Güncelleme Tarihi:
Sezon sonu sözleşmesi sona erecek olan Mahmuti, şu anda bu bu konuyla ilgili bir planı olmadığını açıkladı.Eurosport Türkiye’ye konuşan Mahmuti, Alan Anderson transferinin gerçekleşmediğini ancak arayışların sürdüğünü kaydetti. İşte Mahmuti'nin önemli açıklamalarından bazıları;
Euroleague'de hep adım adım hedef koydunuz. Bugün baktığınızda Euroleague macerasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçmişte yaptığımız planlara bakarsak hedeflerimiz fazlasıyla gerçekleşti. Kazanamazsak başarısızı söylememdeki neden de öyle bir toplumda yaşıyoruz ki ya hep ya hiç diyoruz. Bir de oyuncularımdan o baskıyı almak istedim. Dolayısıyla onların o keyfi o rahatlığı yaşaması gerekiyordu. Mücadele edeceklerini zaten biliyordum. Bu üçünü birleştirmelerini istiyordum. Bunu da başardılar.
Takımda tecrübe eksikliği göze battı mı?
Çok da tecrübeli olduğumuz söylenemez. Evet bu oyuncuların hepsi Euroleague’de oynadı ama hiçbir zaman taşıyıcı oyuncular olmadılar. Doğruyu söylememiz gerekiyor. Bu sorumluluğu almamız çok önemli bir şey. Kulübün de buralarda biraz sıkıntısı vardı. O yüzden tecrübesizlik diyebiliriz. Rolleri düşündüğümüz zaman çok da tecrübeliyiz diyemeyiz.
Olympiakos maçı, Sloukas’ın imkansız şutu. Takım kenara geldiğini neler söylediniz?
“Biz bu noktaya kadar hep hak ederek geldik. Hep öndeydik. Bizim hakkımız olan bir maç. Böylesine bir üçlükle döndü. Tekrar sıfırdan başlayıp işleri yoluna koymalıyız” şeklinde konuştum. Tabi burada benim ne söylediğimden ziyade oyuncuların buna nasıl reaksiyon göstereceği çok daha önemliydi. Neticede sadece söyleyerek olsa çalışmamıza gerek de kalmaz (gülüyor).
Jamon Gordon Olympiakos’ta daha çok kenardan gelen oyuncuyken burada neredeyse takımın komutanı oldu. Onun hakkında neler söylersiniz?
Komutan gibi sıfatlar kullanmaktansa takım içinde rolleri paylaşan ve bir yerlere taşıyan oyunculardan kurulu bir takımız var. Geçen seneki rolünün farklılaşması, diğer oyunculardaki değişim, düzenin o yöne gitmesi hepsi etken oldu. Gordon da o rolü en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor. Ama diğer oyuncular da aynı düzeyde rolü üstlenebiliyor.
Oyuncu tercihlerinde tek başına alıp götürecek yıldız oyuncular yerine, takım oyununu seven ve bununla başarılı olan isimler tercih ettiniz. Bunun nedeni neydi?
Açıkçası takımı alıp tek başına sırtlayıp götürecek bir oyuncu görmüyorum ben. Olsa bile biz onlara uzaktan yakından yaklaşamayız. Dolayısıyla en büyük takımlar dahi bir paylaşım içindeler. Tek başına sürükleyecek oyuncuya giden takımlar şu an hiçbir yerde yoklar. Bu bence yaklaşım olarak yanlış. Türk basketbolu 20 yıl önceki halinde değil. Bir Amerikalı gelecek 30 sayı atacak 18 ribaund alamayacak sonra Edirne’nin dışına bile gidemeyeceğiz. Böyle bir düzen artık kalmadı. Herkesin takım içindeki rolü belirli. Bütün oyuncular sistemin yürümesi için elinden geleni yapması lazım ki ortaya çıkan tablo güzel olsun.
Sezon boyunca İstanbul’a gelen pek çok takımla konuşma şansına eriştik. Hepsinin ortak olarak söylediği şey Galatasaray Medical Park’ın İstanbul’da yenilmesini çok zor olduğu yönündeydi. Galatasaray artık Euroleague’de kendine bir yer edindi diyebilir miyiz?
Bunun söylenmesi çok güzel bir şey. Bu tip bir baskıyı rakibe hissettirmek önemli. Kaldı ki bu rakip CSKA gibi bir rakip ise çok daha önemli. Demin bahsettiğim sistemin ne kadar güçlü bir halde olmasının önemini gösteriyor. Bazen yüzeysel yorum yapmaktansa daha içerikli bir şeyler söylemek daha sağlıklı oluyor. Biz biliyoruz ki dünyanın en iyi oyuncuları bizde değil. Hiç kimseden de korkmuyoruz. Kendi avantajımızı başka yerlerde arıyoruz. Çıkış yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Bazen başarıyoruz, bazen başaramıyoruz. Ama insanların bunu söylemesi, Galatasaray’ın Avrupa basketbolunda bıraktığı imaj çocukların iyi bir iş yaptığını gösteriyor. Bireyler tabi ki çok önemli. Ama sisteme hizmet ettiği sürece. 25 sayı, 18 ribaundlarla mağlup takımların büyük oyuncuları oluyorsunuz.
Euroleague sonrası ligde biraz dalgalandı Galatasaray. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Türkiye Ligi zor bir lig. Özellikle yoğun bir maç trafiğinden çıktığınız zaman sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da bir enerji boşalması söz konusu. Efes, ardından Tofaş, üstüne Banvit deplasmanı. Bunlar zor maçlar açıkçası. En son karşılaşmada da bir fire verdik. Beklemediğimiz bir mağlubiyet oldu. Ne yazık ki bunlar sporun içinde olan şeyler. Hep söylüyorum, basketbol önce kafayla, sonra bacaklarla, en son olarak ellerle oynanır. Her ne kadar dışarıdan farklı gözükse de benim inandığım tezim bu.
