı belli değil, çeşme akarken dolduralım, büyük salona geçelim gibi bir söylem çıktı ortaya. Metin ayrıca sınıf atladığımız, mensubu olduğumuz yeni sınıfa ihanet etmememiz gerektiği gibilerinden garip laflar söyleyince sinirlendim. ‘‘Metin, alnının teriyle Fenerbahçe'de bir daire sahibi oldun diye sınıf atladığını mı zannediyorsun?’’ dedim. Zeki ise çok politize bir adam olmadığı için ikimize de hak veriyordu. Haldun Taner hepimizi ortak bir noktada buluşturmak için bir buçuk ay arabuluculuk yaptı, ama olmayınca Haldun'la ben ayrıldık. Yenerciğim, acaba biz şövalyelik yapıp da mı ayrıldık, yoksa bizim karakterimizi çok iyi bildikleri için damarımıza kasten basarak onlar mı bizden kurtuldu, bunun cevabımı hálá veremedim. Metin ve Zeki kendilerinden o kadar emindi ki, ayrılırken ‘‘Kim haklı çıkarsa ötekinden özür dileyecek, var mısınız’’ dediler. Yıllar sonra bir gece Lalezar'da Metin'le aynı masaya düştük. Bir ara kulağıma eğilip ‘‘Ortak bir özür borcum var sana’’ dedi, bu bana yeter.Cem Yılmaz bir fenomen Birkaç satır da ömrünü adadığı tiyatrodan söz etsek artık, beğendiklerinden, beğenmediklerinden.- Ben ideal komik adamı, kolları kısa, kafası büyük, göbekli, orta boylu, kel kafalı olarak tarif ederim. Karagöz de böyle, Kavuklu da, Dümbüllü de, Muammer Karaca da. Karaca gayet ciddi laf ebeliği yaparak, ağzını burnunu kıvırmadan, taklit yapmadan konuşup milleti yerlere yatırırdı. O büyük ustanın aynısı komik bir adam var şimdi: Cem Yılmaz. Cem bir fenomen ve komik tarifime tıpatıp uyuyor. Adam 2 bin kişilik salonu bir günde dolduruyor, bir arz-talep meselesi. Ne dersen de, bu adam büyük yetenek, zamanlama duygusu bir harika. Tek eksiği çok uzatması, böyle bir gösterinin 2 saati geçmemesi lazım geldiğini hálá öğrenemedi. Yılmaz Erdoğan'ın kalemini beğeniyorum, şu anda ne yazık ki beğendiğim bir kadın komik yok. Türkiye'nin en iyi erkek oyuncusu tartışmasız Haluk Bilginer, oyununa ancak şapka çıkarılır. Bir de Hababam'ın yeni versiyonu sordun, Rıfat Ilgaz'ın yazdığı Hababam Sınıfı'yla bugünkü okullarımızın uzaktan yakından alakası yok. Hababam, bundan 50 sene önce fakir çocukların okuduğu parasız yatılı devlet lisesi. Şimdi ne öyle okul var, ne hoca, ne de müfettiş. YARIN: Evren’den milletvekilliği teklifi
button