Güncelleme Tarihi:
Adana Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi Ali Münif Yeğenağa’dan bir mektup aldım.
Bu mektubu aslında herkesle paylaşmak istiyorum. Zira Ali Münif Yeğenağa bu kentin ekonomik tarihine yön vermiş bir ailenin oğludur. İyi eğitim almıştır, dünyanın dört bir yanını görmüştür… Yazısı da bu nedenle benim için çok değerlidir… Mektup aynen şöyle:
“Sevgili Sinan,
Fransa Parlamentosunun kararı beni o kadar kızdırdı ve gururumu kırdı ki ben de onları hiç olmazsa biraz acıtmak amacıyla Fransa hakkındaki düşüncelerimi yazayım istedim.
Yazının başlığı “La France Syphilisée”. Belki Fransızca bilenler “yahu bu syphilisée olmaz, olsa olsa civilisée’dir, burada yazım hatası var” falan diyebilirler; hayır hiçbir hata yok. “Medeni Fransa” yazmak isteseydim “La France Civilisée” yazardım.
Halbuki ben Medeni Fransa yazmak istemedim. Onun yerine “La France Syphilisée” yani “Frengili Fransa” yazdım. Fransızların tarihleri boyunca uluslararası toplum içerisinde ve tabii bu arada bizimle olan ilişkilerinde de yaptıklarının Frengi dışında bir izahı yok bana göre... Huysuz, hırçın, kavgacı, kaba, hatta terbiyesiz, dengesiz... acaip bir “hırra gürracı” toplum... İki gruptan bu arada özür dilemek istiyorum; birincisi frengili hastalar, ikincisi de tanıdığım birçok pırıl pırıl Fransız vatandaşı. Çok sevdiğim, çok yakın olduğum bir sürü Fransız arkadaşım oldu. Fransa’yı karış karış gezdim diyebilirim; ama özellikle dün aldıkları karar ve genelde uluslararasında izledikleri politikadan dolayı yine de onlara Frengi teşhisinden başka bir şey yakıştıramıyorum...
Bu Frengili kafa yüzyıllardır herkesle dalaşır durur... Yanlış anlamayın, sadece bizimle değil. Almanlar, İngilizler, Ruslar... Herkesle problemleri vardır bunların. Hiç seslerini çıkartamadıkları zamanlar da vardır elbet... Afrika’da yaptıklarını gündeme çıkarmaya kalkışırsanız tam kuyruklarına basmış olursunuz. Kendileri utanmadan bize sataşırlar, PKK’yı da okşarlar... Madam’ı hatırlarsınız herhalde? Kadına her zaman sorasım gelmiştir; “Kız sen Diyarbakır’ın neresindensin?” diye...
Bu defa da gündeme yine Ermeni meselesini taşıdılar. Halbuki bundan 100 yıl önce de Ermenileri kaşıyanlar onlardı. İnceleyiniz, ben biraz yaptım o işi; Ermeni olayları ile ilgili her yüz belgeden asgari ellisi Fransızlara bulaşık bir şekilde...
Ramazanoğlu Beyliğinin kuruluşundan, bundan 100 yıl öncesine kadar; Fransızlar başta olmak üzere, o zamanki İtilaf Devletleri Ermenileri tahrik edip maşa olarak kullanmaya başlayıncaya kadar hiç sorun olmuş muydu Adana’da? Sadece Adana değil, tüm Anadolu’da? Yani; eğer bu topraklar üstünde Türkler ve Ermeniler arasında problem yaşanmışsa bunun ana sorumlusu zaten kendileri değil mi? Peki nedir bu şimdi peşinde oldukları şey?
Bu nedenin bir kısmı sifilisli genlerinden kaynaklanıyor. Bu onları acaip hırçın ve saldırgan yapıyor. Bu hareket tarzları da zannetmeyin ki sadece bize yönelik... Almanlar bile AET’nin kuruluşu sırasında Fransızların bu Frengili kafasıyla başa çıkamayınca gittiler iki cihan savaşında da düşmanları olan İngilizlere sarıldılar. Bugunkü AB içerisinde de kendi yandaşlarının dışındaki ülkeler ne kadar uzak durabiliyorlarsa o kadar uzak durmaya çalışıyorlar Fransa’dan.
Peki dünkü sapıklıklarının ardında başka bir neden olabilir mi? Ermeniler’e cici görünmek gibi mesela? Evet, ama burada iki ana çizgileri var. Birinci cicilik Fransa’da yaşayan Ermeniler’e yönelik. Oylarına ihtiyaçları var... İkinci, belki de daha önemli bir cicilik Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşlarına. ABD’nin ortadoğu politikasına en baştan sert bir biçimde karşı çıktıkları için şu anda bölgede tamamen dışlanmış durumdalar. Orta Asya petrolüne de çok uzaklar... Sıçrayacak bir yere ihtiyaçları var bölgede. Ermenistan bu bakımdan son derece önemli onlar için, zira bütün Ortadoğu ve Avrasya artık tamamen Anglo-Sakson etkisi altında.
Geldiler bizi buldular ve bizim düşünce özgürlüğümüzü kendi emellerine kurban etmeye kalkıştılar. Biz üç tane frengiliye mi boyun eğeceğiz? Zavallı ahmaklar...
Fransızca bir deyim vardır; “quelle imbécilité” derler, “ne kadar aptalca” demek... Tam yeri bunu kullanmanın.Türk milletinin gururuna ne kadar düşkün oluğunu bilmiyorlar mı? Dönüverip kendi tarihlerine baksalar görürlerdi bizim bu konularda ne kadar hassas olduğumuzu... Bu yaptıklarının tarih önünde hesabını verecekler mutlaka günün birinde... Bu da beni biraz da olsa rahatlatıyor neyse ki...
Haaa, bu arada kendileri de çok rahat değil... Paris binlerce Afrikalı ile dolmuş... İliklerini somurdukları dedelerin torunları... Üstelik hepsinin de Fransız pasaportu var. Hatta isimleri bile Fransız... Acaip çoğalıyorlar... Fransa milli takımını hatırlayın...
Beyazları yola getiremedik, belki siyahlar daha mantıklı çıkarlar... Ne kaldı ki şunun şurasında... 5-10 yıl içinde bu iş tamam...
Yalnız bu arada bizim de biraz daha alert olmamız lazım. Bir de eğriyle doğruyu iyi ayırmamız lazım. Bugün Fransa’nın yaptığını yarın diğer Avrupa ülkelerinin yapmayacağı ne malum? Biraz hafızalarımızı tazeleyelim; bugün aramızda kara kedilerin cirit attığı ABD’nin yardımı ve baskısı olmasa idi belki de bu kararlar çoktan çıkmış olacaktı. Dostu-düşmanı, merti-kalleşi unutmamak lazım. Biraz gayret eder milletçe kenetlenirsek gerçek dostlarımızın da yardımı ile Sifilisli Senato bu kararı zor onar...”