Markus Münch: 'Ayrılmak zorunda kaldığım ve üzüldüğüm tek takımdır Beşiktaş"

Güncelleme Tarihi:

Markus Münch: Ayrılmak zorunda kaldığım ve üzüldüğüm tek takımdır Beşiktaş
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2019 18:43

Beşiktaş'ın eski futbolcusu Markus Münch, kariyeri boyunca ayrılmak zorunda kaldığı ve üzüldüğü tek takımın siyah beyazlı takım olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

1999-2001 yılları arasında siyah beyazlı formayı giyen Markus Münch'ün Beşiktaş Dergisi'ndeki röportajı şöyle:

-  Bayern Münih geçmişi olan bir futbolcuydunuz ve sol bekten altmış maçta altı gol atmayı başardınız. Beşiktaş’ta taraftarların sevgilisi oldunuz. Herkesin merak edeceği soru ile başlayalım, neden ayrıldınız?

Kariyerim boyunca ayrılmak zorunda kaldığım ve üzüldüğüm tek takımdır Beşiktaş. Hani bir sevgiliniz olur, siz ondan ayrılsanız çok koymaz ama o ayrılınca biraz daha zordur. Onun gibi bir şey işte. İstanbul’da sportif ve özel hayatım çok güzeldi. Kemer Country’de oturuyordum. Yıllarca kalırdım eğer izin verilse. Ama o zamanlarda takımın ekonomik anlamda sorunları vardı ve sözleşmem bitmeden bonservis ücreti getirebileceğim için satıldım. Yoksa jübile sonrası bile Beşiktaş’a hizmet etmek isterdim. Ayrılırken havalimanında omuzlarımda Beşiktaş atkısıyla uçağımı beklerken çok duygulanmıştım.

Haberin Devamı

- Markus Münch’ün kim olduğunu kendi ağzından duymak isteriz?

Futbolcu bir babanın teşviğiyle dört yaşımda futbola başladım. Beni antrenmanlara hep o götürürdü. On iki yaşımda köyüme sadece birkaç kilometre uzaklıkta bulunan daha büyük bir takım olan SV Sandhausen takımına geçtim. Bugünlerde SV Sandhausen 2. Bundesliga’da oynuyor. U15’ten U-21’e kadar milli takımların tüm yaş gruplarında oynadım. Bu milli maçlarda Bayern Münih beni fark etti ve ben henüz on beş yaşımdayken bana teklif yaptılar. İlk başlarda genç takımı olan A-Jungend’de oynadım. İkinci yılımda ise, henüz onaltı yaşımdayken Bundesliga’da ilk maçıma çıktım. Avrupa kupalarında ilk maçım Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçında Porto’ya karşı oldu. Jupp Heynkes beni ikinci yarıda oyuna aldı ve maçı aldık. Öylesine genç bir çocuk için inanılmaz bir duyduydu.

- Beşiktaş’a gelişini anlatır mısınız?

Beşiktaş benim için çok büyük bir deneyim oldu. En çok bu kulüpte zevk aldım. Takımdan ve takım harici kişilerden o kadar çok yardım gördüm ki... Ailemin ve benim bu kadar kolay birortama alışmamız kaçınılmazdı. Daha ilk dakikadan evimde hissetmiştim kendimi.

Haberin Devamı

- Briegel ve Scala ile çalışmak nasıldı?

İki antrenör de çok farklıydı ama ikisiyle de çalışmak çok güzeldi. İkisi farklı şekillerde çok profesyoneldi. Onlardan çok şey öğrenme imkanım oldu. Briegel ile İstanbul’da başlayan dostluğumuz halen devam eder.

- Zamanın başkanı Süleyman Seba hakkında bize neler anlatabilirsiniz?

Zamanın değil, tüm zamanarın efsane başkanıydı o. Sanki dünmüş gibi hatırlarım onunla sohbetlerimizi. Sırf onunla tanışmış olmak bile büyük bir onur. Bırakın aynı sofraya oturmuş olmamız, sohbetlerimiz, sarılmamız... Çok saygılı biriydi. Odaya girdiğinde hayranlıkla bakmaktan bazen ne dediğini duyamıyorduk. Her şeyden önce gerçekten büyük bir insandı.

