Güncelleme Tarihi:
Çok genç yaşta İtalya'ya gittiniz. Sonra 20 yaşında da NBA'in yolunu tuttunuz. Sekiz sezon sonra yeniden Avrupa'da oynamak nasıl bir his?
- NBA'ye gitmek hayatımdaki en önemli karardı. Gençken en büyük hayalim NBA'de bir şampiyonluk kazanmak ve Los Angeles Lakers'ta oynamaktı. Orada oynamaktan büyük zevk aldım. Avrupa'ya dönmekse eski anılarımı canlandırdı. Bir sezon için de olsa buraya gelme kararımın doğru olduğunu düşünüyorum.
Aradan geçen yedi yılda Avrupa basketbolu çok değişmiş mi?
- Bir kere Euroleague'deki seviyenin çok yükseldiğini gördüm. Hiç şüphe yok ki, Euroleague dünyadaki en iyi ikinci lig. Ve burada oynamak hoşuma gidiyor. Tabii NBA her yönüyle önde olmaya devam edecek. NBA'de oyun daha hızlı. Bir de iki günde bir maç oynuyorsunuz, ülkenin iki ucu arasında seyahat ediyorsunuz. Vücudunuz ve zihniniz bir sonraki maç için sürekli hazır olmalı. Belki playoff zamanı buradaki oyun seviyesi de NBA'dekine yaklaşır.
NBA'de beş aylık bir lokavttan sonra yeni sezon başladı. Bunu öngörüp mü Anadolu Efes'le anlaştınız?
- NBA'de oynamaya devam etmek istediğim bir sır değil. Çünkü orada en az bir şampiyonluk daha kazanmak istiyorum. Lokavt başlayınca bir sezonu boş geçirmek istemedim. Lakers ile son sezonum da pek istediğim gibi geçmemişti. Bunun üzerine Nets'e geçtim ve orada yeniden doğmuş gibi oldum. Ancak lokavt yüzünden yeniden takım arayışındaydım. Neyse ki bana çok üst seviyede oynama imkanı veren Anadolu Efes'le anlaştım. Burada büyük hedeflere sahip bir takımda oynuyorum.
NBA'de takımınızın hücümdaki ilk tercihi değildiniz. Yedekten gelip takımı ateşliyordunuz daha ziyade. Efes'teki rolünüz nedir?
- Efes'te oyunumuz önce savunmaya dayanıyor. Başka bir takımda olsam daha fazla sayı atmam gerekebilirdi. Ama burada çok iyi takım arkadaşlarım var. Topu iyi paylaşıyoruz. Rakip takım bana ikili sıkıştırma yaptığında topu onlara geçirmekte tereddüt etmiyorum. Ama maçın en kritik anlarında hep hazırım. Son dakikalarda sorumluluk almak hoşuma gidiyor.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GİBİ BİR TAKIMIZ
Efes'te oda arkadaşınız kim?
- NBA'de hep yalnız başımıza kalırız. Buradaysa bir oda arkadaşıyla beraberiz. Ama bu kişi maçtan maça değişiyor. Bu da kaynaşmamızı sağlıyor. Bir araya geleli henüz birkaç ay oldu ama ne kadar iyi olabileceğimize dair pırıltıyı şimdiden gösteriyoruz. Zaten ilk birkaç haftada kaynaştık. Birbirinin arkasını kollayan bir oyuncu grubu haline geldik. Bence doğru yoldayız.
Aynı zamanda çok uluslu bir takım söz konusu. Bu nasıl etkiliyor takım içi dengeleri?
- Eski Yugoslavya'nın neredeyse her ülkesinden oyuncu var: Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya. Ayrıca, Uruguaylı, Amerikalı ve Arnavut oyuncumuz da var. Birleşmiş Milletler gibiyiz. Tüm bu kültürleri bir araya getirmek başlı başına bir iş. Bir olmak, bir akıl haline gelmek çok önemli. Sadece sahada değil, saha dışında da bir olmak çok önemli. Biz saha dışında da beraber vakit geçiriyoruz. Beraber yemeğe gidiyoruz. Sohbet ediyoruz. Dolaşıyoruz.
Peki ya PlayStation?
- Hayır. Artık değil. Üç-dört yıl öncesine kadar çok oynardım.
Bu kadar çok uluslu bir takımda hangi dil konuşuluyor?
- İngilizce tabii. Ama Türk arkadaşlarımız bize biraz Türkçe de öğretti. Ben İtalyanca da biliyorum. Tabii Yugoslav kökenliler aramızda biraz Sırpça-Hırvatça da konuşuyoruz. Bende bütün kanlar olduğu için Slovence de biliyorum. Ben de Karadağlı, Sırp, Sloven kanı var. Bu yüzden kendimi Yugoslav olarak tanımlıyorum.
Facebook sayfanıza zaman zaman fotoğraflar da koyuyorsunuz. 10 gün önce gitar çaldığınız bir fotoğrafınızı gördüm...
- Doğru. Aslında o bir reklam çekimiydi. Ama gitar çalmayı gerçekten çok öğrenmek istiyorum. Yıllardır buna vakit bulamadım. Los Angeles'ta bir klasik gitar edinip başlamıştım. Ama devam edemedim. Haftaya, bir sonraki haftaya diye diye hep erteledim. Basketbolu bırakınca mutlaka öğreneceğim.
TRİBÜNDEN SEVGİLİMİ İZLERKEN YERİMDE DURAMIYORUM
Maria beni iki yıl boyunca hep tribünden izledi. Ve bunun ne kadar zor olduğunu söyleyip duruyordu. Geçen sezon takımım Nets playoff'a kalamayınca sezonu erken kapadım ve Avrupa'daki turnuvalarda onu izlemeye başladım. Ve sevdiğin birini izlemenin o zorluğuna inanamadım. Oturduğum için sahaya da müdahale edemiyorum. O tribünde normal biri gibi davranamam. Maria'yla durumumuz gerçekten zor. New Jersey'deyken daha sık buluşabiliyorduk. Bu sezon Türkiye'ye gelince durum daha da zorlaştı. Buluştuğumuzda bütün zamanımızı birbirimize harcıyoruz. Bir gün mutlaka çocuk yapacağız! Yedi yıl geçirdikten sonra Los Angeles benim için bir nevi evim haline geldi. Annemler de orada yaşıyor. Biz de kesinlikle oraya yerleşip ailemizi Los Angeles'ta kuracağız.
BÜYÜK KATİL VE MAKİNE
İki lakabım var: İtalya'daki takımım Snaidero Udine yeni yetenekleri keşfetme konusunda Avrupa'daki en iyi takımlardan biriydi. Benetton, Kinder gibi büyük takımlara karşı playoff'ta bile hiç çekinmeden oynardık. Ben de o cesur oyunculardan biriydim. Böylece l'Ammazzagrandi' (Büyük Katil) lakabını aldım. Diğeriniyse Los Angeles'taki dönemde edindim. 11-12 günlük uzun bir deplasman seyahatinde Lakers'ın TV anonsçusu Joe Miles bana 'Machine' (Makine) adını taktı.