Güncelleme Tarihi:
BEŞİKTAŞ'ın Avrupalı bir takımla oynadığı hiçbir maçta, devre arasında kaleme sarılıp bir eleştiri yazısına cesaretle nokta koyamadım.
Yani, maç bitmeden Beşiktaş'ın kazandığına inanarak keyifle ve gönlümce bir tenkit yazısı yazamadım.
Çünkü, Beşiktaş'ın Avrupa dosyası berbattı ve kazanabileceği nice maçı beklenmedik biçimde kaybetmişti. Kara dosya, bunun örnekleriyle doluydu.
Dün, farklı bir gece yaşadım. Ve bu gecede ilk yarının bitiminden çok önce kalemi alıp, Beşiktaş'ın tur sevincini kağıda dökmeye başladım. İzlediğim Beşiktaş, önce psikolojik açıdan bu zor rövanşa hazırdı. Belki çok iyi oynamıyordu, ancak, gerekeni yapıyordu.
Maç öncesi yazımda orta sahanın önemini vurgularken, özellikle savunmaya yönelik yardımlarını eksiksiz uygulaması gereğini hatırlatmıştım.
SADE AMA YARARLI
Öncelikle Karhan, sahanın her bölgesini inanılmaz bir çabuklukta dolaşırken, Tayfur, hücum ve defans aksiyonlarını noksansız sürdürüyordu. Nihat, sağ kulvarda sade ama yararlı işler yapıyordu. Münch, oyunun ilk dakikalarındaki hatalı bir-iki hareketinden sonra maça ısınıyor, sol kanada istikrar getiriyordu. Beşiktaş orta sahası savunması ile bütünleşince zor rövanş her geçen dakika kolaya dönüşüyordu. Ve Beşiktaş özlemle beklediği tura adım adım koşuyordu.
Maçtan önce Scala'nın söylediği sözler izlediğim doksan dakikanın her anında kulaklarımda çınladı...
‘‘Beşiktaş'ı bu maça psikolojik açından noksansız hazırladım. Beşiktaş'ın Avrupa Kupaları'ndaki en önemli rahatsızlığının bu olduğunu çok iyi biliyordum.’’
İkinci yarının en kritik dakikalarında yenilen gol bile ne Beşiktaş'ın inancını, ne de benim yazdığım yazının tek kelimesini bile değiştirdi.
Çünkü, Beşiktaş tura inanmış, oynadığı oyunla da herkesi inandırmıştı. Şimdi sırada Lokomotif Moskova maçları var. Artık hiç korkmuyorum. Zira, ben de Beşiktaş gibi bu kompleksten kurtuldum.