Haberin Devamı

- İnönü’yu anlatmanızı isteyebilir miyiz?

Pazar öğlenleri çoğu insan evinin salonunda televizyon seyreder, rahatlar. İnönü benim için salonum gibiydi. Başka bir yer yoktu olmak istediğim. Taraftarlar harikaydı. Bazen motivasyona ihtiyacım varken halen açarım internetten Beşiktaş tezahüratlarını.

- Türkiye’den en çok neyi özlüyorsunuz?

Stattaki atmosferi özlüyorum. Dünyada farklı taraftar profilleri vardır. Birkaç taraftar vardır her zaman destekler. Bazı taraftar bazen destekler. Ama her taraftarın her zaman desteklediğine ilk defa şahit oldum.

- İstanbul’u tekrar ziyaret ettiniz mi?

Maalesef, futbolu bıraktıktan sonra İstanbul’a dönmedim ama dönmeye kesin kararlıyım. Çünkü çocuklarıma Beşiktaşlılığı öğretmek için ant içtim. Beşiktaş’ta oynarken onlar Beşiktaş değerlerini kavrayamayacak kadar küçüktüler.

Haberin Devamı

- Görüştüğünüz takım arkadaşlarınız var mı?

İstanbul’da çok dost biriktirdim ve onlarla konuşurum. Bugünlerde ABD’de yaşayan Rahim Zafer ile görüşüyorum. Sıkça yazışırız. Ayrıca Tayfur Havutçu ile telefonda görüştük. Onunla çok iyi arkadaştık ve oda arkadaşıydık. Almanya’da yetişmişti zaten ve ailelerimiz de birbirlerini çok severdi. Ama en çok deli arkadaşımı, Pascal Nouma’yı, özlüyorum. Beraber takıldığımız zamanları anlatsam kitap olur, sonra o kitap yasaklanır. Leeds United maçında Danny Mills boğazımı sıkınca ben daha ona vuramadan Pascal adamı paketlemişti!

- Bugünlerde ne yapıyorsunuz?

On beş sene evliydim ama sonra boşandım. On yedi ve yirmi yaşlarında iki oğlum var. Küçük oğlum çok iyi bir futbolcu olma yolunda. Paris’e yakın oturuyorum. Son on senedir yarış atları yetiştiriyorum. Yani bir nevi antrenör oldum. Çok zevk alıyorum ve uluslararası başarılarımız var. Spectre adındaki atımın birçok ülkede başarıları var. Sergen’e haber verin misafirim olsun!

Haberin Devamı

- Gelmiş geçmiş beğendiğiniz futbolcular kimlerdir?

Henüz küçükken Ruud Gullit’i çok beğenirdim ama Lothar Matthäus ile aynı takımda oynadım ve onu yakından görme imkanım oldu.

- Unutamadığınız bir maç var mı?

Bir gün yaşlandığımda ve torunlarım olduğunda onlara İstanbul’da dedelerinin mütevazı bir takım ile dünya devi Barcelona’yı 3-0 yendiği maçı anlatacağım. Belki bunadığımı sanacaklar ama o günü yaşadım, ötesi yok.

- Beşiktaş’ı takip ediyor musunuz?

Sadece Avrupa Kupası maçlarını izliyorum ama mutlaka her maçını takip etmeye çalışıyorum. Beşiktaş’ın üst üste şampiyon olduğu iki sezon da evimde şampanya patlattım.

- Beşiktaş formanız duruyor mu?

Oynadığım tüm takımların formalarını saklarım ama 11 numaralı Siyah-Beyaz formam baş köşededir evimde ve bana sadece güzel anılar hatırlatır.

- Son olarak taraftarlarımıza bir şey söylemek ister misiniz?

Onlar için terimi akıtmak bir onurdu. Onlara söyleyebileceğim bir şey olamaz, zaten iyi günde kötü günde takımlarını destekliyorlar. Bir gün kol kola bir üçlü çekmek isterim onlarla. Geleceğim zamanı “muench.markus” adlı Instagram hesabımdan bildireceğim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!