Kutay, Mehmet Ali’ye karşı

Güncelleme Tarihi:

Kutay, Mehmet Ali’ye karşı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2000 00:00

Haberin Devamı

Vizyondaki yeni Türk filmi Eylül Fırtınası'nın küçük başrol oyuncusu Kutay Özcan..

Haydar Kutay Özcan. Altı yaşında. Çocuktan Al Haberi programında tanıdık onu ilk kez. Sonra reklamlarda. Ana haber bülteninde Ali Kırca'nın karşısındaydı bu kez. Ne şeker, ne içtendi böyle bu minik oğlan. Atıf Yılmaz'ın yönettiği, Zara ve Tarık Akan'la başrolü paylaştığı Eylül Fırtınası'nda o kadar iyiydi, o kadar doğaldı ki. Hem sanıldığı gibi bu filmle zengin falan olmadı. Topu topu 375 milyon lira aldı.

Kutay, çok şanslı. Yo, bu yaşta bu kadar ünlü olduğu için değil. Anne ve babadan yana şanslı. Kameraların getirdiği şöhretin çocuklarının ruhunu bozmasına asla izin vermemeye kararlılar çünkü. Songül ve Süreyya Özcan, seçici ve kılı kırk yarıcı. Yeni bir ‘‘Küçük İbo’’ yaratmaya niyetleri yok.

Röportaj beklediğim kadar zor olmadı. Kutay'ın çocuk beyni ve dili, büyükleri gibi kaygılarla ve hesaplarla henüz kirlenmediği için, cevapları en kestirme ve doğru haliyle verdi. Tek sorun, çok hareketli oluşuydu. Teyp, röportaj süresince Kutay'ın ağzının bir karış ötesinde, oda oda, koltuk koltuk dolaştı durdu. Sevincinden yerinde duramıyordu. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleriyle birlikte sinemaya gidip kendi filmini izlemişlerdi az önce.

Büyüyünce ne olacaksın?

- Bilgisayar işleriyle uğraşacağım.

Ya sinema ve televizyon işleri?

- Eğer bunda başarı görürlerse uğraşırım.

Sanatla bilgisayarı nasıl bağdaştıracaksın?

- Bilgisayarla aram çok iyi. Sanatla da. İkisini bu yüzden bağdaştırırım.

Sanalla sanat nasıl birleşecek?

- Sanalla sanatı ayıramıyorum. O yüzden ikisini de çok istiyorum.

Filmdeki rolünde kendini başarılı görüyor musun?

- Bunu izleyenlere bırakıyorum.

Filmin konusunu anladın mı?

- Anlayamadım.

12 Eylül ne demek?

- Bir gün. Kötü bir gün. Bunu anlatmaya çalışıyoruz filmde.

Kameralara yabancı değildin artık bu filme başladığında?

- Ama kameraya çok baktım. Bakmak iyi bir şey değil. Bir daha çek, bir daha çek, bir daha çek. Bıktım!

Bozcaada'da görevinin dışında neler yaptın?

- Güzel bir ada. En unutulmaz şey de adanın güzelliği. Unutamadım onu. Yine gitmek isterim.

KAHPE BİZANS KÖTÜ

Deden rolündeki Tarık Akan'la görüşüyor musun?

- Galalarda görüştüm. Bir yazarlar galası, bir gerçek gala, üçüncü de halk galası.

Başka hangi rolleri oynamak istiyorsun?

- Bunu söyleyemeyeceğim. Aslında öyle bir seçenek yok. Çocuk rolleri olursa oynarım.

Bu filmindeki gibi acılı çocuğu mu yoksa mutlu çocuğu mu oynamak istersin?

- Yo, öyle bir seçim yapmam. Film olursa, reklam çekimi olursa oynarım.

Zaten mutlu bir çocuğum diyorsun?

- Evet. Doğru söylüyorsun. Rol gereği yaparım. Zaten mutluyum. Stop!

(Kutay yoruldu. Röportaj boyunca, setten kaptığı stop'la çok sık karşılaşacağım)

Bazen yeter, oynamıyorum. Tatil yapmak istiyorum dediğin oldu mu?

- Olmadı. Rol arkadaşlarımı sevdim. Ama kim olursa olsun oynarım. Kötü olan senaryoları oynamam.

Hangi senaryolar kötüdür sence?

- Kahpe Bizans, kötü. (Sesini iyice yükseltiyor, oturduğu koltuğu değiştirip farklı bir oturma pozisyonu alıyor) Mehmet Ali Erbil'in esprileriyle Demet Şener'in göğsünü görmek için mi gideceğim ben oraya? Allah aşkına söyler misiniz? Bana söyler misiniz bir bana?

Bir oyun neye göre iyi ya da kötüdür?

