Reha Muhtar bugün bir yazı yazmış.. Shakhtar'ın Hocası Lucescu,..." />Reha Muhtar bugün bir yazı yazmış.. Shakhtar'ın Hocası Lucescu,..." />
Güncelleme Tarihi:
Reha Muhtar bugün bir yazı yazmış.. Shakhtar'ın Hocası Lucescu, Türkiye'de Galatasaray ve Beşiktaş'ta çalıştığı dönemde kaybettiği iki şampiyonluğu (2000-2001 ve 2003-2004 sezonları) ''Fenerbahçe lobisine'' bağlıyormuş.. Lafı hiç uzatmadan hemen sorayım; Meriç TUNCA YAZIYOR Peki aynı Lucescu yine Galatasaray ve Beşiktaş'ın başındayken kazandığı iki şampiyonluğu (2001-2002 ve 2002-2003 sezonları) kime bağlıyor?.. Acaba kendisine mi? İsterseniz sizi biraz geriye, o tarihlere götüreyim.. Lucescu'nun Galatasaray'ı da, 100'üncü yılında Beşiktaş'ı da şampiyon yaptığı dönemlerde Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'du.. Ve o Ulusoy, Galatasaray kongre üyesi olmasının yanısıra o tarihte Beşiktaş'ta Futbol Şube Sorumluluğu yapan şimdiki başkan Yıldırım Demirören'in eşi Revna Hanım'ın akrabasıydı.. Anlatayım: O tarihlerdeki Haluk Ulusoy Federasyonu'nun birinci görevi Fenerbahçe'yi mümkünse şampiyon yapmamak, yapacaksa da ''Burnundan getire getire'' yapmak olduğu için, Galatasaray da, Beşiktaş da ligde ''Öz’’, Fenerbahçe ise ‘’Üvey’’evlat'' muamelesi görüyordu. Belki hatırlamayanız olabilir; 2001-2002 sezonunda Fenerbahçe 7 puan geriden gelip Lucesculu Galatasaray'ı tam iki kez geçip şampiyon olma yolunda büyük bir adım atacakken her ikisinde de engellendi.. Hem Lucescu madem Galatasaray'da o kadar başarılıydı, Özhan Canaydın neden onun gözünün yaşına dahi bakmadı da, yerine Fatih Terim'i getirdi. Hem de ''Aman bu değişikliği yapma'' diye kendisine baskı yapılmasına rağmen.. Lucescu'nun Beşiktaş'taki şampiyonluğu da kendisine ait değil.. O yıl Beşiktaş'ın 100'üncü yılıydı ve zaten ligi ilk sırada bitirecek takım sezon başında belli olmuştu.. Tabii burada o sene şampiyonluğu hakeden takımın Gençlerbirliği olduğunu, ancak Ersun Yanal'ın takımının nasıl engellendiğini de söylemeliyim.. Kısacası yaratılan 100'üncü yıl havasıyla Beşiktaş'ı Lucescu değil, alt yapı hocası Ömer de çalıştırsa Siyah-Beyazlı ekip yine şampiyonluğa ulaşacaktı.. Şimdi 64 yaşındaki Lucescu'nun kariyerine şöyle kısaca bir göz atalım; 1979-80'de Romanya'da Corvinul Hunedoara adlı bir takımda teknik direktörlüğe başlamış.. Sonra Romanya Milli Takımı ile Dinamo Bükreş'i çalıştırmış.. Ardından 1991 yılında İtalya seferine başlamış. Sırasıyla Seri B’de Pisa, Brescia, Reggina'da görev yapmış. Yeniden bir yıllığına Rapid Bükreş takımına dönüş yapmış.. Bir sonraki sene İtalya'nın İnter takımının başına geçmiş. Ancak orada 6 ay kalabilmiş.. Sonra ''Nöbetçi teknik direktör'' gibi Rapid Bükreş takımına dönüş yapmış.. Ardından 2000 senesinde Galatasaray'a gelmiş. 2002'de Beşiktaş'ta görev almış.. 