Dünyadaki biyolojik türlerin hiç olmadığı kadar büyük bir yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı günümüzde, bu gidişatı engellemeye çalışan çevreciler hálá bazı temel sorulara yanıt bulmaya çalışıyor. Bu sorular şunlar: En fazla hayvanın ve bitkinin bulunduğu yerler neresi?
Olabildiğince çok sayıda türü kurtarmak için zamanımızı ve parasal kaynaklarımızı nasıl ve nereye harcamamız gerekir?
Biyolojik çeşitlilik konusunda uzman kişilere göre bu iki sorunun da yanıtı biyo çeşitliliğin en fazla olduğu bölgelere yoğunlaşmak. En fazla sayıda türü barındıran bu sıcak noktalarda, ayrıca türler yok olma tehdidi altında.
Bu görüşler ışığında, dünya üzerindeki sıcak noktalar belgelendi. Dolayısıyla koruma faaliyetlerinde önceliğin uzun süre bu noktalara tanınmasına karar verildi. Bu görüşe karşı olanlar sıcak nokta fikrine "sıcak bakmıyor".
Sıcak nokta tartışması Sıcak nokta yaklaşımı ilk kez 1988 yılında çevre bilimci Norman Myers tarafından ortaya atıldı. Myers’a göre bir bölgenin sıcak nokta olarak nitelendirilebilmesi için iki kritere sahip olması gerekir:
-Dünyanın başka yerlerinde görülmeyecek kadar çok sayıda türü barındırması
-Bu türlerin insan faaliyetleri sonucu yok olma tehdidi altında olması
Endemik belirli bir bölgeye mahsus- olarak nitelendirilen türlerin çok hassas bir şekilde koruma altına alınması fikri normal olarak mantıklı bir çıkarımdır. Washington DC’de merkezi bulunan Dünya Doğa Koruma Örgütü’nden (Consevation International-CI) biyo çeşitlilik uzmanı Michael Hoffmann "Eğer bunları yitirirsek başka bir yerde yeniden bulmamız imkansız. Başka bir yere gidip bunları koruyamayız" diye konuşuyor.
İlk 25 nokta 1990’lı yıllarda CI, önceliklerini belirlemek için sıcak nokta yaklaşımını benimsedi. Bitki türlerini biyo çeşitliliğin ölçütü olarak ele alan örgüt, sıcak noktaları 1500 veya daha fazla sayıda endemik kara bitkisine sahip olan ve orijinal bitki örtüsünün yüzde 70’ini yitirmiş bölgeler olarak tanımladı.
Bu kriterler çerçevesinde CI’nin belirlediği bölgelerin sayısı 25’i buldu. Bunların arasında Madagaskar, güney-batı Avustralya, Akdeniz bölgesi ve Filipinler sayılabilir.
CI’den bilim adamları "Hotspots Revisited" isimli bir kitap yayımladılar. Bu kitapta listelerini güncelleştirdiler ve ilişikteki haritada görülen bölgelerdeki bitki dağılımını ve bitki örtüsü kaybının boyutlarını yeni bilgilerin ışığı altında yeniden değerlendirdiler.
İlk gidilecek yerlerBu yenilenen listeye, Japonya, Meksika’daki Madrean çam ormanları gibi daha önceki listede yer almayan bölgeler de ilave edildi. Bitki çeşitliliği yönünden eşsiz bir doğaya sahip olan Doğu Melanezya da listeye dahil edildi, çünkü kütük ihtiyacı nedeniyle ormanlarından geriye yalnızca yüzde 30’luk bir bölümünün kalmış.
Bu ilavelerle, dünya üzerindeki sıcak noktalar 34’e ulaştı. Bu bölgeler Dünya’nın kara yüzeylerinin yalnızca 2.3’ünü kapsamasına karşın, damarlı bitki türlerinin yüzde 50’sini ve kara omurgalılarının yüzde 42’sini barındırıyor. Hoffmann, "Bu bölgeler ilk gitmemiz gereken yerler" diyor.
Ancak bazı çevreciler sıcak nokta fikrinin yararına inanmıyor. Dünya Vahşi Doğayı Koruma Örgütü’nden (WWF) bilim adamı Eric Dinerstein’e göre sorun, sıcak nokta yaklaşımının yeterli çözümü sunmaması.
Adalar ve yüksek tepeler
Sözgelimi Borneo, Sumatra ve yarımada Malezyasını içine alan Sundaland sıcak noktasında, WWF’a göre 19 farklı eko-bölge bulunuyor ve her eko-bölgede farklı tür çeşitliliği ve farklı sayıda endemik tür yer alıyor.
