Güncelleme Tarihi:
Türkiye Futbol Federasyonu ve Galatasaray'la ilişkileri konusunda dikkat çekici ifadeler kullanan Uslu, şunları söyledi:
ONLAR BİZİM HEP SUSMAMIZI İSTİYOR
Onlar şunu istiyor, konuşmayın, susun oturun. Bu hale gelmemizi istiyorlar. Biz bu hale gelmeyiz. Ama önemli olan bu değil. Bizim konuşmamızda suç unsuru varsa ceza ver. Bakın geçen sene ben yönetime yeni geldim, adımımı attım, Sivas’ta bir maça gittik. Meşhur 2-1 yenildiğimiz maç. Sivas’ta adam resmen voleybolda smaç yapar gibi topa elle vurdu, penaltımız verilmedi. Diğer ikinci konuda adam bizim stadımızdaki maçta Gökhan Gönül’e faul yaptı, hakem oyunu durdurup faul vereceğine avantaj verdi. Birinci devre tam tersine avantaj vermesi gerekirken vermedi.
SERT KONUŞURUM, LAY LAY LOM YAPMAM
Geçen Trabzonspor maçından sonraki demecimde “12 tane adam defans yaptı. Buna rağmen yenmemiz gerekirdi, çok gol kaçırdık” dedim ve 45 gün hak mahrumiyeti cezası aldım. Hiçbir hakaret yok. Evet, ben sert konuşurum. Gülerek mi, lay lay lom mu konuşayım. Berabere kalmışım tabii ki sert konuşacağım. Biz bir emek veriyoruz. Kötü oynadığımız da “Kötü oynadık” diyoruz. Gençlerbirliği maçında kötü oynadık. Ama burada hakkınız yeniyor. Galatasaray maçında Allah’tan yendik. Bu ne kadar hatadır, ne kadar ayıp şeylerdir bunlar. Şimdi bunları söylesem gazetede yine ceza verirler. Ama, rakiplerimizden birinin idarecisi maçtan sonra verdiği demeçte şunu söylüyor:
“Hakemler bizi doğramaya gelmiş” yani gelecek demiyor, gelmiş diyor. Bu arkadaşa 20 gün ceza. Şimdi bu reva mı? Bu ayıp değil mi? Ben size 2 tane örnek veriyorum. Kardeşim penaltı vermiyorsun bir de sırıtıyorsun. Yaş olarak ondan büyüğüm, “Saygısızlık etme bana” diyorum. Ben de spor adamıyım. Hayatımızın 30-40 senesini antrenörlüğe, sporculuğa vermişiz. Milli takımlarda görev yapmışız, biz de sporcuyuz. Sen de bana saygı göstereceksin, en azından sırıtmayacaksın.
ESKİDEN GALATASARAY BAŞKANLARI İLE ARAMIZ İYİYDİ
Biz bütün kulüplere aynı mesafedeyiz. Allah’a şükür kimsenin aleyhine de bugüne kadar tek bir adımımız olmamıştır. Geçmişe bakarsanız 15- 20 yıldır Fenerbahçe camiası, Başkanı ve yöneticileri olarak; Faruk Süren, Mehmet Cansun, Özhan Ağabeyi, Alp Ağabeyi ile çok iyi ilişkiler içindeydik. Ağabeylerimiz, arkadaşlarımız ile diyaloglarımız çok iyiydi. Elbette rekabet büyüktü ancak mücadelemiz sahalarda sürdü ve bu rekabet hiçbir zaman eksik olmadı.
