Güncelleme Tarihi:
Ve en sonunda Bursaspor, Fenerbahçe ve Galatasaray’ı yakaladı.
Emrah Öner yazıyor |
Trabzon’u trilyonluk değil de, belki milyarlık bir fiskeye dahil edebiliriz. Bir de onlar 5 maç kala Ersun Yanal’ı göndererek ve 25 yıl-25 antrenör-25 başkan-0 şampiyonluk ile kendi kendilerine yetebiliyorlar. Bu arada her an Ersun Yanal geri gelebilir, 1 hafta kala tekrar gönderirler, vesaire.
Şimdi, aslında, biz biliyoruz ki, bu büyükler hiç bir zaman tokat falan yemediler ve yemeyecekler.
Hatta biliyoruz ki, tokatlayanlar hep onlar oldu.
Bir kere kimler yiyor bu tokatı? Hemen belirleyelim...
Her maça yağmur, çamur, metrobüs, olimpiyat stadı demeden gelen,
Evde karısını, okulda dersini, mahallede sevgilisini bırakan,
Cebindeki 5 kuruşun, 4 bölü 7si ile atkı, gerisi ile çekirdek alan,
Okuma yazması sınırlı olup, bahis kuponu doktorası yapan,
Anneler gününü ilk defa duyan fakat Le Havre’nin sağ bekini bilen,
Deniz Feneri’ni, Fenerbahçeli Deniz zanneden,
Sadece, tuttuğu takım ve Sibel Can için savaşa girebilecek olan fanatik bir kesim ve tabi ki,
Arda’yı akreditasyonsuz geçirmeyen güvenlik görevlisi,
Ve yine havalimanında Arda’nın arkadaşlarının karşısına çıkan güvenlik görevlisi, her sene bu tokattan nasibini alıyor.
Peki ne zaman tokatlandıklarının farkına vardılar?
Dolar yükselince mi? Hayır.
Ergenekonla mı? Hayır.
Evimize, Barcelona – Real Madrid, Arsenal – Manchester maçları günlük gazete gibi girmeye başladığı an anladık ki, bizi tokatlıyorlar.
Çünkü gördüler ki o futbolsa, bizimki futbol değil.
O futbol değilse, bizimki futbol.
Deivid 3 kazanıyorsa, Gerard’ın 300 kazanması lazım.
Puyol 10 alıyorsa, Gökhan Zan’ın almaması lazım, Sabri’nin üstüne para vermesi lazım.
İşte bu kandırmacaya Sivas son vermelidir.
Evet doğrudur, Sivas’ın şampiyon olduğu gün gazetelerin, TV programların tirajı yarı yarıya düşecektir. Fakat bizi ilgilendiren bu olmamalıdır.
Bizi ilgilendiren, “peypırmun büyüklerin” başındaki padişahların artık sürelerinin dolduğunu bilmek, kombine, kaşkol, digitürk alarak ve onların ceplerini doldurmak sureti ile kulübe yarar değil zarar sağlandığını görmek, eğer ille de maça gidilecek ise protest bir tavır takınılmasını düşünmek gerektiğidir.
Aksi takdirde, Fenerbahçe kupayı aldı diye, Galatasaray Şampiyonlar Ligine gitti diye ve Beşiktaş her zaman gönüllerin şampiyonu diye, seneye Yasin, Hasan Şaş, Rüştü yine ilk 11’de olacaktır.
Bir de “Ligin kalitesi yükseldi.” vardır.
Benim hayatımda duyduğum en manasız ezberdir.
Neye göre, kime göre yükselmiştir?
İkinci en büyük ezber de zaten meşhur “Türkiye, 3 tarafı denizlerle çevrili, yazları sıcak ve kurak, komşusu Suriye ve Irak’tır.”
Ulan anlatsana o zaman balık niye pahalı, güneş panel uygulaması niye yaygın değil, adamlar düşman mı, değil mi? Düşman ise niye komşu? O zaman apartmandaki komşu kavgaları en doğal şey değil mi?
Lâ havle ve lâ kuvvete....
Sinirlendiriyorlar insanı...