Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2002 17:25
Birçok içgüdü o kadar mükemmeldir ki, bizlere düşünce üretimi gibi gelebilir. Küçük gölün kıyısındaki yuvasında kuluçkaya yatmış bir kaz, belirli aralıklarla kalkıp yumurtalarını çeviriyor.
Kazlar yumurtaların içinde gelişmekte olan yavruların kabuğun iç yüzeyine yapışmamaları için günde birkaç kez bu işlemi tekrarlar. Kaz gagasıyla yumurtaları itip çekerken, yumurtalardan biri yuvarlanarak yuvadan dışarı çıkıyor. Durumu fark etmeyen kaz işini bitirip bir aylık kuluçka süresini tamamlamak üzere tekrar yerine yerleşiyor.
Tam o sırada yuvanın dışında kalan yumurtanın farkına varan hayvan, gördüğü şeyden emin olmak istercesine boynunu uzatarak bu nesneyi dikkatle inceliyor ve sonra yuvadan çıkıyor. Yumurtayı gagasıyla yavaşça kendine doğru çekip ayaklarının arasına yerleştiriyor ve dikkatli bir biçimde yuvarlayarak yuvaya geri getiriyor. Tekrar yerine yerleşip gagasıyla tüylerini düzeltmeye başlayan kaz fark edilir ölçüde rahatlıyor.
Sorunu çözdü mü?
Görünürde kaz ortada önemli bir sorun bulunduğunun farkına varmış ve bu sorunu çok basit bir biçimde çözmüştür. Oysa, davranışta aklın payı, büyük bir olasılıkla otomobilimizin cam sileceklerinin mekanik hareketlerindeki kadardır.
Yuvanın dışındaki yumurta, kaz için taşıdığı genleri en azından kendinden sonraki kuşak boyunca sürdürecek bir araç değildir; kuş yalnızca beyninin aramaya programlanmış olduğu bir dizi şekilsel uyarana tepki vermektedir.
Hayvanın bu tepkisi bizim düşünce olarak adlandırdığımız değil, yalnızca aldatıcı bir yanılsamadır.
Biliş, dış uyaranların algılanması ile başlar; bu da bir türden diğerine aşırı ölçüde değişir. Bazı durumlarda duyularla algılanan ham bilgi daha beyne giden yolda büyük ölçüde değişime uğrar.
Gerçekten farklı
Ne var ki, gerçeğin kazlar ve insanlar tarafından değişik biçimlerde algılanması, yumurtaların kazlar açısından güçlü görsel ikonlar olarak bizim içinse hiçbir ilginç yanı bulunmayan oval cisimler olarak algılanmalarını açıklamaz.
Beyin, duyusal algılamayı güçlendirmeye yönelik işlemleri yaptıktan sonra, kendisine iletilmiş olan verilerin, beyin kabuğunun görme bölgesinin katmanları ve alanları içinden geçişleri sırasında tekrar gözden geçirilmesini ister.
Bu ikinci bilgi işleme süreci ki kaz için yumurtayı özel kılan da bu süreçtir, duyusal algılama biçimlerinden bile daha büyük ölçüde türe özgüdür ve hayvanların zihinsel yaşantıları ile davranış biçimlerini belirler.
Bu süreç, doğuştan gelen yani beynin sinirsel devrelerinin doğuştan düzenlenişine dayanan davranışların yönlendirilmesinde büyük önem taşır.
Bu sinirsel devrelerin görevi, veri işlemleme, karar alma ve tepki verme süreçlerini duyusal yaşantı yokken yönlendirmektir. Genetik olarak belirlenen bu düzenleniş tarafından şifrelenmiş ‘‘bilgi’’ içgüdü olarak adlandırılır.
Hayvan zihni ve hayvanlardaki çeşitli bilinçlilik ve kavrayış düzeyleri üzerine yapılacak bir araştırma her şeyden önce doğuştan gelen davranışların işlenme biçiminin tam olarak anlaşılmasını gerektirir.
Bu konuda bugüne kadar öğrendiklerimizin ışığında bir hayvanın yaşamının ileriki aşamalarında ortaya çıkan esnek davranış biçimlerinin büyük bir bölümünün doğuştan var olan çözümleme ve tepki örüntüleri üzerine yapılandığını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla da hayvanlarda zeka ya da içgörü belirtisi olarak yorumlanabilecek davranışların çoğu, olağandışı durumlarda ortaya çıkmak üzere beyin devrelerinde önceden bulunan çok değişken yedek programlardan başka bir şey değildir.
Diğer yandan doğuştan gelen davranışların varlığı, hayvanın içinde bulunduğu bir durumla bağlantılı birtakım şeyleri anlıyor olması olasılığını da tümüyle ortadan kaldırmaz. Bir canlının, aralarında seçim yapabileceği birden çok doğuştan gelen tepki varsa bu durumda bir ölçüde de olsa düşünme yetisine sahip olması yararlı olacaktır.
Gerçek anlamda zekanın varlığını gösteren davranışların ayırt edilmesi, hayvan zihninin anlaşılması için gerekli en önemli aşamadır.
Kaynak: Hayvan Zihni
Tübitak Popüler Bilim Kitapları