Güncelleme Tarihi:
O, Dünya voleybolunun zirvesinde bir Türk kadını… Filenin patroniçesi…26 yaşında ilk Türk kızı Banu Can Schürmann, Avrupa Voleybol Konfederasyonu ‘CEV’ in Asbaşkanı koltuğunda… O makama göre yaşı, hayli gençti. Kendisini kabul ettirdi, Avrupa ona dar geldi, bu kez ikinci bir rütbe olarak Dünya Voleybol Federasyonu ‘FIVB’ de son üç yıldır Kontrol Komite Üyesi kimliğini aldı. Ve Olimpiyat, Dünya şampiyonaları, Grand Prix, küçük ülkeler olimpiyatları, EYOF da jüri başkanı görevlerinde bulunuyor.
AĞLAYA AĞLAYA, LİECHTENSTEİN TEMSİLCİSİ OLDU
Dünya sporunun zirvesindeki bu Türk Kadını Banu Can Schürmann, o dönemin Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı olan babası Prof. Hüsnü Can’ın aday göstermesinin yanı sıra desteklemesi sonucu oy çoğunluğu ile CEV yönetim kuruluna seçildi. İlk kongrede o dönemin Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, başka bir ismi aday göstereceğini açıklayınca, CEV Başkanı Andre Meyer kendisini bırakmak istemediği söyledi ve Banu’ya bir formül bulundu. Avrupa’nın en küçük ülkesi Liechtenstein’nin Voleybol Federasyonu Başkanı ve FIVB Kokartlı Hakemi Philipp Schürmann’ın önerisi ile Banu “ağlaya ağlaya” bu ülke adına seçime girdi ve eşinin de lobisi sayesinde CEV’deki görevinde kalırken, asbaşkanlık makamına yükseldi. Türkiye’nin adayı kazanamayınca ülkemiz Avrupa Federasyonunda bir üyesini de kaybetmişti.
OTURDUĞUM MASADA ÜLKE ADIM LİECHTENSTEİN YAZILI AMA İÇİM BURUK
Banu Can Schürmann, bir Türk bayan olarak eşinin ülkesi Liechtenstein adına CEV’de görevdeydi ama o makamda Türk kimliğini yitirirken acaba neler hissetmişti?
“Burası benim en hassas noktam. Abi bu sorunu yanıtlarken her an ağlayabilirim. Her şeyden önce Türk sporu adına böylesine önemli bir görevde Türkiye’yi temsil etmek büyük bir onurdu. Bu değişim sürecinde çok büyük duygusal sıkıntılar yaşandım. Her defasında oturduğum masadaki kağıtta Liechtenstein yazısını görmekten içim buruluyor, üzülüyorum. Bir Türk kadını olarak o sıkıntıyı atlatmam bir yıl sürdü. Halen de ufak ufak da olsa yaşıyorum. Ancak geriye dönüş de yok. Ama yine de beni dünyada Türk Banu olarak biliyorlar. Ben önce Türk’üm sonrada Liechtenstein temsilcisiyim. Bu olayda birilerinin kendisini suçlaması gerekiyor ama o kişi ben değilim”
Gözleri doldu. Ağlamamak için zor fren koydu.
26 YAŞINDA CEV’E GİRDİĞİMDE ÇOCUK GÖZÜ İLE BAKILDIM
Banu, Avrupa Voleybol Konfederasyonu’na girerken nasıl bir süreçten geçmişti?
Seçildiğimde 26 yaşındaydım benim için çok zor ve ağır bir görevdi. Genç ve bayan olmanın zorluklarını 3-4 yıl yaşadım. Seçimlerden önce delegelere 2 gün boyunca kendimi, eğitimi ve spor geçmişimi tanıttım. Seçim günü bana ve delegelere sürpriz oy olacak şekilde 27 oy ile seçildim. Şu anda yönetim kurulu üyeleri ile aramızda çok yaş farkı var. 26 yaşında seçilirken beni sanki yüzme bilmeden havuza atmışlardı. Aylarca toplantıları izledim, dinledim. İlk önceleri bana çocukları gözü ile bakıyorlardı. Şu anda ben yüzme öğretiyorum diyebilirim. Bugün bu konumumla onlardan farklı değilim.
LİECHTENSTEİN DE İŞSİZLİK ORANI %1; O DA BENİM
Avrupa Voleybol Konfederasyonu Asbaşkanı Banu Can Schürmann, ilginç bir itirafta bulundu. Yaşadığı Liechtenstein ülkesinin işsizlik oranının yüzde 1 olduğunu söylerken, “o bir de benim. Hiçbir işim yok. CEV’deki görevimin dışında ev de iki çocuğum Niko ve 3.5 aylık Luka’ya bakıyorum. Ülkenin suç oranı da yüzde 1… O da sokakta bir şey kırılıp döküldüyse büyük oğlum Niko’dur. Çok yaramaz, kabını sığmayan bir çocuktur. Babasının yönettiği maçlarda hakem kulesine babasından önce çıkar, düdük çalar.
