Kültürün beşiği Babil

Güncelleme Tarihi:

Kültürün beşiği Babil
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2004 20:46

Bombalı saldırılar yüzünden Irak her gün gündemde. Irak, insanların binlerce yıl önce yerleşik yaşama geçtiği ve uygarlığın doğduğu bölgelerden biridir.

Fırat ve Dicle ırmakları bu bölgenin insanlarına yerleşik yaşam için en uygun koşulları sunmuştu. Verimli toprakları fark eden insanlar yavaş yavaş avcılık ve toplayıcılıktan uzaklaştılar ve bunun yerine toprağı işlemeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Böylece ilk köyler ve kentler daha sonra da büyük uygarlıklar doğdu. İşte bunlardan biri de Babil ülkesidir. Babil devleti İ.Ö.18yy’da Bağdat’ın 100km kadar güneyindeki Babil kentinden gelişmiştir. O tarihlerde Babil, mimarlığın, heykeltıraşlığın, matematiğin ve geometrinin doğduğu görkemli bir bilim merkeziydi.

Babil, kral Nebukadnezar yönetiminde (İ.Ö.605-562) en zengin dönemini yaşadı. Kent dünyanın merkezi ve kültür vahasıydı. Kentte görkemli yollar, surlar ve mavi sırlı tuğladan İştar kalesi inşa edildi. Kale kapısı Babil’in en büyük tanrılarını temsil eden aslan, boğa ve ejderhalarla süslendi. Aslan, Babil’in savaş ve aşk tanrısı İştar’ın sembolüydü.

Babil’in Asma Bahçeleri

Nebukadnezar’ın karısı Amyitis kralla evlendikten sonra kendi ülkesini ve yemyeşil dağları özlüyordu. Karsını çok seven Nebukadnezar böylece kentte yapay bir tepe üzerinde bir bahçenin inşa edilmesini istedi. Sıcak ve kuru iklimde kralın isteğini yerine getirmek hiç de kolay değildi ama büyük çabalar sonucunda sulama sistemi bulunan teraslar üzerinde bin bir çeşit bitkilerle birlikte göz kamaştırıcı bir bahçe çıkmıştı ortaya. Ve hepinizin bildiği gibi bu bahçe dünyanın yedi harikasından biri olarak kuşaktan kuşağa ünlenmiştir.

Tevrat ve İncil’e göre Babil kulesi gökyüzüne ulaşmak için planlandığı için Tanrının hoşuna gitmemiş ve Babillileri farklı dillerde konuşturmaya başlamıştı. Öyle ki bu dil karmaşası hiç kimse birbirini anlamayacak kadar devam edince kule inşaatı da durmuştu. İncil’deki bu öykünün kaynağı Babil’deki zigurat yapısına uzanır. Tanrı Marduk’un kutsal yapısı 90m yüksekliğindeydi ve o dönemler için gerçekten de çok yüksek sayılırdı.

Zigurat yapısının hemen yanında astronomi okuluyla ünlü Esangila tapınağı yer alıyordu. Babilliler, yıldızların, ölümsüzler ülkesi hakkında bilgi verdiklerine inanırlardı. Güneşi, Ay’ı, takımyıldızları ve gezegenleri büyük bir merakla izleyen astronomlar tüm bilgileri kil tabletler üzerine aktarıyorlardı. Hatta, kentte meydana gelen yangınları, hurma, karabiber vb ürünlerin fiyatları da tabletler üzerine yazılıyor ve bu şekilde gökyüzü ve yeryüzü arasında bağlantı kuruyorlardı. Astronomların arşivleri, yüz yıl önceki bir günün gökyüzü haritasını bile içerecek kadar eksisizdi. Babil takvimindeki tek sorun bir yılın 354 günden ibaret olmasıydı.

Demek ki bir Babil yılı 11 gün kısaydı. Bununla birlikte Babillilerin astronomi bilgileri yine de müthişti. Zamanı 60 birimlik bölümlere ayırıyorlardı. Çok parlak bir yıldızın doğuşu ve gökyüzünde yeniden ortaya çıkışını 12 saat olarak ölçmüşlerdi. Günümüzde de gün ve gecenin toplamı 24 saattir. Ve bir dakika 60 saniye ve bir saat ise 60 dakika sürüyor. Ve birçok takımyıldızı da Babillilerden bu yana varlığını korumuştur: Boğa, İkizler, Akrep ve Avcı, tanrı Marduk’un ziguratında da bulunuyordu.

Perslerin işgaliyle Babil ülkesi yavaş yavaş çökmeye başladı. İ.Ö.331 yılında Babil ülkesine sonunda Büyük İskender sahip çıktı. Ama ne var ki Babil devleti o tarihte o kadar zayıflamıştı ve bir daha eski zenginliğine kavuşamadı. Babil ülkesinden bugün geriye çok az kalıntı kalmıştır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!