Kişisel beslenme devrine giriyoruz

Güncelleme Tarihi:

Kişisel beslenme devrine giriyoruz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2006 00:00

İnsan Genom Projesi’ndeki gelişmelerden sonra, genetik biliminde yepyeni kapılar açıldı. Kalıtım bilgilerinden yararlanılarak hem bilimsel hem de ticari açıdan kazançlı olabilecek bir araştırma alanı arayışı sonucunda ilk olarak farmakogenomik fikrine ulaşıldı.

Gelecekte öğle yemeğine çıkarken yanınıza yemek fişi veya yemek kartı almaya gerek kalmayacak. Hatta "acaba bugün ne yesem ?" diye düşünmeyeceksiniz bile. Çünkü bu kararı siz vermeyeceksiniz. Kolunuzda deri altına yerleştirilen bir biyoçipi tarayıcının üzerinden geçiren lokantacı, sizin özel beslenme programınıza uygun mönüye sürecek önünüze.

Belki canınız o gün balık çekmeyebilir ama bu bir şey ifade etmez, önemli olan yiyeceklerinizin genetik profilinize uyumlu olması.

Anlattıklarımız size bilim kurgu gibi gelebilir, ama nutrigenomik uzmanlarına kalırsa bu vizyon hiç de uzak değil.

Kalıtsal özelliklere uygun beslenme programı özellikli Amerika ve Kanada’da yaygınlaşıyor. Seattle’daki Genelex firmasına 395 Dolarla başvuranlara bir tükürük testi için gerekli malzemelerle birlikte yaşam biçimini yansıtacak bir anket formu gönderilmekte.

Tükürükten rapor

Pamuklu çubuğa bir parça tükürük sürülüp, anket formu da doldurulduktan sonra firmaya geri gönderiliyor. Firmadaki bilim adamları tükürük örneğini (şimdilik) 19 gene göre inceliyor ve 35 sayfalık bir rapor hazırlıyorlar.

Colorado’daki Sciona firması işi biraz daha ciddiye alır gibi görünerek kendileriyle işbirliği yapan bir doktordan onay istiyor. Eğer bu doktor yaşadığınız kentte veya ülkede değilse doktora bir e-postayla adres bildirmek yeterli. Doktor gerekli olan her şeyi postayla gönderiyor.

Peki nutrigenomik nedir? Nutrigenomik biliminin amacı kalıtım araştırmaları, bitki yetiştirme, genetik ve modern tıptaki veriler doğrultusunda, hastalıkları önleyici veya tedavi eden gıda ürünler üretmek.

Mesela lif oranı arttırılmış tahıl ürünleri veya daha fazla vitamin içeren meyve türleri gibi.

Bu araştırma alanı son yıllarda birçok bilim adamının ilgisini çekince, kişiye özel beslenme fikri doğdu. Nutrigenomik uzmanları genleri inceleyerek kimin hangi besinlere veya besleyici maddelere ihtiyacı olduğunu ve sağlıklı yaşamak için hangilerinden uzak durulması gerektiğini araştırıyorlar.

Yani bilimsel olarak ifade edecek olursak burada önemli olan genler ve besin içerikleri arasındaki karşılıklı etki.

Bireye özgü ilaç

Kaliforniya Üniversitesi’ndeki Nutritional Genomics Merkezi, bu alanda önde gelen araştırma kurumlarından biri. Enstitü müdürü ve moleküler biyolog Raymond Rodriguez, diğer tüm genetikçiler gibi, on yıl kadar devam eden İnsan Genom Projesi’ne bağlı her yeni gelişmeyle yakından ilgilendi ve, kalıtım bilgilerinden ticari olarak da yararlanmanın yollarını aradı.

Bu arayış sonucunda ilk olarak farmakogenomik, yani bireysel genetik özelliklere uygun ilaç üretimi düşüncesine ulaşıldı.

Ve çok geçmeden Rodriguez de dahil olmak üzere birçok araştırmacı, beslenmenin de tıpkı ilaçlar gibi genetik profile uyumlu hale getirilebileceği fikrine ulaşınca nutrigenomik doğdu.