DÜNYAYA MODERN TÜRK KADININI DA, KÜÇÜK ÜLKE LİECHTENSTEİN’İ DE ANLATMAK ZOR
Avrupa Voleybol Konfederasyonu’na giren ilk Türk bayan olarak bakın neler söyledi. Böylesine büyük bir görevde modern Türk kadınını temsil etmekten zevk ve gurur duyuyorum. Önce Türk geleneklerini, kültürünü tanıtan bir Türk elçisiydim, bugün küçük bir ülke olan Liechtenstein’ı temsil ediyorum. CEV’deki Türk kimliğim ile Türkiye’yi dünyaya tanıtırken, çok insanlar Türkiye’yi bir Arap ülkesi olarak biliyordu. Modern Türk kadınını anlatmak zordu. Şu an da Liechtenstein gibi küçük bir ülkeyi anlatmak da zor.
PRENS 2.HANS ADAM: TÜRKİYE’YE SENİ BİZE HEDİYE ETTİĞİ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM
Bir Türk olarak Liechtenstein’i temsilen seçime girmenizi bu ülke nasıl benimsedi? Şu anda iki ülkenizin de size bakış açıları nasıl?
Ben onlara hazır geldim. Bu kadar küçük bir ülkeyi Avrupa Voleybol Konfederasyonu gibi büyük bir görevde temsil etmem kendilerini çok mutlu etti. Beni olimpiyat komitesi toplantılarına çağırıp, görüş alıyorlar. Yıllık raporlarını bana gönderip yorumlarımı istiyorlar. Liechtenstein Prensi 2. Hans Adam şatosundaki davete beni onur konuğu olarak çağırdı. Önce benim Türk olduğuma inanamadı. Soyadım nedeniyle ve ülkelerini temsil ettiğim için çok teşekkür etti. Ayrıca Türkiye böyle bir değeri ülkemize hediye ettiği için teşekkür ederim dedi.
EŞİMİN TÜRK MAÇLARINI YÖNETMESİNE KARŞIYIM
Eşinizin maç görevlendirilmesinde rolünüz oluyor mu?
Kesinlikle olmuyor. Avrupa’daki işler Türk mantığı ile olmuyor, torpil geçmiyor. Avrupa’lının kafası o işlere pek çalışmıyor. Bunu Philipp de ben de istemiyoruz. Ben Philippe’nin patronuyum. Aynı turnuvada görev almıyoruz. Philippe’nin Türk maçlarını yönetmesinin sıkıntıları da olabilir düşüncesi ile istemiyorum. Philipp bir yanlış düdük çalar Türk takımının aleyhine olur, maç bizim yüzümüzden kaybedildi denir. O nedenle bu ihtimali ortadan kaldırmak için Türkiye’nin maçlarında görev almasına olumlu bakmıyoruz.
EŞİMDEN İLK TEKLİFİ KIZILMEYDAN DA ALDIM, NEDEN KABUL ETMEDİM
Eşinizle tanışmanız nasıl oldu?
2005 Roma’da CEV’e ilk seçildiğim günün akşam Philipp, beni Liechtenstein Voleybol Federasyonu Başkanı olarak elinde bir demet gülle tebrik etmeye geldi. Ve ‘seçimde oyumu size verdim’ dedi. Ancak o çiçek demetini takside unuttuğumu öğrenince ilgimi çekemediği için çok üzülmüş.
Philippe ile 2007 yılında Moskova’daki kongre de tekrar karşılaştık. O gün arkadaşlar Kızılmeydan’a geziye gitmek için sözleşmiştik. Ancak randevu saatinde kimse gelmedi. Bir tek Philipp vardı. Meğerse, bizim ki, diğer arkadaşlarla bir oyun yaparak birlikte yürüyüş yapmayı planlamış. Philipp bana kahve içmek için Kızılmeydan’a yürüyüşe davet etti. O gece Kızılmeydan da bana arkadaşlık teklifinde bulundu. Ben kabul edemedim.
LİECHTENSTEİN’İN HARİTADA NEREDE OLDUĞUNU BİLEMİYORDUM
Çünkü Liechtenstein haritada nerede olduğunu bilemiyordum. Bana her gün Zürih’den, Türkiye’ye 5 uçak kalktığını söyledi. O günden sonra her hafta Cuma akşamı Ankara’ya geldi, pazartesi akşamı döndü. İşte o zaman bu adam gerçekten beni seviyor dedim. 2007 Yılbaşında beni ailesi ile tanıştırdı.2008 Ağustos ayında ailesi beni Ankara’da istedi. Nikah Liechtenstein de, düğün Ankara’da oldu.
BEN KEL, GÖBEKLİ ADAM BEKLİYORDUM, SİZ ÇIKTINIZ
Henüz 26 yaşında CEV’deki ilk görevim için Slovenya’ya gittim. Federasyon genel sekreteri elinde Banu Can yazılı levha ile beni bekliyordu. O beklediğiniz kişi benim dedim, beni turist zannedip ilgilenmedi. Kendimi görev yazım ile tanıtınca adam şoka girdi ve benden özür dileyip, ‘ben kel, göbekli bir adam bekliyordum. Demek beklediğim insan sizmişsiniz’ dedi.
Banu Can kimdir?
1978 Ankara da doğdu. Voleybola Emlak Bankasında yaz okulu ile başladı. 8 yıl aynı kulüpte yıldız, genç ve A takımlarında, SSK, İnterfarma İller Bankası, Vakıfbank Ankara da oynadı. Bel fıtığı ameliyatı sonrası aktif voleybolu bıraktı. Farklı kulüplerde ve Yıldız Genç Milli Takımında menacerlik yaptı. Ankara Üniversitesi’nde Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi’nde doktora yaptı. 2005 yılında CEV’in yönetim kuruluna girerek, 25 yıl sonra Türkiye’den seçilen ilk Türk oldu.