Dinerstein, daha hassas bir analiz ile, geniş kapsamlı sıcak bölgeler yerine, daha küçük eko-bölgeler üzerinde yoğunlaşmanın daha akılcı olacağı kanısında. WWf’ye göre Dünya üzerinde bu bölgelerden 867 tane bulunuyor.
Daha hassas bir ölçekte hazırlanan bu analiz, ilginç bir görüntü oluşturuyor. Sözgelimi geçen yıl yayımlanan 140 adet Endo-Pasifik eko-bölgesinde, endemik tür içeriği en yüksek olanlar, küçük adalar ve dağların yüksek tepeleri.
Buralar diğer bölgelerden kopuk olduğu için yeni türlerin evrimleşmesine olanak tanımış (Oryx, vol 38, p 91). Anglo-Normand Adaları’ndaki (Channel Islands) Jersey kentinde bulunan Vahşi Yaşamı Koruma Vakfı başkanı John Fa, "Adalar ve yüksek tepeler" olarak sınıflandırılan bu dar bölgelere yoğunlaşmanın, koruma faaliyetlerini kolaylaştıracağına inanıyor.
Mutlak tür sayısı
"Buraları korumak çok kolay çünkü çok küçük alanları kapsıyor" diye konuşan Fa, "Buraları korumak Amazon havzasını veya Kongo havzasını korumaktan çok daha kolay. Ancak bu geniş alanları da korumaya almamızın gerekliliğine inanıyorum" diyor.
Fa ve kendisi gibi diğer karşıt görüşlülere göre, sıcak nokta yaklaşımında endemik tür sayısı üzerinde çok fazla duruluyor. Tür sayısı bakımından zengin tropik ve tropik altı bölgelere çok fazla zaman ve kaynak aktarılırken, daha az çeşitlilik gösteren, daha az belirgin Arktik ve ılıman bölgelere daha az ilgi gösteriliyor.
Fa bu konuda şöyle konuşuyor: "Mutlak tür sayısı göreceli olarak az olmakla birlikte, endemik tür oranı yüksek olan eko-bölgeleri de projeye dahil etmeliyiz."
Öncelikler önemli
Kaldı ki sıcak nokta fikrini savunanlar bile tüm koruma çabalarının sıcak noktalar üzerinde yoğunlaşmasını doğru bulmadıklarını kabul ediyorlar. "Kimse, örneğin Serengeti gibi, sıcak nokta olmayan projelerden vazgeçmemizi söylemiyor" diye konuşan Hoffmann, "Bizim söylemek istediğimiz sıcak noktalara öncelik tanınması" diyor.
Sonunda sıcak nokta projesinin yararlı olup olmadığı şu karara bağlı olacak: Önemli olan, en fazla sayıda türü mü kurtarmak? Yoksa dünyanın biyo çeşitliliğini en iyi temsil eden kesidi mi kurtarmak?. Princeton Üniversitesi’nden biyolog David Wicove, "Koruma örgütlerinin her biri kendileri için neyin önemli olduğuna karar verecekler.
Onların bizim kararlarımızı onaylamasını bekleyemeyiz. Onların farklı öncelikleri olması bence kötü bir şey değil. Onların da fikirlerinin değerli olduğuna inanıyorum. Dünya’daki yaşam çeşitliliğine gösterdiğimiz saygıyı, bu alandaki fikir çeşitliliğine de göstermeliyiz."
Türkiye de sıcak noktaMerkezi ABD’de bulunan Dünya Doğa Koruma Örgütü (Conservation International-CD), Türkiye’de biyolojik çeşitlilik düzeyinin saptanması için Doğa Derneği ile ortak bir çalışma başlatmıştı. Doğa Derneği Genel Müdürü ve Atlas Dergisi Editörü Güven Eken’in verdiği bilgiye göre, araştırma sonucunda Türkiye, Dünyadaki 35 sıcak noktadan biri olarak gösterildi.
Edinilen bilgiye göre, daha önce Türkiye’nin çok küçük bir kısmı sıcak nokta olarak değerlendiriliyordu. Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi’nin bir kısmı "İran-Anadolu" adı verilen sıcak noktanın kapsamında yer alıyordu. İran-Anadolu sıcak noktası Anadolu’dan başlayıp Kafkasları içine alarak Türkmenistan’daki Köpet Dağı’na kadar uzanıyor. Doğu ve Orta Anadolu’nun da İran-Anadolu sıcak noktasına dahil edilmesi ise Türkiye’deki bozkırların doğal zenginliğinden kaynaklanıyor.