Ancak, yeryüzüne gelince, kayaların yapısı incelendiğinde, gezegenimizi ise ilk keşfedenlerin insanlar olmadıkları görülür.
Dünyadaki yaşam ilk olarak suda başladı ve hayvanlar sonradan karaya çıktılar. Karaya çıkışın öncülüğünü yapan bu canlıların başarısı, NASA'nın Ay'a çıkışını gölgede bırakır.
Bu canlıların, kendilerine cesaret veren bir başkanları, karaya çıkışlarında yol gösterecek gelişmiş beyinleri ve yeni mekanlarında hayatta kalmalarını sağlayacak bilgi ve birikimleri yoktu. Ancak Dünya’yı işgallerinin kanıtları olarak arkalarında ayak izlerini bıraktılar. Dahası, yeni bulunan fosil kayıtları, karaya ilk adım atışın sanılandan 40 milyon yıl sonra gerçekleştiğini gösteriyor.
Karada ve denizde ikili yaşam başlamadan 370 milyon yıl önce Dünya denizleri, kırk ayaklar, örümcekler, akrepler ve ilkel böcekler de dahil ilkel eklembacaklılarla doluydu.
Suyu neden terk ettiler
Bu sorunun yanıtı tam olarak bilinmemekle birlikte, son fosil bulguları, eklembacaklıları karaya yeşil bitkilerin çekmediklerini gösteriyor. Bazı hayvanlar, beslendikleri yaratıkların kendilerine karşı koymalarından ötürü karaya itilmiş olabilirler. Bir metre uzunluğundaki akrepler de dahil diğer canlılar, karayı çiftleşme yeri olarak seçerken, bazılarıysa yanlışlıkla karaya düşmüş olabilir.
Dünyada yaşamın bilinen tarihi, 3.8 milyar yıl. Tek hücreli canlılar şeklinde başlayan yaşamın kökenleri, 540 yıl önce gerçekleşen ve yaşamın bugün görebildiğimiz tüm bileşenlerinin oluştuğu Kambriyum zamanı patlamasına dayanır.
Tesadüf mü
Güneşin öldürücü ultraviyole ışınları, karada yaşanılmasını olanaksızlaştırdığından, yaşam sularda başladı. Dünyanın etrafında koruyucu ozon tabakasının oluşmaya başlaması ve atmosferdeki oksijen oranının artmasıyla birlikte, yeni yaşam şekilleri de ortaya çıktı. Çıplak kayaları kaplamaya başlayan yeşil yosunlar ve likenler erozyonu önleyerek 500 milyon yıl önce ilk kez hayvanların karaya çıkmasını sağladılar.
Dünyaya adım atan ilk canlılarsa, bunu kazara gerçekleştirmiş olabilir. İngiltere Manchester Üniversitesi'nden Paul Seldan, bu yaratıkların, tardigrad (suda veya yosunda yaşayan mikroskobik hayvan) veya su ayıları denilen ve bugün yosun ve deniz kenarlarında yaşayan, tuhaf yaratıklar olduklarını düşünüyor.
Dünyanın en dayanıklı hayvanları arasında olan bu canlılar, aşırı sıcaklık, donma ve büyük basınç karşısında bile hayatta kaldılar.
Tardigradların kendilerine ait grupları olsa da, eklembacaklılara bağlıdırlar. En eski karada yaşayan hayvan fosili, Shropshire'daki Ludford Yolu'nda bulundu. Bölgede bulunan taşlar, Trigonotarbid araknid sınıfının (örümcek ve
akrep sınıfı) kalıntılarını içeriyor.
Berlin'deki Humbolt Müzesi'nden Jason Dunlop, ‘‘Temelde, örümceklere benziyorlar, ancak örümceklerin iplik saldıkları memeciklere sahip değiller. Diğerlerine hakim bir grup olan bu hayvanlara, ‘Örümceklerin dinozorları' da denebilir'' diyor.
Trigonotarbidlerin, akciğer benzeri nefes almaya yarayan organlarının olması, bu canlıların karadaki yaşama da uyum sağladıklarını gösteriyor.
En eski canlı örümcek
Günümüze, iyi şekilde korunarak gelen fosillerin birçoğu, trigonotarbidlerin eklembacaklılarla bir arada yaşadıkları, Ryhnie Kuvarslı Kayası olarak bilinen Aberdeenshire'daki 400 milyon yıllık İskoç kayalarında bulundu. İskoçya Ulusal Müzesi'nden Lyall Anderson, bu canlıların çoğunluğunun karaya büyük uyum sağladıklarını kaydetti.
