Güncelleme Tarihi:
Adnan Yılmaz, nam-ı diğer Kont Adnan, yeni uşağumuz. Ama bu uşak rap tarzı söylüyor! Kendi deyimiyle ‘‘manyak müzik’’ yapıyor, deli gibi horon tepiyor, türkü atmaya bir başladı mı akşama kadar -hem de kafiyeli olarak- susmuyor. Henüz Tarabya'da söylemiyor, bu polemiklere girmek istemiyor ama uzun yıllardır sessiz ve derinden geldiği kesin. Ne kadar yukarı çıkar o da bilinmiyor. Yine de 10. kasetinin çıkış parçası Kuş Foli'yle, şöhreti iyice yakalamışa benziyor. Ona göre Kuş Foli, rap'ten daha hareketli, esprili. Hem Almanlar horon teperken, biz niye Avrupa'yı taklit ediyoruz ki...
Kuş Foli ile patlamanızı yapmadan önce, epey bir kaset çıkarmışsınız?
- Evet, dokuz tane. 1963 Trabzon Maçka doğumluyum. Yedi kardeşin en büyüğüyüm. Babam Almanya'ya 1960'larda gitti, bir yandan Audi fabrikasında işçilik yapardı ama kemençe ustasıydı. Bizde Karadeniz inadı vardır, annemle babam ayrıldı, babam evlenince, annem de evlendi. Ben 12 yaşımda Adapazarı'na dedemin yanına geldim. Bir ara Zonguldak'ta amcamın yanında kaldım. Okul okuyamadım. Akşam Zonguldak treninde simit satar, sabah okula giderdim. Trabzon'da, Adapazarı'nda, Düzce'de fırında çalıştım, özel şoförlük yaptım, pazarda limon sattım. Bir yandan da kemençe çalar, söylerdim. Bir iki kaset girişimim oldu, beceremedim. Sonra Şile'de bir çay bahçesinde çalıp söylerken...
Bir organizatör keşfetti sizi...
- Yok, bir gün İstanbul'a geldim. Kaset yapmak istiyorum, dedim. Masrafını öde dediler. 125 bin lira ödedim. Yıl 1983'tü. Mustafa Topaloğlu'nun Emine kaseti çıkmıştı. Stüdyoya girdik. Trabzonspor aşığıyım, ona bir türkü yapmışım, okudum. O zaman şimdiki gibi değil, makaralara canlı kayıt yapıyoruz. Boş yer kalmış, birşey daha oku da bant dolsun dediler. Ben de İstanbul'da modern olmuş Karadenizliler'e yazdığım bir parça vardı: Değirmene gitmezsin/ Lahanayı sevmezsin/ Sen nasıl Laz kızısın... Okurken müzisyen kız fırladı; ‘‘Sen manyak mısın, salak mısın?’’ diye bağırmaya başladı. Dedim acaba çocuklar yazlık kıyafet giyen bu kıza ters mi baktılar! Meğer ‘‘Ne Trabzonspor'u, asıl parça bu’’ diyormuş. Kaset öyle çıktı ve Karadeniz'le Marmara bölgesinde yok sattı.
ÜSTÜNE PARA VERDİM
Tabii siz hiç para kazanamadınız?
- Ne kazanması, üstüne para vermişim. O zamanlar insanlar bir postere kaset yapıyorlardı, bir posterim oldu, demek için. Ama ikinci kaset için 150 bin lira verdiler. Üç dört kaset öyle çıktı, sonunda bir firmadan 750 bin lira kazandım. Bir Murat taksi aldım (Murat 124). Sonra bir arkadaşımla bu işi yapmaya başladık. Karadeniz'i yokluyordum, ne yok, oyun havası. İstanbul'a geliyordum, Karadeniz oyun geceleri yapıyordum. Topluyordum iki kız filan, Grup Karadeniz! Hem kendim okuyor hem de arabaya koyup satıyordum. Gırgır şamata bir şey yapalım, dedik, Ercan Saatçi ve Vitamin Grubu'yla bir kaset yaptık; Sokakta sen giderken, aniden kırmızı donlu adam, filan. 250 bin sattı.
Ne zamandır Unkapanı'ndasınız?
