Güncelleme Tarihi:
Tunçeri, basketbol yaşantısının yanı sıra bisikletle yaşadığı maceralardan da söz etti. Bisiklet Dergisi'nde, soru-cevap şeklinde yer alan röportaj şöyle;
-Bisiklet deyince aklına ilk olarak kim ya da ne geliyor?
Elbette ağabeyim Kemal Tunçeri (o da Kerem Tunçeri gibi ünlü bir oyun kurucuydu). Beni küçükken bisikletle ezmişti (gülüyor). Bize ilk bisiklet alındığında evimizin arkasında yakalamaca gibi bir şey oynuyorduk. Ben kaçıyordum, o arkamdan bisikletle kovalıyordu. Bir anda ayağım kaydı, düştüm. Arkadan geldiği için direkt üzerimden geçmişti. Ama buna rağmen bisiklet sevdamdan vazgeçemedim.
-Bisiklet, her çocuğun hâyâli. Araya muziplik de girince tabii ki ufak çaplı yaralanmalar da oluyor. Senin hayatında pedal izleri bırakan bir olay var mı?
O zamanlar Florya'da ikamet ediyor. Sahilde kamp yerleri var. Ağabeyim Kemal ve benim de bisikletim vardı. Her zaman kendi bisikletlerimizle sahile inerdik. Ancak biri bozulmuştu. Ağabeyim Kemal dedi ki: "Gel, sen ön seleye otur, biz beraber inelim." Hiç itiraz etmeden kabul ettim. Acayip de hızlı gidiyoruz. "Abi yavaş, yokuştan iniyoruz." dedim.
Hemen aşağıda dört yol ağzı var, orada da bir tane minibüs. O araç sola dönerken durdu. Biz de o sırada hızla iniyorduk. Abim Kemal, çok dar bir aradan geçmeye çalıştı; ancak duramadı. Biz de geçemedik tabii. Bir otomobile, ardından kaldırıma vurduk. Ben üstten uçuyorum, ağabeyim alttan (Gülüyor). Paldır küldür yola serildik. Vücudumuzdaki bütün deriler soyuldu. Doktora gittik dikiş attılar. Yara, bere içinde kaldık. Hâlâ dizimde o bisiklet kazasının izi var (izi gösteriyor)
-Türkiye'de, özellikle nüfusun fazla olduğu kentlerde bisiklet yolları yok. Ancak Avrupa'nın önde gelen şehirlerinde durum çok farklı. Sence bu ülkemizin bir eksikliği mi?
Altyapı konusunda yetersiz olduğumuzu düşünüyorum. Avrupa'da takım elbisesiyle bisiklet üzerinde işe giden insanları görüyoruz. Yani onlar göre bisiklet kullanmak çok anormal bir şey değil. Keşke bizde de böyle bir şey yaygın olsa ve herkes bisiklet kullanabilse. Bilinçli trafik sürücülerimiz ve bisiklet yollarımız olsa (hayıflanıyor). Böylece trafik yoğunluğunun ve keşmekeşin de önüne geçmiş oluruz.
Ama dediğim gibi her alanda olduğu gibi bisiklet konusunda da yeterli altyapımız yok. Maalesef trafik kurallarına da pek alışık değiliz. Bu sebeple motosikletli ve bisikletli sürücüler çok büyük zorluk yaşıyorlar. Çünkü bisiklet kullanmak için özel yolların yapılması lazım. Umarım kısa sürede bu yöndeki sosyal aktivitelere destek gelir. Bisiklet kullanmak güzel olduğu kadar ayna zamanda çok büyük bir özgürlük.
"ÇOCUĞUM OLURSA ONA MUTLAKA BiSİiKLET KULLANMAYI ÖĞRETECEĞiM"
-Şu an yoğun bir programın var. Gerek millî takım gerekse Efes'le birlikte ülkemizi layıkıyla temsil ediyorsun. "Bisiklet kullanmak büyük bir özgürlük." dedin. Peki sen özgür müsün?
Dediğim gibi bisiklet kullanmak çok güzel bir şey. Ben bu aralar yoğun bir tempom olduğu için pek kullanamıyorum. Ama basketbolu bıraktığım zaman epey kullanırım ve bisikletin tadını çıkartırım diye düşünüyorum. Uzun mesafe bile kullanabilirim yani. Bir gün çocuğum olursa inşallah ona da bisiklet sürmeyi öğretirim.
