Güncelleme Tarihi:
KSK başkan adayı Önder Baysoy, ‘‘operasyon’’ mesajını Aydın bozgunundan sonra verdi. ‘‘Göreve gelirsek hem takviye, hem temizlik yapacağız. Teknik heyetin durumu gözden geçirilecek’’ açıklaması, futbolcuları silkelemeyi hedefliyordu. En azından biz böyle anladık veya anlamak istedik.
İzmirspor'da Levent Eriş'in istifasına nasıl inanmak istemediysem, Karşıyaka'nın da Rıza Tuyuran'la yollarını ayırabileceğini hiç düşünmedim.
Göztepe-Y.Nazilli maçını izlerken, KSK'nin Altay karşısında 2-0 önde olduğu haberi Alsancak Stadı'na ulaşınca şaşırmadım... ‘‘Baysoy eski kurt. Mesajı yerini buldu. Öğrencileri, Tuyuran için oynuyor’’ diye içimden geçirdim. 3-2'lik yenilgiden sonra bile Tuyuran'ın dümende kalacağından emindim.
Son 1,5 yılda KSK'de yaşananlar, böyle düşünmemiz için yeterliydi...
Bir kere Tuyuran, en fanatik KSK'liden daha fanatik KSK'li. 7 Haziran 1999'da devraldığı bayrağı zirveye taşımak için çok çaba harcadı. Geçen sezon yaşanan onca sıkıntıya rağmen, ağzını açıp, olumsuz bir tek beyanat vermedi. Aksine KSK'yi Play-Off'un kapısına kadar getirdi. Futbolcuların 18 maçlık hakedişleri içeride birikti, öğrencilerini motive etti, yönetime söz söyletmedi. Kan kustu, ‘‘Kızılcık şerbeti içtim’’ dedi, takımını yarı yolda bırakmayı düşünmedi. Kulüp sevgisi, profesyonellikten hep ağır bastı. Camianın büyükleri köşelerine sinip, gelişmeleri sessizce izlerken, Tuyuran sahada, öğrencilerinin başındaydı. Bunlar her baba yiğidin yapabileceği şeyler değildi.
KSK'nin sadece futbolda değil, bütün branşlarda yaşadığı sıkıntıları sağır sultanın bile duyduğu, bir takımın başarısız olması için her türlü şartın oluştuğu kulüpte, sorunları çözmeye çalışırken, teknik adam krizi yaratmanın mantığını anlayamıyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın. Tuyuran benim babamın oğlu değil. Avukatlığını yapmaya da soyunmadım. Tuyuran'ın artıları kadar eksileri olduğunu biliyorum. Benim isyanım, insanların vefasızlığına, içlerinden çıkan kişilere bu kadar kolay sırt çevirmelerine.
Bu konuyu çok güvendiğim bir yöneticiyle konuştum. ‘‘Kararı doğru buluyor musun?’’ diye sordum. ‘‘Bence yanlış’’ dedikten sonra Altay örneğini verdi: ‘‘Altay lige çok kötü başladı, hatta son sıraya indi. Büyük kriz takımı da etkiledi. Ama sorunlar çözülünce, futbolcular rahatladı, üst üste sekiz maç kazanıldı, zirveye çıkıldı. Behiç Funda'ya, futbolculara kanat germenin ödülünü aldılar. Altay, yeni bir takım kurmadı ki. Formayı giyenler, yine aynı futbolcular.’’
Başka yöneticilerle de görüştüm. Kıvıran kıvırana... ‘‘Biz daha göreve gelmedik. Bütçe onaylanmazsa, kongrede aday bile olmayabiliriz. Rıza Tuyuran'a, 16 Ekim'e kadar Seyhan Evlioğlu izin verdi’’ gibi cevaplarla karşılaşınca şok oldum. Ortaya çıkıp, ‘‘Kardeşim Rıza'nın ipini biz çektik. Nedenlerimiz şu, şu, şu... Teknik adam adaylarımız şunlar. Şartlar ne olursa olsun kulübü kongrede alacağız’’ deme cesaretini bile gösteremiyorlar...
Şimdi merakla bekliyorum. 2,2 milyon dolarlık bütçe onaylanmazsa ne olacak? Tuyuran'a, ‘‘Biz sana dinlenmen için izin vermiştik. Haydi, geç bakalım takımın başına’’ mı diyecekler?