Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2005 00:00
Atmosferimizde iki kat CO2 oranıyla 2100 yılına gireceğiz. Karbondioksit gazı, güneş ışınlarını hapsederek gezegenimizin ısınmasına yol açıyor. Dünya ve Çevre Bilimleri’nde profesör olan Wallace Broecker’ın, küresel ısınmaya karşı eylem yapanlara, gelecek 100 yıl içinde dikkate almaları gereken önemli bir tavsiyesi var: Gerçekçi olmak.. İki bilim insanı, dünyada bir ilk olarak, CO2’i yok etmesi planlanan bir makine geliştiriyor.
Karbondioksit gazı, güneş ışınlarını hapsederek gezegenimizin ısınmasına yol açıyor. Colombia Üniversitesi’nden Dünya ve Çevre Bilimleri’nde profesör Broecker, çevre uzmanlarının, bu gazı yaymayan ve fosil yakıtlarına dayanmayan türdeki teknolojilerin geliştirilmesi konusuna gereğinden fazla "taktıklarını" öne sürüyor. "Şu bilinmeli ki, enerjimizin yüzde 30 veya 40’ını güneş enerjisinden karşılamaktan çok çok uzağız. Buna yatırım yapar ve karşılığını alamazsak, köşeye sıkışırız."
Profesöre göre, nükleer olsun, rüzgar veya jeotermal olsun karbondioksit içermeyen herhangi bir teknolojinin, her geçen gün daha da artan sera gazı birikmelerini durduracak kadar çabuk yaygınlaşması mümkün değil. Kolay çıkarılan
petrol, bazı jeologların öne sürdüğü gibi birkaç yıl içinde tükense bile, Broecker devletlerin anında çok daha ucuz fosil yakıtına yöneleceğini düşünüyor.
Kanada’daki Athabasca katran kumları çıkarılıp, varil başına 20 dolara petrole dönüştürülüyor. Petrolün fiyatı da varil başına 50 dolar olduğu sürece bu çok karlı bir iş olarak kalacaktır.
Bir sonraki adımsa, 2. Dünya Savaşı’nda kaynakları tükenen Naziler gibi kömürden petrol üretmektir. Bu belki petrol fiyatlarını ikiye katlar, ama yine de diğer enerji kaynaklarından ucuz olacaktır" diye anlatıyor Broecker.
CO2’yi yok edecek makine
Kısaca söylemek gerekirse, karbon üreten teknolojileri, gökyüzü karbondioksitle kaplanmadan önce yok etmenin gerçekçi bir yolu yok. Atmosferdeki karbondioksit oranı, son 150 yıldır sabit bir hızla artıyor. "Bu oran, 22. yüzyıl başlarında, milyon başına 900 parça oranına çıkacak. Bu da, dünyanın ikliminde ısınma, deniz seviyelerinin de bir metre yükselmesi anlamına gelir" diyor Broecker.
Uzmana göre dahası da var. Deniz seviyesinin beş metreye kadar yükselmesi, Florida gibi alçak kentlerin sular altında kalmasına neden olabilir.
Peki, bunların çözümü ne? Broecker’a göre, karbondioksiti atmosferden temizlemeli ve yerin altına gömmeliyiz. Columbia Üniversitesi'nden Klaus Lackner ile Alan Wright, dünyada bir ilk olarak, CO2’i yok etmesi planlanan bir makine geliştiriyorlar.
Broecker, bu cihazın çok maliyetli olmadığına dikkat çekiyor. "Isınmayı önceden tahmin edecek olan prototipler işe yaramazlarsa rafa kaldırabiliriz. İhtiyacımız olduğundaysa, elimizin altında olacaklardır."
Fazla CO2, "sentetik ağaç" ile yok edilecek!Columbia Üniversitesi Dünya Enstitüsü’nde jeofizikçi olan Klaus Lackner, havadaki oksijeni yok etmesi beklenen "sentetik ağaç" adlı cihaz üzerinde çalışıyor. Lackner’in hesaplamalarına göre bir sentetik ağaç, doğal bir ağacın tam bin katı kapasitede CO2 absorbe edebilir. İşte Discover’da yayımlanan (ekim sayısı) düşünceleri:
Sentetik ağaç, havadaki CO2’i nasıl soğurur?
Yanıt: Cihazın görünüşü, jaluzilere sahip kale direklerine benziyor. Sıvı sodyum hidroksit kullanılacak. Çünkü bu madde, havadan CO2’i çekince sodyum karbonata dönüşüyor.