2004'te de Ukrayna'da Shakhtar Donetsk takımında teknik direktörlüğe soyunmuş.. Lucescu o günden bu yana da Shahktar'ın başında.. Şöyle bir bakarsak Lucescu'nun Shakhtar'la 3 Ukrayna lig şampiyonluğu, 1 Ukrayna kupası, 2 Ukrayna Süper Kupası ve son olarak da bir UEFA Kupası şampiyonluğu var.. Bunlara bir de Galatasaray ve Beşiktaş'taki şampiyonlukları ekleyelim.. Lucescu 29 yıllık teknik direktörlük kariyerinde ''Anti futbola'' prim veren biri olarak tanınmış, İnter'in sahibi Morattti bile ona ancak 6 ay dayanabilmiş.. Türkiye'de önce Galatasaray'a, ardından Beşiktaş'a oynattığı futbolla da oldukça eleştiri alan Rumen teknik adamın bugün finali Türkiye'de oynanmasa gazetelerde ''Tek sütun haber olacak'' bir UEFA Kupası'nı kazanması neden bu kadar abartılıyor anlamıyorum.. Yoldan geçen 10 kişiye, yolu geçtim şurada bulunan 10 kişiye ''Geçen sene UEFA Kupası'nı kim aldı?'' deseniz bilemeyecek durumdayken ''Lucescusever'' bir grubun, özellikle de Galatasaraylılar'ın ''Türkiye bu adamın kıymetini bilemedi'' diye yakınmalarını anlamıyorum.. Hadi Lucescu’nun kıymetini biz bilemedik.. İşin garibi, ona takım teslim etmeyi dahi düşünmeyen İngilizler, Almanlar, İspanyollar, Fransızlar hatta İtalyanlar bile bilememiş. Ne acıklı değil mi? Bakın bu yazıda Lucescu'nun Türk insanının manevi duygularıyla oynamasını, ''Köpekler istedi diye atlar ölmez'' şeklindeki provakatif söylemini, 5 yıldır çalıştırdığı ve bugüne kadar neredeyse 500 milyon Euro transfer parası harcattığı Shakhtar Donetsk'i Şampiyonlar Ligi'nde bir üst gruba bile çıkartamadığını hiç gündeme getirmedim.. Eğer Lucescu'yu beğeniyorsanız o zaman onun oynattığı ''Anti futbolun gerçek babası'' Ahmet Suat Özyazıcı'yı da es geçmeyin.. Hiç olmazsa Özyazıcı o futbol felsefesi ile Trabzonspor'u 3 yıl üst üste şampiyon yapmayı başarmıştı ve öyle Lucescu gibi ''Abuk-subuk'' sözler de söylemiyordu.. Fenerbahçe, Mustafa Denizli dönemi de dahil, bugüne kadar şöyle zevk veren bir futbol ortaya koyamadı.. Bunu, takımı gol rekoru kırmasına, 2 yıl üst üste şampiyon olmasına rağmen Daum da beceremedi, Şampiyonlar Ligi'nde son 8'i gören Zico da.. Aragones'i zaten saymıyorum.. Ben Lucescu'ya bu gözle bakıyorum.. Fenerbahçe maçlarını seyrederken ''Kazanıyoruz ama'' deyip, artık kanser olmak istemiyorum.. İşin güzel tarafı Fenerbahçeliler'in çoğunluğu da aynen benim gibi düşünüyor.. Go Home Lucescu.. Türkçesi: Evine dön Lucescu..
Bu bilgilere ''Ne alaka?'' diyeniniz olabilir..
Bu maçlardan biri Serdar Tatlı'nın yönettiği 2-2'lik Malatyaspor, diğeri de Mustafa Çulcu'nun düdük çaldığı 1-1 biten Gençlerbirliği karşılaşmalarıydı.. Ve işin ilginci Fenerbahçe önde götürdüğü bu ,iki maçı da berabere bitirmiş, hatta Gençlerbirliği karşılaşmasını da sudan bir sebepten 10 kişi tamamlamıştı.. Sarı-Lacivertli ekip o iki maçtan birini kazansaydı, ya da en son Gençlerbirliği'ni yenebilseydi, Lucescu Galatasaray'ın başında şampiyonluk falan da yaşayamayacaktı..