Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2004 21:25
Günümüz memelilerinin anavatanı bir tür Asyatik Cennet Bahçesi mi? Memelilerin anavatanıyla ilgili uzun süredir kafaları kurcalayan sorunun cevabını Çin’in güneyindeki kırmızı kil topraklarda ve İç Moğolistan’daki çöllerde aramak gerekiyor.
Buralarda beş yıldır araştırmalarını sürdüren Amerikalı ve Çinli paleontologların bulguları, bu toprakların tüm dünyaya hakim olan bu muzaffer hayvanların tarih öncesi kökeniyle ilgili önemli bilgiler içerdiğini ortaya koydu.
Elde edilen bilgilere göre, memelilerin geçmişi 56 milyon yıl öncesine, ‘memelilerin altın çağı’ olarak da adlandırılan Senozoik Zaman’a dayanıyor. Anatomik açıdan modern memeliler topluluğu Ğ bunlar arasında atların, keçilerin, geyiklerin yanı sıra primatların ve keselilerin de ataları da var Ğ tüm Kuzey yarıküreye yayıldı. Aynı zamanda yeni yaşam koşullarına ayak uyduramayan daha arkaik memeliler de yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı.
Uzmanlar ekosistemlerimizde meydana gelen bu büyük karışıklığın nedenini uzun zamandır biliyorlar. Aşırı ısınmayla ortaya çıkan ciddi bir iklim krizi Ğ80.000 yıl sürdü Ğ Paleosen Zaman’la (65 milyon Ğ 56.5 milyon yıl) Eosen Zaman (56.5 milyon yıl Ğ 38 milyon yıl) arasındaki geçişte belirleyici oldu.
Başta Bering Boğazı olmak üzere yeni karasal köprüler meydana geldi. ‘Yuva’ görevini üstlenen bir tür tropikal bitki örtüsü yayılırken buna paralel olarak yerleşimciler de ortaya çıktı.
Nereden geldiler?
Ancak yine de bilim adamlarının kafasını kurcalayan bir soru vardı: Bu modern memeliler nereden geliyordu? Örneğin, ilk kez hangi kıtada toynaklı hayvanlar ortaya çıktı? Primatların modern düzeni nerede doğdu? Kurtların ve sırtlanların davranışlarını sergileyen etoburlar nerelerde avlanıyorlardı?
Avrupa’da olduğu gibi Kuzey Amerika’da da tüm bu hayvanlar kitlesel olarak ortaya çıktı. Amerikalı paleontolog ‘yeni gelenler eskilerden o kadar farklıydı ki bunların yaşadıkları yerde evrim geçirdikleri tezi pek inandırıcı değildi’ diyor. Uzmanlar, o sıralar milyarlarca metreküp suyla çevrili olduğundan diğer kara parçalarında tecrit edilmiş halde bulunan Afrika’nın bu konuda bir rol oynayamayacağına dikkat çekiyorlar.
Eldeki kanıtlar
Peki, Asya’nın dört ayaklı göçmenlerin beşiği olduğu nasıl kanıtlanacak? Lingcha denilen ve katmanlarının hem Paleosen hem de Eosen’i kapsadığı jeolojik oluşumlardan arta kalan izlerin gösterdiği gibi buradaki faunanın en eskisi olduğu nasıl söylenebilir?
Şimdiye kadar bu bölgede bulunan fosiller, faunaların diğer yerlerde bulunanlarla karşılaştırılması yöntemiyle belli zaman dilimlerine atfedilmişti. Örneğin, tipik Amerikan paleoseni olan küçük bir kemirgen otomatik olarak Paleosen Zaman’a yerleştirilmişti Hangisinin diğerine göre daha önce ortaya çıktığını belirlemek imkansızdı.
Chris Beard bağımsız jeokronolojik veriler elde edilmediği için Asya’nın modern memelilerin anavatanı olduğunu söylemenin şimdiye kadar mümkün olmadığını ancak Gabriel Bowen’ın çalışmalarının İskender’in düğümünü çözdüğünü kaydediyor.
Gerçekten de Kaliforniya, Santa Cruz Üniversitesi’nden paleontolog Gabriel Bowen ile Amerikalı, Japon ve Çinli meslektaşları sayesinde ilk kez Çin’deki jeolojik katmanları daha kesin bir biçimde zaman içine yerleştirecek bir anahtar bulundu.
