Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2000 00:00
Süleyman ALASYAMASALLAR ülkesinde doğdum, masallar ülkesinde yaşıyorum, masallar ülkesinde öleceğim’’... Bu sözler, deneyimine saygı duyduğum, karakterini ayakta alkışladığım, 70'li yaşlarını geride bıraktığı halde, doğru bildiği yoldan şaşmayan, hele hele iki kuruşluk çıkarı için kimseye boyun eğmeyen, benim için bir futbol bilgini, kendisini geleceğin futbolcularını izlemeye adamış Hüseyin Barışcan'a ait... Ben de onun gibi, hep masallar dinleyip, anlattığım gerçekler yüzünden, ‘‘Köyün delisi!’’ oldum kimi zaman... İşte bir kaç masal ve işin gerçek yönü... ‘‘Rıza Tuyuran, Karşıyaka'yı kişisel çıkarlarına alet ediyor.’’ Yok yaaaaa! Senin anan güzel mi? Patronluğu, hanedan sülalesinden gelme bir kelle avcısı edasıyla uygulayıp, istemediğini kağıt gibi buruşturup kenara atmanın artık 1960'larda kaldığını hala anlamadın mı? Artık bazı belgeler konuşuyor. Adına sözleşme deniyor. Karşılıklı imza atılıyor ve insanlar yasalar önünde karşılıklı haklarını böyle koruyor. Sadece, ‘‘Rıza gitmiyor ya da hakkını istiyor’’ diye elini eteğini bu işlerden çekenlere tavsiyem; Evet, Rıza sizden güçlüymüş. En azından bunu anladım. Bence ilkeleri için mücadele edenlere saygı gösterin. ‘‘Rıza Tuyuran istediğimizi yapmazsa, diğer kulüplerde de iş bulmasını engelleriz’’ Bak, bak, bak... Yani, diyor ki kardeşimiz, ‘‘Ben yasa, sözleşme falan tanımam. Ya benim dediğimi yaparsın ya da senin ekmeğinle oynarım’’ Hani bundan önce oynadıkların gibi mi hazret? Hani takımın başında hoca varken, çaktırmadan tribüne başka hoca getirip de fiyaka attığın gibi mi? Şu Karşıyaka'da Hasan Denizkurdu'nun yaptığını biriniz bile akıl edemedi. Yıl 1988. Denizkurdu, Stankoviç'i getirdi ve Ümit Kayıhan ile Sait Gürsoy'u B.Efes Oteli'nin Roma Salonu'nda düzenlediği kokteyle uğurladı... ‘‘Antrenör adayı bir tane değil. Birkaç kişiyle birden görüşüyoruz.’’ İşsiz antrenörlerden bazıları, akbaba gibi dolaşıyor. Meslekteki enflasyon, bazı zavallı antrenörler, işi içki masalarında, iğrenç menajer tuzaklarında, ‘‘Ne iş olsa yaparım abi’’ edebiyatıyla, ‘‘Bedava çalışırım’’ bezirganlığına kadar götürdü. Hedef, bir kulüp bulmak ve
transfer rantından yararlanmak. Haysiyet, mesleki dayanışma, onur, yöneticiye karşı ilkeleri savunma hak getire. Antrenörler, bence aranızdaki pislikleri teşhir edin, lanetleyin. ‘‘Parasız, pulsuz oynamak zorundayız, motive olamıyoruz.’’ Oluyor kardeşim, oluyor, hem de bal gibi oluyor. Çünkü burası Türkiye. Bak Elazığspor'a dokuz haftadır hakedişlerini alamayan futbolculara, bir de Batman deplasmanında burnu kırılan Teknik Direktör Hüseyin Hamamcı da eklendi. Peki bu takım nasıl 2.Lig'in namağlup takımı oluyor? Futbolcu kardeşlerim, biraz da aklımızı başımıza devşirsek diyorum. Şu para meselesi yüzünden midir nedir, İzmir'de futbol kalitesi düştü. Bu kalite önce futbolcuyu ilgilendirmez mi? Öyle ya transfer yapacak olan ben değilim.
button