- 1989'da Karadeniz Plak'ı kurdum. Bütün Karadeniz sanatçılarını aldım. Unkapanı'nda kimse Karadeniz müziğine sıcak bakmazdı, yıllarca bu işi yapmış Erkan Ocaklı'nın yapıtlarına bakın hepsi bir sazla okunmuş. Oysa Karadeniz müziği geniş kültürü olan, fıkralarla dolu bir müziktir. Türkiye'de ön plana çıkarılmamıştır. Herkes okumaya çekiniyordu, acaba kemençenin sesi duyulunca utanır mıyız, ayıp mı olur, diye... Herkes moderen arabesk, pop dinlerdi.
BEL AĞRISINA HORON
Bir dönem Roman havalarının, bir dönem Urfa'nın yanık seslerinin esiri olduk. Karadeniz müziğini kim patlattı?
- Temelinde Erkan Ocaklı vardır. Modern olarak ilk o yapmıştır. Oy Emine, Almanya Acı Vatan, Aşkı Kim İcad Etti... Biz onun türküleriyle türkücü olduk. Sonra bir Mustafa Topaloğlu çıktı. Ama Türkiye'de, medyada bunu en güzel duyuran, Karadeniz müziğine en büyük kıyağı olan kişi İbrahim Tatlıses'tir!
Efendim?
- Evet, ben bunu böyle söylüyorum. Gel Habule ilk benim şirketimden çıkmış, 1994'te İsmail Türüt'e okutmuşum. Ama ne zaman, sekiz sene sonra, İbrahim Tatlıses bu türküyü okudu, Karadeniz müziğine önem verdi, Karadeniz müziği büyük patlama yaptı.
Siz de dokuz kasetten sonra bir imaj yapıp bu piyasaya iyice bir girmek istediniz...
- Bir yıldır kafamdaydı. Almanya'ya konser veriyorum, birader bana kemençe çalıyor. Kuş Foli'yi söylüyoruz. Baktım 60-70 kişilik yaşlı bir grup horon tepiyor. Herhalde eskiden gelen Türkler dedim. Programdan sonra yanlarına gittim, elimi uzatım ‘‘Merabayın’’ dedim, Almanca cevap verdiler. Meğer Alman'mışlar, adam profesör doktor, yanındaki karısı da profesör. Diğer 30 kişi de hastalarıymış. Adam hastalarına bel ve sırt ağrılarına karşı horon oynatıyormuş.
Yok canım!
- Evet, şerefimle söylüyorum. Ondan beri kafama takıldı. Bunlar Türk folklorunu seviyor, biz hálá Avrupa'dan bir şeyler taklit etmeye çalışıyoruz. Geldikten sonra Kuş Foli'yi yeniden yaptım. Çok sesli olacak, bu horon seslerini küt küt çıkacak dedim.
Peki imaj nasıl oluştu?
- Ben bunu diskoda çekecektim. Yüz tane çılgın Karadenizli oynayacaktı. Fakat diskoda Davut çekmiş. Taklit yapma imajı bana gelmez dedim. Ben dedim çok popüler çekeceğim bu klibi. Limuzine bineceğim, 15 kişilik ekip olacak.
Peki Kont adı nereden geliyor?
- Askerde her tuttuğunu koparan bir insan olarak tanınırdım, arkadaşlar takmıştı bu lakabı. Maddiyat önemli değildir, bir işte başarılı olduğumu söylesinler!
Kont tuttuğunu koparan mıdır?
- Hayır yani, kont bir kral anlamında. Dedim herkes bir isim takıyor kendine, ben de dedim Kont Adnan. Ne giyeyim dedim. İlgi çekmek için kırmızı giyeceğim, şapkayı takacağım ters. Avrupalılar oynuyorsa ben de oynarım, çıkıp oynayalım.
Kontlar böyle biraz rap'çi gibi mi giyiniyormuş?
- Yoo. Bu spor kıyafettir. Yıllarca kravat da taktım çıktım. Ama kravatla horon oynayamam. Ben manyak bir horon oynarım. Bir saat durmam. Benim yaptığım Karadeniz'in deli horonudur. Rap'çilerin hareketli oyunları gibi. Ama bizimki daha canlı, daha hareketlidir. Onlar tekerleme söylüyorlar, bizde yıllardır var bu. Ben şimdi türkü atarım sana, yarım saat susmam: ‘‘Armut dalda asılsun / Emel hanum nasılsun / Bu söylediklerimiz / Gastelere basılsun...’’ Kafiyeler uyuyor, anlıyor musun? Ben böyle akşama kadar söylerim. Ama ben çok başarılı mıyım, hayır, daha ilk basamaktayım.