Kitlesel göçün delili
Bowen ve arkadaşları iklimin aşırı ısınmasına ve bunun sonucunda hayvanların kitlesel göçüne işaret eden bir karbon örneği buldular. Buna göre, Paleosen Zaman’la Eosen Zaman arasındaki sınır Ğ yaklaşık 55 milyon yıl önce Ğ toprak ve okyanus katmanlarında karbon 12’ye kıyasla karbon 13 izotoplarının azalmasıyla ortaya çıkıyor.
Bunun anlamı şu: İklimi altüst eden ısınma sırasında okyanus tortularında buz şeklinde biriken metan hidratları büyük ölçüde eridi. Metan çok az C13 barındırır. Metanın okyanus ve atmosferden atılması C13/C12 orantısındaki düşüşün nedenidir.
Gabriel Bowen ve Çinli meslektaşı Suyin Ting Çin’deki değişik jeolojik katmanlarda bu özelliği araştırdı ve Avrupa ve Amerika’daki katmanlarda bulunanların aynısı olan bir nitelik belirledi.
Böylece, kurt ve sırtlanları andıran etobur hayvan topluluğunun Kuzey Amerika’ya göç etmeden önce Çin ve Moğolistan’a egemn olduğunu saptadılar. Ancak bunlar aynı zamanda atların ataları olan bir grup perissodactyle ve artiodactyle’le de komşuydular.
Araştırmacılar aynı zamanda Bumbanyan denilen (Geç Eosen Zamanı’na atfedilen) Çinli faunanın da sanılandan daha eski olabileceğini belirlediler. Nitekim, Çin’in güneyindeki bazı bölgelerdeki katmanlarda son derece ilkel primatlar belirlendi: Birkaç gramlık tüy yumakları. Bu arkaik canlıların, primatların bazı soylarının tarih öncesi dönemine ait olabileceği kaydediliyor.
Günümüzde araştırmacılar sezgilerini kanıtlamak için bütün bölgeyi mercek altına aldı; bilim adamlarına göre Asya kuyruklu maymunları, büyük maymunları ve gelecekteki insanların öncülerini kapsayan belli başlı antropoidlerin de anavatanı olabilir. Nitekim, daha eski veriler bu görüşle örtüşüyor. Bu durumda, halihazırdaki tarih bilgilerini revize etmek mi gerekiyor? Kim bilir, belki de insanoğlunun uzak geçmişi Asya’da yatıyor...
Eosen’e Göç
56 milyon yıl önce tırnaklıların, keselilerin ve bazı etoburların ataları anavatanları Asya’yı bırakıp Kuzey yarıküreye göç ettiler. Kuzey yarıküre gelecekteki Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’yı oluşturmak üzere parçalanmaya başladı. Güneyde ise Gondwana kıtasını meydana getiren Afrika ve Güney Amerika tecrit edilmiş haldeydi.
Asya: Aşırı uçların kıtası
Asya her zaman türlerin beşiği olarak kabul edilmiştir. Nitekim, plasentalı memelilerin en küçük ve en eski türü olan Eomaia da burada bulundu. Ağaçlarda yaşayan bir canlı olan Eomaia tam 125 milyon yıl önce yaşadı! Bu yaratık aynı zamanda primatların da çok eski bir ortak atası olarak kabul ediliyor. Fransız bir ekip de kısa bir süre önce Pakistan’da aynı soydan gelen ve maymunsuların büyük atası olan 30 milyon yaşındaki Eosimias’ın fosillerini buldu.
Asya toprakları aynı zamanda Baluçistan’a (Pakistan’ın batısı) memelilerin tüm zamanların en büyük türü olan ve 25 milyon yıl önce yok olan Baluchitherium’u verdiler. Rhinoceros’un uzak kuzeni olan bu yaratık 5 metre uznluğundaydı ve 20 tondan daha ağırdı. Fransız Ulusal Bilimler Akademisi’nden Jean-Louis Welcomme’ın çalışmaları dinozorlar gibi memelilerin de bir zamanlar devasa boyutlarda olduğunu gösteriyor.