Güncelleme Tarihi:
Makedon asıllı Romen futbolcu Gheorghe Hagi’nin başdöndürücü yükselişi
İki kere göç etmek zorunda kalan bir Makedon ailesinin çocuğuydu. Çok yoksuldu. Köyde doğmuş, çamurların içinde, yalınayak, at kılından bir topun peşinde koşarak futbola başlamıştı. Çavuşesku döneminde yıldız oldu. Ancak o devrildikten sonra yurtdışına çıkabildi. İşte Grigore Cartianu'nun kaleminden Hagi efsanesi.
1932 yılının sonbaharı. Yunanistan'ın kuzeyinde Kavala kasabasının tozlu bir sokağında yirmi at arabası sıralanmış. Avlularda kabalık, sağa sola koşturuyor. Bu insanlar Makedon ya da Aromen. Doğdukları toprağı ilelebet terketmeye hazırlanıyorlar. Yani sıradan bir Balkan manzarası.
Kafiledeki iki araba Hagi ailesine ait. Elbiseler, kalın battaniyeler, saç tavalar, toprak kaplar, iyi bilenmiş baltalar ve peynir fıçıları... Yola çıkmadan önce Gheorghe ve Sultana Hagi geride bıraktıkları atalarının evine son defa bakıyor. Yumruğunu göklere kaldırıyor. Onu atalarının yurdundan kovanları Tanrı'ya havale ediyor.
HIRİSTİYAN HACI TORUNU
Geçmiş asırlarda, Makedonlarda, Hagi ismini sadece Kutsal Dağı ziyaret edenler taşıyordu. Kudüs'e giden yol çok tehlikeli olduğundan, Kutsal Dağa gidip de sağsalim dönenler, büyük törenle karşılanırdı. Taşıdıkları ada Hagi sıfatı da eklenirdi. Hacı, ama Hıristiyan hacısı. Kelimeyi ise Osmanlılar’dan almışlardı.
Makedonlar için ‘‘hagi’’ veya ‘‘hagiu’’ sayılması, övülmesi gereken kişi anlamına gelirdi. Hagi'nin de atalarından biri Kutsal Dağı ziyaret etmişti. Zamanla, ailenin esas adı kaybolmuş, Hagi diye anılır olmuşlardı.
MÜBADELE GÖÇMENLERİ
Hagi ailesi nihayet Romanya Krallığı'na ulaştı ve Bulgaristan sınırına yakın olan Büyük Kaynarcı köyüne yerleşti. Altı ay sonra, Sultana Hagi, oğlu İancu'yu dünyaya getirdi. Yani, bizim futbolcunun babasını.
Hagi'ler niye yurtlarından olmuştu? Lozan Anlaşması gereği, Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmış ve Türkiye'den gelen yaklaşık 1.5 milyon Yunanı toprak sahibi edebilmek için Atina Hükümeti, kuzeydeki Makedonların topraklarına el koymaya başlamıştı. İşte Hagi ailesi de bu yüzden göç etmek zorunda kalmıştı Romanya'ya.
Tam yeni köye kök salmaya başlamışlardı ki, 1940'da Romanya, bu bölgeyi Bulgaristan'a vermek zorunda kaldı. Haydi, yine göç! Makedonlar kuzeye doğru bir kere daha yola çıktılar. Hagi ailesi, Köstence'nin kuzeyinde Sacele köyüne yerleşti.
‘‘Geveze’’ lakabıyla anılan Iancu, yine Kavalalı bir göçmen kızı olan Chirata ile evlendi. Ünlü futbolcu, 4-5 Şubat 1965 gecesi, bu ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. İsmi Gheorghe'ydi. Büyükbabasının ve 9 aylıkken ölen ağabeyinin ismini vermişlerdi ona. Ama kısaca Gica dediler.
‘‘Geveze’’nin oğlu zayıf ve kısa boyluydu. Ama karların eridiği andan sonbaharın ilk kırağısına kadar hep yalınayak dolaşırdı.
DOMUZUN İDRAR TORBASI
Gica Hagi ilk defa ayağını topa ne zaman dokundurdu? Kimse bilmiyor. Ama 1966'da, iki yaşını doldurmak üzereyken, garip bir hediye aldı. Dede Gheorghe kestiği domuzun idrar torbasını yıkayıp temizledikten sonra şişirip kuruttu. İşte Gica topla böyle tanıştı!
Dört yaşında, artık ninesi Sultana'nın yaptığı kumaşlardan yapılma bir topun peşinden koşuyordu. Bir yıl sonra dedesi bu kez de, at kıllarından yeni bir top yaptı. Kale yoktu, saha yokuştaydı, Gica hep yalınayaktı, ama olsun, zevk büyüktü.
Gica hayatındaki ilk gerçek topa 6 yaşındayken sahip oldu. Annesi şehirden alıp getirmişti.
KÖYDEN KENTE GÖÇ
Köydeki hayat şartları ağırlaşıyordu. Hagi'ler tarla işlerinde kızlarını bile çalıştırıyorlardı. Kaçınılmaz karar alındı. 1973 ilkbaharıydı. Gica ikinci sınıfı yeni bitirmişti. Hagi ailesi eşyalarını bir kamyona doldurarak Köstence'ye doğru yola çıktı. Yine göçüyorlardı, bu defa köyden kente.
Köstence'de, Makedonların mahallesi olan Coiciu'ya (Koyçu) yerleştiler. Bir evleri, hayvan besleyebilecekleri küçük bir bahçeleri vardı. Yanlarındaki arsada koyunlar otluyordu.