Bir ağaç, ne kadar CO2 toplayacak?
Yanıt: 50’ye 60 metre boyutlarında bir alanı kaplayacak olan cihaz, yılda 90 bin ton CO2’i soğurabilir. Bu da, bir sentetik ağacın 15 bin aracın bir yılda yarattığı emisyonu emebileceği anlamına gelir.
Bu durumda, fosil yakıtlarının bir yılda oluşturdukları 22 milyar tonluk CO2’i yok etmek için kaç tane sentetik ağaca ihtiyacımız var?
Yanıt: Yaklaşık olarak 250 bin.
İşlemi etkin hale getirmek için sodyum hidroksiti yeniden dönüştürmeli, yani soğurulan karbonu geri vermelisiniz. Bunu nasıl başaracaksınız?
Yanıt: Sıvı sodyum karbonatı, katı kalsiyum hidroksit üzerinden geçirdiğinizde kalsiyum karbonu yakalar. Yani, karbonu sodyum hidroksitten ayırmış oluyorsunuz. Böylece bu elementi yeniden kullanabilirsiniz. Ancak işlemi yeniden gerçekleştirebilmek için yine de karbonu kalsiyumdan ayırmalısınız. Bunun için, kalsiyum karbonatı 900 dereceye ısıtırsınız ve CO2 açığa çıkar. Artık elimizde, yoğunlaştırılmış buhar halinde CO2 vardır ve bununla istediğimizi yapabiliriz.
Siz ne yapmamızı önerirsiniz?
Yanıt: Yeraltına hapsedilebilir. Buradaki sorun, yeterli kapasitenin olup olmadığıdır. Kısa vadede işe yarayabilir, ancak uzun dönem için başka alternatifler geliştirmeliyiz. Öte yandan, dünyanın dört bir yanında magnezyum silikattan oluşan sıra dağlar var.
Bu madde, milyonlarca yıl sonra doğal yollardan magnezyum karbonata dönüşecektir. Bana göre, bu süreci sanayiyi kullanarak hızlandırabilir ve kararlı, zararsız bir katı madde elde edebiliriz. Karbonu da bunun içine gömeriz.
TEK BİR MOLEKÜLÜN ARAPSAÇI OLMUŞ HİKAYESİİki oksijen ile bir karbon atomundan oluşan CO2, atmosferin çok önemli bir parçası gibi görünmez. Buna örnek olarak, 2004’te hacimsel anlamda atmosferin yalnızca yüzde 0.038’ini kaplaması gösterilebilir. Ancak buzulların çekirdek örneklerine ilişkin verilere göre, CO2’in konsantrasyon oranı, son 420 bin yılın en yüksek değerlerine ulaşmış durumda. Atmosferdeki CO2 ve diğer gazların miktarının artması Ğki bu artış, büyük ölçüde insanın yaptıkları sonucu gerçekleşiyor-, güneş ışınlarını tutarak gezegenin ısınmasına yol açıyor.
Uzmanlarca dile getirilen bu teori, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli, Ulusal Bilimler Akademisi ve diğer önemli bilim kuruluşları tarafından da destekleniyor. Buna karşı çıkanlarsa, Dünya’nın ısınmasının ve soğumasının doğal olduğunu, nedeninin de yeni bin yıl olduğu görüşünü savunurken sıcakların yükselmesinin insanın yürüttüğü faaliyetlerden bağımsız olduğunu öne sürüyor. Atmosferdeki Değişim: Sera gazı etkisi ile ozondaki delik ayrı gözükse de aslında birbirleriyle bağlantılı sorunlardır. Örneğin, stratosferi parçalayan kloroflorokarbonlar (CFC), aynı zamanda sera gazıdırlar.
Buhar Sıcaklığı: Su buharı, en etkili sera gazıdır. CO2 nedeniyle atmosferin ısınması ve fosil yakıtlarının açığa çıkardığı diğer gazlar, okyanusların yüzeyini ısıtarak nem oranını arttırır. Bunun sonucunda havaya daha fazla su buharı yayılır. Bazı kuramlara göre, bu fazla nem fosil yakıtlarının yarattığı ısınma etkisini üçe katlıyor.
Karbonun Geçmişi: 1850’den bugüne, insana bağlı nedenlerden ötürü atmosfere yayılan karbonun yüzde 40’ı, atmosferde kaldı. Geriye kalan yüzde 60’lık oransa okyanuslar ve biyosfer tarafından absorbe edildi.