Kanayan yara son bulmayacak

Güncelleme Tarihi:

Kanayan yara son bulmayacak
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2012 12:15

Var mı içinizde; “Ben de nöbet tutmadım” diyen…

Haberin Devamı

*** Ülke olarak körler sağırları oynamak içimi acıtıyor…
Karar açıklanacak ama kanayan yara durmayacak…
Kılıç yarası gibi olacak izi kalacak…
En güzeli yazmak…

Var mı içinizde;
“Ben de nöbet tutmadım” diyen…
Ben duymadım.

Zor,  bu işin içinden çıkması çok zor.
Futbol kirli. Hepimiz biliyoruz.
Şike ayıp, teşvik ehh işte.
Sporda şiddet almış yürümüş.
Ama hiçbirinin cezası yok.
Yıllarca kabullenmişiz bu gerçeği.
Temizlemek de lazım bu pisliği,  bu da doğru.
Nerden başlamalı.  Önce ciddi bir yasa lazım bize.
Hani, “bir yapan yansın ki bir daha yapılmasın” cinsinden.
Hani,  “bir musibet, bin nasihatten iyidir” türünden.
Hani,“asacaksın şehrin meydanında, bak o zaman bir daha yapılıyor mu” türünden.

                                   *

Mahallenin kabadayısını da 10 ay takibe aldık.
Bir güzel içeri de tıktık.
Şimdi asayiş berkemal.
Hayret bir homurdanma duyuluyor etraftan.
Bu adamın seveni de pek yoktu ama..
Bu işi yaparken biraz zararda ettik..
Biraz da adaletsiz davranmışız, yalnızca mahallenin kabadayısını izlemişiz.
Ama olsun. Temizlik için bedel ödemek gerek.
Dedelerimizde bu işi böyle yapmıştı.
Ağaç keseni de, şiir yazanı da tıkmıştı içeriye.
Hatta asmıştı.
Bu kadarda ses çıkmamıştı etraftan. Ya da biz duymamıştık o zaman.
Veya onların yirmi milyon seveni yokmuş herhalde.
Hem şu düzeni kursak,  hem de şu kabadayının seveni çokmuş, sevenleri mağdur etmeden çıksak bu işin içinden.

Haberin Devamı

                                 *
                    
Olmaaaz! diş macunu çıktı tüpünden.
Yasa biraz ağır çıkmış gibi gözüküyor.
Değişecek.
Ama şimdi değişirse, kabadayıya kıyak gibi anlaşılacak.
Olmaz.
Zor, dostum zor.
En kolayı yasayı uygulamamak.
Sahaya atlayanı,  bıçak atanı görmemek.
Kabadayı içerde ya…
Zor dostum içinden çıkması zor bu işin.

                              *

En iyisi hikâye anlatmak.
Tuzla piyade okulunda askerlik yapıyorum.
İlk günler.
Saçlar üç numara,  yeşiller giyilmiş, herkes birbirine benzemiş.
Kimlik, kişilik, karizma, hepsi geride kalmış birer hoş seda.
Bölüğün yarısı ikinci katta,  diğer yarısı dördüncü katta kalıyor.
Nöbetler ikişer kişi tutuluyor.
 İkinci katta kalanlar az kişi olduğu için,  iki günde bir nöbet geliyor.
Dördüncü katta kalan arkadaşlarımız kalabalıklar.   Dört günde bir nöbet tutuyor.
Adalet, eşitlik derken bizi dinleyen olmadı.
Nöbetler kendiliğinden tek kişi ye düştü.
Oysa ortak karar falan almamıştık.
Yanlış yaptığımızı biliyor ama kendi aramızda bile konuşmuyorduk.
Nöbetin ikişer kişi tutulacağından bilgimiz yokmuşçasına, aptalı oynuyorduk.
30 kişi, senaryoyu okumadan, “ işine gelen tiyatroyu”  oynuyordu.
10 gün,  tek kişi nöbet tuttuk.
11.ci gün baskında yakalandık.

Haberin Devamı

                                  *

Nöbete kalkmayan  (kalkmadığı sanılan) arkadaş tutuklandı.
Bölük komutanımız,  tüm bölüğü topladı.
 “Arkadaşımızın yargılanacağını, bu işin cezasının ağır olduğunu,  askerliğinin yanacağını, bilmem kaç yıl hapis yatacağını” söyledi.
Oysaki biz bu suçu birlikte işlemiştik.
Yakalanan arkadaş ne kadar suçlu ise bizde o kadar suçluyduk.
Ama bölükte çıt çıkmıyor, hepimiz “arkadaş konuşursa, bizde yandık!” diye titriyorduk.
Sivilde gazeteci olan, esmer, kısa boylu arkadaşın eli kalktı havaya, yediği tekmelere rağmen…
Ve anlattı, bizim yazmadan oynadığımız hikâyeyi.
Bizim aslında bu suçu birlikte işlediğimizi ve on gündür nöbeti hep böyle tuttuğumuzu.
Suçlu varsa,  onun hepimiz olduğunu.
Bölük komutanımız gerçekleri anlatan arkadaşımız hariç hepimize şınav cezası verdi.
Ve biz yırttık.

Haberin Devamı

                                        *

Tabi ki bu iş böyle kolay değil.
İçinden bu kadar çabuk çıkamayacağız.
Ama benim merak ettiğim şu;
Bugünün yazarları,  dünün yeşil sahadaki askerleri size soruyorum;
Var mı aranız da;
“ Ben de nöbet tutmadım”  diyebilecek biri..
“Yaptım” demesi zordur.
Bende tersten sorayım o zaman,
Alanı sormuyorum,
Var mı;
“Eski topçu olup da, teşvik almadım” diyen aranızda…
Var mı;
“Eski şube sorumlusu olup da, teşvik vermedim” diyen aranızda…

                                     *

Yanlış anlaşılmasın, “yoktur” diye söylemiyorum.
Kabadayıya kılıf da aramıyorum.
Ama içimi acıtıyor, ülke olarak körler sağırları oynamak…
Sessiz, titrek ama varsa bir cevap arıyorum.
Elini kaldıramayanlardan en azından susmasını bekliyorum.
Çıkartılacak bir af yasası ile de olsa insanların konuşmasını bekliyorum..
Sessiz, titrek, yürekli; “ havaya kalkan bir el” arıyorum…
Belki, çözmesi daha kolay olur o zaman bu bilmeceyi…
Belki,   vicdanlar, daha az acırdı o zaman…
Belki,  toptan temizleniriz,  bir daha kirlenmemecesine…

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!