Gica, Makedonlardan oluşan bir futbol grubuna yanaştı. Maçları, ıssız geniş bir caddede yapıyorlardı. Gica 9 yaşında, grubun en küçüğüydü. Üstelik ufak tefekti. Büyükler, onu kaleci yaptılar.
Bazen acıyarak öne çıkmasına izin verirlerdi ve Gica topu aldığı gibi golü atardı. Atınca da tüm gücüyle ‘‘Goool İordanescu!’’ veya ‘‘Goool Dumitru!’’ (televizyonda seyrettiği Steaua Bükreş kahramanlarıydı bu futbolcular; Gica da o gün bugündür bu takımın taraftarıydı.)
KEŞFEDİLİYOR
Nisan 1975. Bir salı günü, F. C. Köstence gençlik takımında oynayan bir oyuncu, antrenörü İosif Bükössi'ye, ‘‘İoji amca, 23'üncü okulda bir oğlan var, herkesi dağıtıyor’’ dedi.
Bükössi Hagi'yle böyle tanıştı: ‘‘O kadar ufak tefekti ki, bana övdüğün çocuk bu mu, diye sordum. Hadi, yine de bir deneyeyim dedim. Çocuğu kalenin arkasına gönderdim. Kalecinin kaçırdığı topların peşinden zıplıyor, topu geri gönderirken de, önce birkaç defa ayak üzerinde oynatıp öyle yolluyordu. Topa vuruş şekli birkaç yıl idman görmüş futbolcularınkinden farklı değildi.’’
Böylece, 4 Nisan 1975'te, İancu'nun oğlu, 10 yaşında Bükössi'nin himayesine girdi.
ÇAVUŞESKU AİLESİNİN GÖZBEBEĞİ
Romanya'da Çavuşesku ailesinin hüküm sürdüğü diktatörlük döneminde yetişti Hagi. Üniversite takımı olan ‘‘Universitatea Craiova’’ ile sözleşme imzaladı ve Craiova Üniversitesi'nin İktisadi Bilimler Fakültesi'ne kaydını yaptırdı. Ama, Çavuşesku'nun küçük oğlu Nicu, Gençlik Bakanı ve Sportul Studentesc takımının fahri başkanıydı. Nicu, Hagi'yi istiyordu. O isteyince de akan sular dururdu. Hagi yatay geçişle Bükreş İktisadi Bilimler Akademisi'ne geçti. Herkes onun peşindeydi. Bir Romen atasözü gereği eğer portakal tatlıysa, gücün yettiği kadar sık, yoksa başkası gelip sıkar! Hagi de, Romen futbolunun bahçesinde nadir bulunan bir portakaldı. Bu defa Steaua Bükreş takımı Hagi'yi almak için atağa geçti. Çavuşesku'nun kardeşi General İlie araya girdi ve Hagi'yi sivil personel olarak orduya, yani Steaua Bükreş takımına transfer ettiler.
SINAVDA FUTBOL SORDULAR
20 Mayıs 1992'de Bükreş'te, Romanya-Galler maçı 5-1 sona erdi. Hagi muhteşemdi. Maç sonrası özel uçak o sırada İspanya'da oynayan Hagi'yi Madrid'e götürmek üzere bekliyordu. Fakat Hagi ertesi gün üniversite bitirme sınavına girecekti. Bütün ısrarlara rağmen kararlıydı. Üniversiteyi bitirmek zorundaydı. Akademi'ye gidip sınava girdi. Komisyon üyeleri ünlü iktisat profesörlerinden oluşuyordu. Gica, kárdan, işletmeden söz etmeye başlayınca, hocalar ‘‘Tamam yeter’’ dediler. ‘‘Bunları çok duyduk. Boş ver. Sen dünkü golü 30 metreden nasıl attın, onu anlat bakalım! Eleme grubunu geçecek miyiz? Madrid'de keyfin yerinde mi?!’’ Hepsini çok güzel cevapladı. Böylece Gica, fakülteyi de bitirdi.
Agnelli'den Romanya'ya rüşvet
Hagi, İtalya'ya yapılan bir turnuvada Fiat'ın ve Juventus'un sahibi olan Giovanni Agnelli'nin dikkatini çekti. Agnelli Bükreş'e kadar geldi. ‘‘Hagi'yi Juventus'a verin, karşılığında Bükreş'te Fiat fabrikası açayım’’ dedi. Ama hükümet reddetti.
1989'da bu kez Milan'ın sahibi Berlusconi atağa geçti. Aracı olarak Romanya'dan kaçmış bir mülteciyi, Giovanni Becali'yi görevlendirdi. Becali'den dinleyelim: ‘‘Hagi'yi taksiyle sürekli takip ediyordum, Belçika, Hollanda, Batı Almanya, her yerde. Bir defa para verdim. İnanamadı çünkü o dönem için iki bin Mark büyük paraydı. Yavaş yavaş diyaloğu kabul etmeye başladı. Ülkeden Çavuşesku yüzünden kaçtığımı öğrenmişti. Konuşmalarımız Batı'ya iltica etme konusunda yoğunlaştı.
Fakat ben böyle bir işin risklerini anlattım: 11 ay futbol oynayamayacaktı. İşin en kötüsü aile hasretiydi. Sonunda ısrar etmemin anlamsız olacağını fark ettim. Çünkü Hagi'nin ailesine karşı duyguları kuvvetliydi.’’
Devamı yarın Hürriyet’te