Kulis, perdeyi kapattı

Güncelleme Tarihi:

Kulis, perdeyi kapattı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

İstanbul, İstanbul olduğu günlerde ince zevkin ve yaşama sevincinin adıydı Corc. Sanat, iş ve basın dünyasının entelektüel isimleri, Corc'un yarattığı Kulis Bar'da buluşurdu.

Corc, dün sessizce toprağa verildi. Son yolculuğuna çıkarken o eski binlerce dostundan kimseler yoktu. Mezarını örten kara toprağın üzerinde yalnızca üç çiçek vardı.

Bir yıldız daha kaydı önceki gün. Yıldızlı bir dönem daha kapandı.

Yıldız demek gerekiyor Corc'a da. Sanat çevrelerinin ''Mösyö Corc''una. Beyoğlu'nun, Nişantaşı'nın o ünlü Kulis'ini yaratan Corc Sütçüyan'a.

Dün sessizce karlı toprağa konuldu o da. Son yolculuğunda yüzlerce, binlerce sevdiğinden kimseler yoktu. Yaşlı hayat arkadaşı, kızı, birkaç akrabası, baba dostu Raffi Portakal, son yıllarda yanında çalıştığı Tarık Akan...

Topu topu 20 kişi Şişli Ermeni Mezarlığı'nda dua ettiler arkasından.

Şapeldeki törenden sonra konulduğu mezarının üstünü sadece üç çiçek kapladı. Eşi ve kızındandı biri. Diğeri Nazar Büyüm'den, bir diğeri de son çalıştığı ‘‘Yeşil Cafe’’deki arkadaşlarındandı.

ÇİÇEKLERİN ADAMI

Oysa o, İstanbul'a ilk taze çiçekli masa kültürünü getiren adamdı.. 50'li yıllarda Çiçek Pasajı'ndan her sabah taze çiçek satın alır, onları elleriyle Atlas Sineması'nın hemen girişindeki Kulis'in masalarına özenle yerleştirir, sonra da sevgili dostlarını beklemeye koyulurdu. Her akşam...

Şimdi neredeydi o arkadaşları? ‘‘Hey Corc’’ diye seslenerek Kulis'e koşanlar nerelerdeydi?

KİMLER KALDI Kİ

O dönemin tanığı Halit Çapın'a sordum bunu. ‘‘O günlerden kim kaldı ki?’’ diye yanıtladı ve şöyle anlattı Corc'u ve Kulis'i:

‘‘50'li yılların ilk kulübü, ilk barıydı Kulis. Kimler gelip geçmedi ki. Orası 60'larda evimizdi. Her gece Corc'a gider toplanırdık. O küçücük bar, sanatın, kültürün, dostluğun, sevginin, arkadaşlığın eviydi. İlk içki, ilk tiyatro, ilk sinema zevkini, her şeyin ilkini Corc'un Kulis'inde tattık. Her akşam orada toplanırdık. Bir kişi gelmezse eğer, Corc hasta mı diye onu arardı. O yıllardan geriye ne kaldı ki?..’’

SMOKİNLİ KULİS

Beyoğlu'nun Beyoğlu olduğu günlerde, Atlas sineması'nın galalı gecelerinde, smokinli, tuvaletli davetlilerin akın akın geldiği akşamlarda Küçük Sahne'den ya da Atlas Sineması'ndan dağılanların uğrak yeriydi Kulis.

Çorba içilir, sanat konuşulurdu. Rakı satmazdı. ‘‘Meyhane değil burası’’ derdi. Çünkü Adalet Cimcoz'undan Cahit Irgat'ına, Cahide Sonku'suna, Mücap Ofluoğlu'ndan Benli Belkıs'ına, Özdemir Asaf'ına, Halit Çapın'ına, Tarık Gürcan'ına, Feridun Fazıl Tülbentçi'sine, Erol Günaydın'ına herkes Kulis'e uğrardı. Engin Cezzar, Gülriz Sururi, Yaşar Kemal, Kartal Tibet, Şükrü Gülesin, Haldun Dormen, Beşiktaşlı Sabri, İsmet Ay, Turhan Aytul, Ümit Deniz, Ajda-Semiramis Pekkan ve daha niceleri...

Bir dönemin ne kadar tiyatro, sinema, ses sanatçısı varsa; yazar, gazeteci ve eleştirmenin ‘‘uğrak yeri’’ değil, ‘‘ikinci ev’’iydi Corc'un Kulis'i... Aslında Corc, İstanbul'daki ikinci Corc'tu. 1950'lerden önce Rus Corc'un açtığı Kulis'in ikinci sahibi olmuştu Sütçüyan. Romantik, arkadaş canlısı, sanatsever, çağdaş bir insandı. Bar, kulüp, pastane kültürünün babasıydı. 25 kuruşa sual-bilmece oyunlarının oynandığı, acıların, sevinçlerin paylaşıldığı, konsolosların mutfağında zeytinyağı içip nefes aldığı, dünyanın tanıdığı bir yerdi Kulis.

Galatasaray Lisesi'nden çıkıp ilk içkisiyle ilk supangleyi Mösyö Corc'dan tadan ve yıllar sonra onun toprağa verildiğini öğrenen Erol Günaydın, Corc ile yaşanan dünü şöyle özetledi:

‘‘Bir nesil kayıp gitmiş, şimdi anladım...’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!