3 TEMMUZ BİLDİRİLERİ GALATASARAY'LA İYİ İLİŞKİLERİ BİTİRDİ
Fakat, 3 Temmuz kumpası sürecinde yapılan birkaç bildiri, özellikle “Bu yangın üfleyerek sönmez” söylemleri ve ardından bizim varlığımızı, geleneklerimizi anlatan “Ölü evinde düğün olmaz” atasözümüzü bilmeyenler bu ilişkileri bitirdi. Şu anda da zaten 3 Temmuz sürecinin nasıl bir kumpas olduğu art arda gelen itiraflarla ortaya çıkıyor. Ayrıca stadımızda oynanan Süper Final öncesinde yenen yemekte, kupa töreninin yapılmaması yönünde mutabakata varılmasına rağmen, sonradan ısrarla kupanın sahada verilmesiyle ilgili girişimler, bunun sonucunda çıkan olaylar, ve de çocuklarımızın, kadınlarımızın, taraftarlarımızın gaza ve sert müdahalelere maruz kalması dostlukları bitirdi.
BİZE YAPILANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ
Elbette, bu yaşananları ve yaşatanları ne Fenerbahçe camiası ne de kulübümüz unutmuyor. Hiçbir zaman da unutmayacak. Ancak yeni Başkan Yarsuvat’ın bu tür gerginliklerin bitmesi yönünde gösterdiği gayret son derece sevindirici. Elbette rekabet halinde olan iki kulübün 100 yılı aşan dostluğu bir başkan döneminde bitmez. Çünkü dertlerimiz, problemlerimiz ortak. Umarız bu olumlu yaklaşımlar devam eder.
BANA LAF YETİŞTİRME, DESTEK VER
Bakın hep anlatıyorlar; Belediye Spor A.Ş’den bir arkadaş “Fenerbahçe bizim spordan çekilmemizi istiyor” demiş. Senin çekilmeni kimse istemiyor. Sen Amerika’daki gibi, Avrupa’daki gibi spor yaptır. Mahallende yaptır, gençliğe yaptır. Belediye olarak senin görevin bu. Sen yarışmacı olma. Bizim anlattığımız o. Kanunda var. Yarışmacı olma sen. Yarışmacı olduğun zaman işin şekli değişiyor. Benim vergilerimle sen bana rakip oluyorsun. Bunu anlamıyorlar. Başkanımız Aziz Yıldırım’a oradan laf gönderiyor. Arkadaşlar, sizlerin yaşı kadar, babalarınızın, dedelerinizin yaşı kadar bu kulüp spora hizmet vermiş. Belediyeler yoktu o zaman. Sen gücünü kamu yararına kullan.
BELEDİYELER AMERİKA'YI ÖRNEK ALSIN
Onlara mesaj veriyorum. Net. Bakın Amerika’da YMC’ler var. Bunlar belediyelerin spor kuruluşları. Salonları var. Git, bir tanesinin salonlarında seyirci yoktur, açık hava spor salonları vardır, futbol sahaları vardır. Amerikan futbol sahaları vardır, basketbol sahaları vardır. Belediye bu hizmeti verir, oraların bakımını yapar, temizliğini yapar ve vatandaşların mahalle aralarında, ilçeler arasında yarışmalarını sağlar. Profesyonel değil amatördür. İşte budur belediyenin spora hizmeti. Ama sen bana rakip oluyorsun destek olacağına, bir de “Kapatmayı düşünüyorlarmış” diye laf gönderiyorsun, buna hakkın yok senin. Sen kamu görevlisisin. Benim vergimle sen bunları yapıyorsun. Yarışmacı olamazsın.
BELEDİYELER BİZE SPONSOR OLSUN
Bir tane takımlarına saygı duyarız. O da; İETT. Eski Erkek Voleybol Takımı. Onlara biz diyor muyuz “Sen karate yaptırıyorsun, gençliğe hizmet veriyorsun” kimsenin bunu dediği yok. Ben onlara şunu teklif ediyorum. İstanbul Belediyesi gerekirse Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a, Kasımpaşa’ya, örnek veriyorum 1., 2. ve 3. Lig takımlarına toplam bir bütçe belirlesin ve dağıtsın. Bütün belediyeler dünyada böyle yapıyor. Bakın Amerika en büyük kapitalist ülke. Amerika’daki belediye ne yapıyor biliyor musunuz? O basketbol takımları, futbol takımları var ya, onlar bir şirket ama ne yapıyor belediye?