Rodrigez, toplumun, kişiye özel beslenme programlarını uygulamaya hazır olduğunu ve beslenme anlayışında önemli bir değişimin yaşandığına inanıyor. 20.yy’da daha sağlıklı ve uzun yaşama uğruna, gıda enfeksiyonlarına yol açan mikroplardan arındırılmış besinler üzerindeki araştırmalar yaygınlaşınca, besinlerin, genlerin ve sağlık üzerindeki etkisi de insanlara mantıklı gelmişti.

En ilginç buluş

Bilim adamı böylece 2001 yılında meslektaşı Wasyl Malyj’nin kapısını çaldı. İki moleküler biyolog çok geçemeden bu iş için tek bir laboratuarın yeterli olmayacağını ve disiplinler arası ortak çabaların gerekliliğini fark ettiler.

Beslenme genomiğinin temeli aslında şu sıralar Tufts Üniversitesi’ne bağlı Nutrition and Genomics Laboratuarı’nı yöneten JosŽ Ordovas gibi araştırmacılar tarafından atılmıştı. Ordovas on yıllardan bu yana yağ metabolizması ve kalp/dolaşım hastalıkları arasındaki karşılıklı ilişkiyi araştırıyor.

Son yılların en ilginç bulgusu, HDL (High-Density-Lipoprotein) ve LDL (Low-Density-Lipoprotein) kolesterollerinin metabolizmasını çalıştıran gendir.

Kimi insanlar bol miktarda doymuş yağ tüketmelerine rağmen kanlarındaki kötü LDL kolesterol oranı artmaz. Diğer bazı insanlarda ise az yağlı beslenmelerine rağmen LDL kolesterol seviyesi bir türlü düşmemekte.

Elde edilen sonuçlar, yağlı beslenme biçiminin ne şekilde etkiyeceğinin yani metabolizmada iyi HDL kolesterolünün dolaşıyor olmasının, hepatit lipaz enzimini kotlayan bir genin alele durumuna bağlı olduğunu göstermiştir.

Zor bir çalışma

LDL kolesterol seviyesi yüksek olan kişilere, Ordovas, özellikle doymamış yağ asitleri içeren yağları tüketmelerini öneriyor. Şu anda daha fazlasını yapmak mümkün değil.

Besleyici madde ve kalıtım arasındaki karşılıklı etkilerin incelenmesinde, HDL ve LDL kolesterolü gibi kalp hastalıklarını takip edebilecek göstergelerin çok iyi anlaşılmış ve kolay ölçülebiliyor olmasına bağlı olarak özellikle de kalp/dolaşım hastalıkları alanında önemli adımlar atıldı.

Araştırmacılar, yeni simülasyon yöntemleri ve algoritmalarla, genetik bilgiler ve sağlık verileri arasında yeni ilişkiler bulabilmeyi umuyor.

Tabii bunun kolay olmayacak. Sonuçta bir bedenin hücre zehirlerinden kurtulması tek bir gene bağlı değil.

Özellikle de kalp enfarktüsü, kanser ve diyabet hastalıklarında gen etkileşimleri çok karmaşık. Örneğin diyabet tip 2 hastalığı 300 genle ilişkili.

Kanser ve beslenme

Kanser hastalıklarıyla ilgili birçok araştırma yapılmasına rağmen, beslenme genetiği için uygun verilerin sayısı çok. Her kanser türünün göstergeleri farklı ve çok zor fark edilen çevresel etkenler de hastalık sürecini etkilemekte.

Bu yüzden nutrigenomik biliminde kanser, kalp/dolaşım ve diğer bazı hastalıklar için elde edilen ilk sonuçlar daha çok genotipleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olan büyük gruplara yönelik genel öneriler olacaktır. Bir ihtimalle erkeklere ve kadınlara ayrı genetik beslenme programları hazırlanabilir.