Bu bulgu, canlıların karaya 410 milyon yıl önce başlayan Devonik dönemden daha önce çıktıklarını gösteriyor.
Bölgede bulunan fosillerden biri olan ve bilimin kabul ettiği en eski kara canlısı olan örümcekler, üreme organlarına kadar günümüzdekilerle büyük benzerlik gösteriyor. Diğerleriyse, bugünkü hayvanlardan çok daha ilkel ve farklılar.
İlk karasal tür mü
Rhynie'de çok ilginç kalıntılar bulundu. Böcekler ve kabuklular arasında geçiş sağlayan ötikarsinoid gibi yarı-karasal hayvanların fosili bunlardan biri, bunlara az rastlanıyor ve çok değerliler.
Batı Avustralya'da bulunan Tumblagooda kum taşının zamanın hesaplanmasında, ötikorsinoidlerin en yaşlı kara hayvanları olabilecekleri öne sürüldü. Yeni çalışmaya göre, Kalbarria olarak da bilinen ötikarsinoidler 440 yaşında olabilir.
Bu doğru olsa bile, ilk karasal tür olması pek olası değil. Çünkü, ölü bir hayvanın fosilleşmesi için kimyasal ve fiziksel zarar veren leş yiyicilerden kurtulması gerek. Bu da karada, denize göre daha zor gerçekleşir.
Hayvanların cesetleri günümüze kadar gelmese de, ayak izlerinden faydalanarak Dünya'ya ilk adım atan canlılar bulunabilir.
Tumblagooda'da bulunan fosil izleri, bir çok farklı türde, büyük eklem bacaklının yaşadığını gösteriyor. Bu bilgi, karada yaşayan canlıların sayılarının arttığına da işaret eder. İngiltere'nin Lake District bölgesindeki kayalarda bulunan benzer izler incelendiğinde karaya istilanın, 460 milyon yıl önce başlayan Ordovician döneminde (Palezoik dönemin ikinci yarısı) gerçekleştiği öne sürülebilir.
Kanada Jeolojik Araştırma'dan Robert MacNaughtan ve ekibiyse, Ontario'da antik bir kumulda korunan fosil izlerinin, 500 milyon yıl önce başlayan Kambriyum dönemine ait olduklarını kaydediyor (Geology, sayı 30, s.391).
Karaya uyumun koşulu
Eklembacaklıların, Armstrong'un uzay giysisi gibi, yabancı çevreden kendilerini koruyan dış kabukları yardımıyla karaya uyum sağladıkları düşünülebilir. Bu kabuk, destek sağlayarak canlıların kurumalarını önlese de, başka uyumlar da gereklidir.
Canlıların nefes alabilme yapıları gelişmeli,
duyuları yeni çevrelerinde çalışacak şekilde ayarlanmalı,
beslenme şekilleri değişmeli,
dışkıda attıkları su miktarı azalmalı ve
hayvanlar cinsel yaşama uyum sağlamalıdır.
Neden, besin mi
Hayvanların, karaya çıkmalarının nedenlerinden biri de besin olabilir. Uzmanlar, ilkel bitkilerin kuru topraklarda yeşermeye başlamalarından itibaren, hayvanların karaya çıkarak onları yediklerine ve etoburların, bu ilk otoburların ardından gelerek bilinen besin zincirini tamamladıklarına inanıyor. New Scientist 8 Haziran tarihli sayısında yayımlanan bu araştırmada (Myles McLeod), denizleri terk etmenin altında yatan bir diğer sebepse, küçük su birikintilerinin kuruması ve hayvanların, yırtıcılardan korunacak bir yer bulamamaları gösteriliyor.
Günümüz örümceklerinin ataları olan öripteridlerin başına da 400 milyon yıl önce aynı olayın geldiği söylenebilir.
Bir metre boyuna ulaşan öripteridler, beslendikleri balıkların büyümeleri ve çene yapılarının gelişmesi üzerine, karasal yaşama geçmek zorunda kaldılar.
Bu bulgu, atalarımızın da neden karaya çıktıklarını açıklayabilir. Bu canlılar, yumurtalarını karaya bırakıyor ve denize geri dönüyorlardı. Karaya gerçekleştirilen bu ilk çıkışlar, eklembacaklıların karayı tam olarak ele geçirmelerinin ön adımlarıydı.
Canlıların karaya çıkmalarının tüm nedenleri tam olarak bilinmese de, insanlardan çok daha önce suları terk ettikleri söylenebilir.