Güncelleme Tarihi:
Amsterdam dolaylarında İtalya-Türkiye maçı sebebiyle tansiyonun yükselmeye başladığı vakitlerde Kapadokya'da Türk sosyetesinin tüm turizm elçileri Anadolu 2000 gösterisinin keyfinden gözyaşlarını akıtıyorlardı...
Geçtiğimiz haftasonu, ‘‘renkli simalar’’ olarak adlandırılan tüm Türk sosyetesi İstanbul'u terk etti. Kimisi Kapadokya yollarına düşerken, kimisi de Amsterdam'a uçtu. Amsterdam'a uçanların amacı belliydi: Türkiye-İtalya maçında stadı doldurup tezaruhatlar etmek ve sonunda da zafer nidalarıyla ekran başında izleyenleri çatlatmak. Ama, ama... Olmadı! Bol bol Mustafa Denizli'yi yuhaladıktan sonra kös kös, kanal turuydu, cafeydi, restorandı diye şehir turu yapıp seyahati tamamladılar.
Ya ötekiler? Onlar Nirvana'ya çoktan ulaştılar. Yani en azından ben ulaşmış durumdayım... Nasıl mı? Kapadokya'da oldukça büyük bir organizasyon gerçekleşti. Anadolu'nun tarihi ve kültürel birikimini dünyaya tanıtmak amacıyla beş kadın biraraya gelip herkesi şaşırttılar. Bu beş kadının adları Monik İpekel, Pelin Ulusoy, Nurten Öztürk, Semra Tınaz ve Feride Ortaeskenzi. Onlar bir yandan Türkiye'nin ‘‘creme de la creme’’ini sembolize ediyorlar, bir yandan magazin gündeminde adları pek duyulan isimler değiller. Çünkü çok faaller. Hatta onlar aslında sadece beş kişi de değiller. İsimlerini arka planda saklayan diğerleri de var. Bu kadınlar çeşitli derneklere üye oldukları gibi kendi buluşma noktalarına kendileri bir isim bulmuşlar: ‘‘Gönüllüler Ordusu’’
Bu ordu uzunca bir süre amatörce alt yapı çalışması yapıp, siyasileri ve bürokrasileri işin içine karıştırmadan ‘‘Uygarlıklar Beşiği Anadolu 2000’’ projesini hazırlamışlar. Ve yakın dostluk ilişkileri de meyvesini verince benim gördüğüm sonuç ortaya çıkmış: Amsterdam'ın Kapadokya yenilgisi... Monik İpekel, Fransa'daki kendi özel çevresini bu organizasyona kanalize ederken, Filiz Akın Paris'de, Semiramis Pekkan'da Londra'da organizasyonun duyurusuna yardım etmişler. Ve birçok yabancı misafirin yanı sıra Klip Dergisi'nin senelik cilt kataloğunda yer alan tüm kadınlar da kocaları ve oğullarını Amsterdam'a yollayıp organizasyona katılmışlar.
Kayseri'nin pastırması
Peki onlarla benim yolum nasıl buluştu? Geçtiğimiz cuma sabahı gelmiş geçmiş en erken sabah yolculuğunu kendi adıma gerçekleştirip basın mensupları kafilesiyle birlikte önce Kayseri'ye uçtum; oradan da iki saatlik otobüs yolculuğu sonucunda Kapadokya'ya ulaştım.
Yörenin özelliğine ve tadına uygun bir şekilde pastırmalı börek yeme hayalleri kurduğum sırada hepimiz bütünleştik: Kapadokya'daki bir kervansarayın içine yapılan Han Restoran'da organizasyona dahil olan herkes biraraya geldi. Yemekler hoş, organizasyonu düzenleyenler telaşlı, kalabalık hareketliydi. Geniş bir kadın güruhun ortasına düşmekse, muhteşem dialogları duymak için birebirdi: Birbirlerine yirmi yıl önceki birlikte çekilmiş fotoğraflarını gösteren bir grup, hangi estetik ameliyatları geçirdiklerini birbirlerine hatırlatıyor, operasyon maceralarının anılarını tazeliyorlardı. Diğer yandan bir jenerasyon sonrası yanık bedenlerine giydikleri beyaz ağırlıklı spor kıyafetlerini çoktan kafalarına taktıkları yemenilerle Anadolu motiflerine adapte olmuş görünüyorlardı...
Kısa süren yemekten sonra peri bacaları turları için dağıldık. İkinci buluşmamız başka bir kervansarayda Ahmet Özhan'la Tasavvuf Müziği konseri sırasında oldu. Türkan Sabancı'nın da son anda dahil olduğu konser sırasında sedirlere yayılan konuklar huşu içinde Ahmet Özhan'ı dinlediler. Konser bittiğinde ağlamayan yok gibiydi.
Zelve vadisi
Devamında otellere dağıldık. Tekrar biraraya gelişimiz akşam vakti Zelve'deki doğal açıkhava tiyatrosunda 63 kişilik korodan kurulu Fransız Pascale Jeandroz Estrümental Topluluğu sayesinde oldu. Havanın soğukluğu da ekstra bir bahane yaratınca genel bir şallılar görüntüsü ortaya çıktı. Arada tatlı tatlı başlarını sarmış uyuklayanların da yer aldığı konser gene de atmosfer sebebiyle beğeni topladı. (İstanbul'da Aya İrini'de gerçekleşen konserin etkisinin daha büyük olduğu söyleniyor.)
Etkinliklerin en etkileyici günü kuşkusuz ertesi güne yayılmıştı. Akşamüstü Göreme'de kurulan panayırda hem kültür keşfi yapıldı, hem de tatlı hayat denemesi: Kebaplar, kuzular bir yanda çevrildi, gözlemelerin tadına bakıldı, bol bol nargile içilip amatör saz heyetleri eşliğinde göbekler atıldı. Gece ise tok karınlar Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın de katıldığı Anadolu 2000 gösterisinde gene Zelve Vadisi'nde buluştu. Bu kez tedbirli kıyafetlerle geceye katılanlar muhteşem bir gösteri izlediler. Mehter Marşı, Türk Klasik Müziği'nden seçmeler, Tasavvuf Müziği eserleri, Ermeni, Rum ve Fransız korolarından dinsel müziklerden geniş bir yelpaze de sunuldu. Her ne kadar ‘‘türden türe geçişler’’ biraz ilgisiz ve alakasız görünse de gösteriden etkilenmeyen yok gibiydi. Gezinin ana sponsorları olarak yer alan Ulusoy ve Opet'in halkla ilişkiler ekipleri bile gözleri yaşlı dolaşınlar arasında yer alıyorlardı.
l Simten Danışman