-Senin de kadrosunda yer aldığın A Milli Takım'ımız, 2010 Dünya Basketbol Şampiyo-nası'nda gümüş madalya alarak birçok insanın Türkiye'den haberdar olmasını sağladı. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nun bu yıl 47'ncisi düzenlenecek. Bu organizasyonun ülkemizin tanıtımına etkisini nasıl buluyorsun?
Elbette bunlar çok güzel organizasyonlar. Basketbol, bisiklet ve birçok spor branşında büyük atılımlar yapmamız gerekiyor. Bu organizasyonların ev sahipliğini üstlendikçe halkımızın bu spor dallarına merakı artıyor ve bu branşlarda daha iyi sporcular yetişiyor. İspanya, Sırbistan ve Fransa gibi ülkeler bütün dallarda olimpiyatlara katılıyor ve başarılı da oluyorlar. O sebeple devletimiz desteğini imkânları ölçüsünde arttırmalı. Burada altyapı gerçeğini yeniden hatırlatmak istiyorum.
"CUMHURBAŞKANLIĞI BiSiKLET TURU, TÜRKiYE'Yi DÜNYAYA TANITIYOR"
-Bir spor branşının tanınması için mutlaka başarı mı gerekiyor? 12 Dev Adam ve-veya Filenin Sultanları'nın oluşması için isim mi gerekiyor?
Bence hazıra konmamak lazım. Altyapı çok önemli. 2010'daki büyük başarımız var, ancak bunun geçmişini görmezden gelemeyiz. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'ndaki ikinciliğimiz, belki 10 yıllık bir çalışmanın eseri. Benim de içerisinde bulunduğu 79 kuşağına çok büyük yatırımlar yapıldı. Basketbol Federasyonu, 85-86 jenerasyonuna da büyük emek verdi. Bunların meyvesini de 2010'da aldı. Elbet dünya ikinciliğiyle iş bitmiyor. Daha çok çalışmak gerekiyor. Şimdi Polonya'daki 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonası'na dünya ikincisi apoletiyle gideceğiz. Herkese başarımızın 'şans'la elde edilmediğini ispat etmemiz lazım. İşin sahadaki kısmı bu. Diğer bölümünde ise altyapı gerçeği yatıyor. Alt yapı antrenörlerine çok önem verilmeli. Hangi spor branşı olursa olsun iyi antrenörler getirilirse iyi oyuncular yetişir ve bunun sonucunda da başarı gelir.
-Avrupa ülkeleri değişime kolay ayak uyduruyor. Onlardaki sosyal yaşantı çok mu değişik?
Ekonomi çok önemli. Bu unsuru göz ardı etmemek lazım. İstanbul'da takım elbiseyle bisiklet binen birini görsek 'deli' deriz. 'Ne yapıyor bu adam' diye laf atarız. Ama Avrupa'da otomobil kullananlar, bisikletli sürücülere büyük saygı gösteriyor. Bizim de kendimizi yetiştirmemiz gerekiyor. Bu bizde de olabilecek bir şey. Örneğin bizde çok az kişi kitap veya gazete okuyor.
-Sporun ülkelerin tanıtımına etkisi nedir sence?
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda final oynadık. Bizi bütün dünya izledi. Ne kadar güzel bir organizasyon yaptığımızı da herkes gördü. Ülkemizi tanıtımı için büyük bir olaydı. Ancak herkes bizim aldığımız primleri konuştu! Organizasyonun büyüklüğünü unuttu. Bakanlık ülke tanıtımı açısından fon ayırmaya kalksa, çok daha büyük bir bütçeye sahip olması gerekirdi. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu da çok büyük bir organizasyon. Turizme büyük etkisi var. Sahillerimizi, tarihî ve doğal güzelliklerimizi bütün dünyanın evine taşıyoruz. Artık insanlar Türkiye hakkında daha gelmeden olumlu fikir sahibi olabiliyorlar. Cumhurbaşkanlığı Turu'nun gücünün ne kadar büyük olduğunu açıkça görüyoruz.