Yeni imajlar mı gerekiyor?
- İmajım ayrıdır ama çok manyak eserler yapıyorum. İnsanlar bir saat gülecekler. Karadeniz'de daha ne fıkralar, espriler var.
Biraz da müstehcen değil mi? Öperken dişlemek filan...
- Millet dişlemey mi yani! O aslında bir türkü geleneğidir. Öptüm, dişledim seni, yalan söyleyemezsin, derken kızı garantiye alıyorsun.
TATLISES'İN KARADENİZ'E KIYAĞI
Karadeniz müziğine en büyük kıyağı olan kişi İbrahim Tatlıses'tir! Gel Habule'yi 1994'te İsmail Türüt'e okutmuşum. Ama sekiz sene sonra, İbrahim Tatlıses bu türküyü okudu, ne zaman Karadeniz müziğine önem verdi, Karadeniz müziği büyük patlama yaptı.
Hala gitti palaya pala sarıldı malaya
Peki şu hala, pala, mala bölümü var, anlamak çok zor, nedir o mesele?
- Bizim memlekette komar ağaçları var, yazın kuşlar yuva yaparlar buraya. Yani kuş foli, komar ağacındaki kuş yuvası. Yağmur yağınca altına girer, hiç ıslanmazsın, çünkü kiremit gibi yaprakları. Burada bir konu var: Şimdi palahalagelmedenyürüdümordayaya...
Yavaş yavaş, anlamıyorum ki.
- Biri de haber verdi o Fadime Halaya/Halam da gitti dedi inşaatta palaya/ Pala işi duyunca bir sarıldı malaya... Anlıyor musun? Pala malayı kaptı üstümüze geliyor! Yani ben kızlan sevdalık yapıyorum, gizlice odasına girmişim. Annesi Fadime Hala'ya haber veriyorlar. Beyi, Pala diyorlar ona, inşaatçılık yapıyor, elinde mala var! Ona şikayete gidiyor, peşime düşüyorlar. Pala hala gelmeden yürüdüm orda yaya/ Az ilerde rastladım dolmuşçu Mustafa'ya/ Söyledim Mustafa'ya gel at beni Maçka'ya/ Haçka Maçka giderken kaldık bir telaşaya...
KEMENÇE ŞEF SAZIMIZ
Hah şimdi oldu. Ama diğer parçalar Arap müziği üstü Karadeniz ya da İspanyol müziğiyle başlıyor üstü Karadeniz filan. O ne demek oluyor?
- Bu rap. Yani deli horonu bu vaziyet yapıyorsunuz. Olur mu olmaz mı! Sizi normal dinleyenleri kaybetmemeniz lazım. Manyakça bir müzik yapıyorsunuz, millet kafayı mı yedi der. Karadeniz müziği sırf kemençeye endeksli değildir, o bizim şef sazımız. Keman da kullandım. Bunlar kaliteli yapıtlar: ‘‘Yağmur yağayi yağmur, yer islandi islandi, soralum ağaçlara, hanginize yaslandı...’’ Bu sevdanın kokusuna bak ya...
Sözleri nasıl yazıyorsunuz?
- Bir popçu alır bir kupleyi akşama kadar onu söyler, bizde öyle değil ki, efsaneyi bitiriyorsun yazdığın zaman. Önce öyküyü bulmam lazım, sonra önemli değil, yazarım. Genelde esprili, sevdalık üzerine olan parçalar tutmuştur. Memleketin derdini yazsam, ‘‘Düzen hiç değişmedi/Yandi memleket yandi/Karibanlar ne yapsın/Yalan sözlere kandi’’ desem, kaç kişi dinler!
Yalvardım Allahıma/Kanat ver de uçayım dediğiniz parçadaki hostes kız aşkı, başınızdan geçmiş miydi?
- Bir hostes kıza aşık oldum. Onun olduğu sefere denk geleyim diye üç dört ay bekledim. Sonunda tesadüf ettim. Ama hiç pas vermedi bana.
HORON TEPEN ALMANLAR
Almanya'da Kuş Foli'yi söylüyoruz. Baktım yaşlı bir grup horon tepiyor. Programdan sonra yanlarına gittim, elimi uzatım ‘‘Merabayın’’ dedim, Almanca cevap verdiler. Meğer Almanmışlar, adam doktor, hastalarına bel ve sırt ağrılarına karşı horon oynatıyormuş.