Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2005 21:11
Bazı azgelişmiş ülkelerde satılan ilaçların neredeyse yarısı sahte. Dünyada satışa sunulan ilaçların %10 kadarı kaçak. Yılda yaklaşık 20 milyar marklık ciro yapan korsan ilaç firmaları her türlü hileye başvuruyor.
Dünya sağlık organizasyonuna (WHO) göre, dünya üzerinde bir yılda satışa sunulan ilaçların %10 kadarı kaçak olarak üretilmekte. Yılda yaklaşık 20 milyar marklık ciro yapan korsan ilaç firmaları her türlü hileye başvuruyor. Kaçak olarak üretilen ilaçlar arasında hiçbir etkisi bulunmayan antibiyotik, vitamin, doğum kontrol veya Viagra hapları hatta menenjit salgınında kullanılan ve yalnızca su içeren sahte aşılar da var.
İlaçlarda kullanılan talaş, mısır unu, kahve veya su vb. benzeri maddeler ilk bakışta zararsız gibi görülse de bunların hiçbir hastalığa karşı etkili olmamaları son derece tehlikeli sonuçlar doğurmakta.
Bir kaç yıl once Brezilya’daki kadınların yalnızca undan üretilen doğum kontrol haplarının ardından hamile kalmaları, ve yine geçmişte Nijerya’daki bir menenjit salgını sırasında tam 60 000 kişinin sudan üretilen sahte bir aşıyla aşılanması, tehlikenin ne boyutta olduğunu açıkça göstermekte.
Tabii ki korsan ilaçlardan en çok da az gelişmiş ülkelerdeki yoksullar zarar görmekte. "Kaçak ilaçların daha ucuz olması ister istemez yoksulları hedef almakta" diyor, uzman Jan Rozendal.
Yüzde 17’si sahte
WHO’nun Laos’da rasgele toplamış olduğu ilaçların %17’si sahte çıktı. Sahte tablet, kapsül ve şuruplar genelde Çin ve Hindistan’da üretildikten sonra Burma, Tayland, Kamboçya ve Vietnam gibi az gelişmiş ülkelere sürülmekte.
Bu ülkelerde sokaklarda satılan ilaçların %30’ sağlığa zararlı ürünlerden oluşmakta. Afrika devletlerinin bazılarındaysa bu oran %60’a kadar tırmanmakta. İlaç üretimi ve satışların kontrol edilmediği ve bir avuç antibiyotiğin iki haftalık çalışma ücretine denk düştüğü ülkelerde insanlar ilaca benzeyen her türlü ürünü gözleri kapalı olarak satın alabiliyorlar.
Talebin yüksek olması korsanların git gide daha kurnaz hilelere yönelmelerine de yol açmakta. Bazıları ucuz ateş düşürücüleri malarya ilacı olarak pazarlamakta. Etkisiz veya sağlığa zararlı maddelerle karıştırılan ilaçlar tehlikeli böbrek rahatsızlıklarıyla birlikte ölüme de beraberinde getirmekte. Sokaklarda satılan sahte ilaçların yalnızca %7’si orijinal ilaçlarla aynı etkiye sahip.
Saptamak zor
Ancak resmi yollardan elde edilen ilaçlarla da hiç beklenmedik risklerle karşılaşılmakta. Nijerya’da baş gösteren bir menenjit salgını sırasında geçmişte komşu ülkedeki "Kardeş ve dostlar" derneği binlerce aşı ampulünden oluşan ilaç yardımı yapmıştı.
Yardım organizasyonundaki bazı dikkatli doktorlar Pasteur Merieux ve Smith-Kline Beeccham firmalarının etiketlerini taşıyan ampul uçlarının köşeli olduğunu fark ettiler. Aşı örnekleri laboratuvarda incelenmeye alındığında ise artık çok geçti. Çünkü bu arada sadece sudan oluşan ve önemli beyin hasarlarına ve ölüme neden olabilecek aşıyla 60 000 kişi aşılanmıştı.
Hastaların uzun süre iyileşmemesi veya ölmeleri çoğunlukla sahte veya hileli ilaçlarla tedavi edildiklerine işaret etmekte. "Üstelik sahte ilaçları saptamak her zaman kolay olmuyor. Titiz bir laboratuvar incelemesi yapmadan hiç kimse bir ilacın orijinal olup olmadığını anlayamaz" diyor ilaç uzmanı Eshetu Wondemagegnehu.
Fiyatlar yüksek
İlaç endüstrisi sahte ilaçlar yüzünden her yıl zarara uğradığından yakınsa da, bu konuda pek de etkili önlemler aldığı söylenemez. Oysa fiyatlar, ürünler ve piyasaya sürülen sahte ilaçları içeren veri bankaları pekala yararlı olabilir. Fakat bunun için de üreticiler sahte ilaçlarla ilgili bilgileri ulusal sağlık kuruluşları ve savcılıklara bildirmeleri gerekmekte.
Bazı uzmanlar asıl sorunun korsanlıktan değil yüksek ilaç fiyatlarından kaynaklandığı kanısında. Örneğin Afrika’da yaşayan insanların ancak yarısı önemli ilaçlardan yararlanabiliyor.
Birçok ülkede tüberküloz hastaları bir haftalık antibiyotik yerine yalnızca üç günlük antibiyotik edinebiliyor, veyahut da kendi ilaçlarının bir kısmını öksürüğe yakalanmış yakınlarına veriyorlar.
Kiliseler ve bazı yardım organizasyonları bu yüzden hayati önem taşıyan ilaçların daha ucuza satılmasını ve lisanslarının da aynı ilaçları daha ucuza üretebilecek yasal kuruluşlara açıklanmasını öneriyorlar.
Veri koruma bahanesi
Fakat kısa vadede bu konuda bir düzelmenin yaşanmayacağı Dünya Ticaret yönetmenliğince alınan karardan anlaşılmakta. Çünkü son karara göre ilaçların 10 yıl olan patent süreleri, veri koruma bahanesiyle 20 yıla kadar uzatıldı. Bu sorun ülkemizde de problem oluşturuşor ve yabancı şirketler bastırıyor, Patent sahiplerinin kazançları yönünde alınan önlemler böylece ilaç korsanları için pembe bir gelecek vaat etmiş oluyor. Kriminolojik konjonktür dalgası kısa süre sonra etkisini pekala daha güvenli ülkelerde de gösterebilir. Rusya’daki sağlık bakanlığı örneğin kalitesiz ilaçlar konusunda bir uyarı yapmıştı.