- Kahpe Bizans'ta savaş mavaş ya da boğma moğma gibi şeyler kötü. Mehmet Ali Erbil'in esprileri kötü.

Küçük Kutay, Mehmet Ali Erbil'e meydan mı okuyor?

- O gibi bir şey oluyor yani.

Küçük İbo gibi başımıza Küçük Kutay sardıran senaryolar da olabilir?

- Onda hiç oynamam. O zaman bir taş atarım, görürler öyle senaryo yazanlar!

Hangi senaryonun iyi ya da kötü olduğunu, anne ve baban ayırt ediyor ama.

- Evet, öyle. (Başını kaşıyıp gülüyor)

Ya 'Bizim oğlumuz daha çok para kazanmalı. Hadi oğlum, git şu kanala, git bu programa' diyen anne baban olsaydı ne yapardın, küçücük bir çocuksun sen?

- O zaman ben onlara bir tepki gösterirdim ki akılları hayalleri çıkardı.

Nasıl bir tepki gösterirdin?

- (Koltuğun üstünden yere atlıyor. Avaz avaz bağırıyor, kollarını açıyor. Adeta bir tirad okuyor) Hayır, gitmeyeceğim! Böyle şeyler olursa gitmem, derim. Stop!

Bozcaada'da çekim sırasında orman yandığı sırada sette miydin?

- Hatice'yle evcilik oynama sahnesinde yandı. Üzücü bir olaydı. Ooo, genişti? Çok büyüktü. Taksiyi zor atlattık. Arkasında bile alevler yanıyordu.

Yeni ağaç dikecek mi filmi yapanlar?

- Ağaçların sadece yaprakları yandı. Ağaçlar ölmedi. Lömbürt lömbürt çekim yapabildik Allah'tan.

BENİ RAHAT BIRAKSINLAR

Kutay deyince gözünün önüne ne geliyor? Kendini tarif et bakalım.

- Gözümün önüne bıktım gibi geliyor. Hep Kutay, Kutay diye rahatsız ediyorlar. Okulda taklitlerim yapılıyor, sinir oluyorum.

Filmdeki rolünü mü taklit ediyorlar?

- Hayır. ATV'nin spor programında Baliç'in neyi eksik, dedim. Herkes onu tekrarlıyor. Yetti be! Okulda Yılbaşı partisinde bile röportaj yapmaya kalktılar, Başbakanım diye. Takım elbiseyle gittiğim için böyle oldu. Hay Allah'ım, çok sinir oluyorum. Beni rahat bırakmıyorlar ya.

İlgi görmen kaçınılmaz. Bak, seninle röportaja geldik. İleride bu ilgi daha da artacak?

- Ama hep beni göstermeleri nedeniyle çok sıkılıyorum. Ulaş Avşar, bugün öğle teneffüsünden sonra hep beni takip etti. Çekil diyorum, çekilmiyor. Hep beni göstermesinler artık. Kalemlerim kaybolmasın diye etiket yapıştırdığım için dalga geçtiler benimle. Halbuki kalemi olmayanlara veriyorum hep. Stop!

Boş vakitlerinde neler yapıyorsun, ünlülere hep sorulur ya?

- Puzzle yapıyorum. 100'lük yapıyordum. Şimdi 200'lük almaya başlayacağım. Müzik dinliyorum. Bilgisayarda Kaptan Claw oyunu oynuyorum.

Müzikte hangi ünlüleri tercih ediyorsun?

- Bir tane isim bile söylemem. Stop!

Babanın tereddütü

Kutay'ın babası Süreyya Özcan, 1960 doğumlu. 12 Eylül öncesi günleri, Galatasaray Lisesi'ndeyken yaşamış. Yatılı olduğu için sokaktan, o kavga ortamından uzak kalmış. 12 Eylül'ü şöyle değerlendiriyor: ‘‘Demokrasinin kesildiği her dönem benim için kayıp. Yapılanların hesabının sorulması gerekiyor.’’ 12 Eylül'ü bir çocuk gözüyle- ki bu çocuk oğlu Kutay- anlatan Eylül Fırtınası hakkında şöyle düşünüyor. ‘‘Yeteri kadar açık ve etkileyici değil. Filmi yapanların bakış açısı, o kötü günleri yaşayanları huzura erdirecek kadar değil.’’ Süreyya Özcan, başlangıçta 12 Eylül'ü yargılayan filmde oğlunun rol almasından endişe duymuş. ‘‘İlerde oğlumu yargılarlar mı? Türkiye'de tam demokrasi olduğunu düşünmüyorum. Kimin ne zaman ne yapacağı, ne olacağı belli değil.’’ Senaryonun yumuşak olduğunu görünce içi rahatlamış.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!