Birkaç yüz Dolar karşılığında kişisel beslenme programları sunan kuruluşların hizmetinden kuşkulu olan Rodriguez, yirmi ila otuz yıl sonra bile bilimsel bilgilere dayanan, örneğin "bu adam orta yaşlarında ve beyaz insan soyuna göre beslenmeli" ya da " bu beslenme programı yaşlı Akdeniz kadınlarına uygundur" şeklinde kişisel öneriler verilebileceğine inanmıyor.

Prostat ve beslenme

Berkeley Kaliforniya Üniversitesi araştırmacısı Alfredo Galvez, 1997 yılında isoflavon içerikli soyanın kalp hastalıkları ve kanser riskini düşürdüğünü bulmuştu. Anlaşıldığı üzere Lunasin maddesi, tümör hücrelerinin çoğalmasını önlemekte.

Bu araştırmalar laboratuar ortamındaki hücre kültürü deneylerine dayanmakta. Bu nedenle Kevin Dawson, Colorado Prostat Kanseri Araştırmaları Konseyi’yle birlikte çalışmaya başladı.

Colorado’da prostat kanseri yaygın olduğu için konseyin verileri detaylı olduğu kadar son derece geniş kapsamlıydı. Dawson bu verilerden, soyanın, prostat kanserini önlediğini saptadı.

Her ne kadar diğer faktörler de önemli gibi görünse de. Sonuçta birden bire bol miktarda soya tüketiminin, normalde hiç baklagil yemeyenlerde ne gibi etkilerin ortaya çıkacağını kimse bilmiyor.

Hızlı iş adamları

Ne var ki bu tür uyarılar yeni yetme işadamlarına vız geliyor. Gelişmeleri yeterince hızlı bulmayanlar için kimi kuruluşlar, bazı çevrelerde daha şimdiden statü sembolü haline gelen beslenme servisleri yarattılar. Oysa hiçbirinin önerileri, Amerikan Sağlık Birliği’nin son tavsiyelerinden farklı değil. Fikir buna rağmen sağlığına düşkün bir kesim arasında git gide daha popüler bir hale gelmekte.

Aslında evde test yönteminin geleceği yok değil. Kuruluşların hedefi daha hızlı, daha iyi ve ucuz "kullan at" testleri. Bu konuda iyimser olanlar, güvenirli ve ucuz bir şekilde kontrol edilebilecek gen sayısının önümüzdeki on yıl içinde 500’ü aşabileceğini sanıyorlar.

O zaman insanlar sadece gen çipi analiziyle sağlık danışmanında test yaptırabilirler. Ve eğer Amerikan Diyet Birliği bu konuda ağırlığına koyabilirse, bu sağlık danışmanları doktorlar değil diyetisyen asistanları olacak.

Sebze ve meyve

Peki Sciona firmasının, web sitesinde "profesyonel genetik muayene" diye sunulan testle, gerçekten de kişisel özel beslenme programı mı ortaya çıkarıyor?

Firma, varyasyonları belli başlı beslenme önerilerini ortaya çıkaran topu topu 19 geni inceliyor. Dolayısıyla da test sonucu sağlıkla ilgili genel bir değerlendirme sunmuyor. Sciona’nın önerileri başlıca kalp sağlığı, kemik, iltihaplar, hücre temizliği ve oksidatif strese yönelik.

Ve tüm bu öneriler genellikle sağlıklı beslenmesini bilen bir insanın önerebilecekleriyle örtüşmekte.

Yani mümkün olduğunca bol miktarda taze meyve ve sebze, süt ürünleri, et ve balık tüketmek, unlu ve yağlı besinlerden uzak durmak, tek fark tüm bunların belli genetik varyantlara göre seçilmiş olması.

Bu açıdan bakıldığında nutrigenomik hakkında öncelemelerde bulunanların vaat ettiklerinin aksine, kişiye özel beslenme programları henüz beklentilerin çok ötesinde.

Binlerce genin işlevi ve genler arasındaki karşılıklı etkiler kesin bir şekilde açıklanmadıkça da kişiye özel beslenme önerileri, her gün duyduğunuz sağlıklı beslenme tavsiyelerinden pek de farklı olmayacak gibi görünüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!