Josh Shipp’in son durumu nedir? Takım olarak o sakatlık sonrası maç içinde çabuk toparlandı Galatasaray. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Shipp Amerika’da ameliyat oldu. Bana göre de sezonu kapattı. Mucizeler gerçekleşmezse dönmesi zor diye düşünüyorum. Şu aşamada kapatmış gibi gözüküyor. Tabi ameliyat sonrası tedavi süreci nasıl gelişecek hep beraber göreceğiz. Takım için ise çok zor olur öylesine sakatlıklar sonrası maça dönmek. Hele deplasmandayken tekrar maça odaklanmak zor. Onlar da bunu başardılar. Kenetlenerek bunu başardık. Bunun arkasından çok büyük demeçler vermedik. İnandıklarımızı hatırlamamız gerekiyordu. Bunu da yaptılar.
Yerine transfer düşünüyor musunuz?
Evet düşünüyoruz. Birkaç temasımız oldu. Bazı yerlerden reddedildik. Alan Anderson olmuyor. NBA’yi beklemek istediğini söyledi. Başka oyuncularla da görüştük ama sonuç alamadık. Bazılarına kulüpler izin vermedi. Bazılarıyla daha farklı sıkıntılar oldu. Bonservis ücreti isteniyor. Umarım bir çözüm bulacağız. Her oyuncu bizim için önemli ama Shipp’in yaptığı işler çok değerli. Hepsi kağıda yansımıyor belki. Sahanın içinde fark yaratıyor.
Sezon başı antrenörlüğü bırakıp CEO gibi bir pozisyonda devam edeceğiniz konuşuldu. Union Olimpija’nın koçu Jure Zdovc’un yerinize geçeceği söyleniyordu hatta. Tam sistem ne olacaktı ve neden gerçekleşmedi?
O zaman Hakan Üstünberk vardı. Onunla konuşmuştuk bu konuyu. Organizasyonu daha da güçlendirmemiz gerektiğini ifade etmiştik. Açıkçası işin o taraflarında hala eksiğiz. Çok fazla da akıllı olmaya gerek yok bunu görmek için (gülüyor). Nasıl daha iyi yapabilir diye düşünürken böyle bir formül üretmiştik. Jure İstanbul’a geldi ancak ardından bazı detaylar dolayısıyla anlaşma sağlayamadık. Sonra uygulamada benim en doğru isim olduğum düşünüldü ve ben de devam ettim. Sonuçta hayatım boyunca yaptığım iş antrenörlük. Çok da zor gelen bir şey değil artık (gülüyor).
Sezon sonu sözleşmeniz bitiyor. Planlarınız nelerdir?
Evet sezon sonu sözleşmem bitiyor. Planım pek yok. Aslında ben çok plan yapan da bir insan değilim. Belki profesyonel hayatta bu bir zaaf. Benetton’a gittiğimde de böyleydi. Gittiğim yeri sahiplenmek, oranın bir parçası olma duygusu taşıyorum. Ben burada da aynı şekilde çalışıyorum. Bundan sonrası bir süreç. Anlaşmak ya da anlaşamamak. Çok hoş olmayan bir durum elbette. Herkesin presipleri ve doğruları var. Bunlar buluşursa devam eder. Yapacak bir şey yok.
Sezon boyu size çok soruldu. Siz de en son CSKA maçının ardından basın toplantısında “Herhalde istediğiniz cevapları veremiyorum” demiştiniz ama sormak zorundayım. Taraftar mı takımı sürükledi, yoksa takım mı taraftarı?
Bence beraber yürüdük. Ben çok gerçek dışı konuşmalar yapan bir adam değilim. Çok böyle düğün salon konuşması yapmayı bilmiyorum(gülüyor). Ne hissediyorsam onu söylüyorum. Bence ikisi de beraber yürüdü. Biz bir şeyler yapmaya çalıştık, onlar bunu sahiplendiler ve bizi hep taşıdılar. Gereken yerde ittiler, gereken yerde ayağa kaldırdılar, gereken yerde taşıdılar. Biz bunları onlar bize destek olsun diye yapmadık, onlar da mecbur kaldıkları için yapmadılar. O beraberlik tamamen şeffaflıktan ve doğruluktan geldi. İnsanların şunu anlaması lazım Galatasaray kulübünün kendiliğinden tarihi ve büyüklüğü olan bir kulüp. Kendiliğinden bir marka. Burada hiç kimsenin, en üst seviyedeki yönetici dahil, onları yorumlamak hakkı bana vermez ama, Galatasaray’ın sırtına binme gibi bir hakkımız yok. Hizmet etmek için buradayız. Eğer ki o kulübü, o markayı bir metre ileriye taşımak asıl başarıdır. Ben Galatasaraylıyım diye bağırarak başarı gelmez. Bir şeyler üretmemiz gerekiyor. Bunlar herkes için geçerli. Oyunculara da söylediğim bu, kendi adıma da başlangıç noktam bu. Tekrar söylüyorum ben Galatasaraylı değilim. Çok eskiden Kızılyıldız taraftarıydım. Türkiye’ye geldikten sonra herhangi bir kulübe sempatim yok. Bunu da saklamıyorum. Popülizm olsun diye Galatasaraylıyım diyebilirdim. Burada beni armayı öperken de görebilirdiniz. Bunlar çok önemli değil. Günümüzde Türk insanı artık bunları istemiyor. Önemli olan Galatasaray içine neler yaptığımız ve yapmadığımız. Popülist yaklaşımlardan ziyade realist davranmalıyız, daha üretken olmalıyız.