Güncelleme Tarihi:
Galatasaraylı Emre, muhteşem finalde oynayamadı ama bundan sonrakilere hazır
Sahada bir tek Emre yoktu
On altı yaşından beri Galatasaray'ın peşinden sürüklediği milyonların umudusun. Bu yaşta bu şöhret ve sorumluluk seni olumsuz etkilemiyor mu?
- Futbolla beraber hayatımda maddi kazançtan, aile yaşamıma, arkadaşlarımdan oturduğum yere kadar her şeyim değişti. Galatasaray'a girdikten sonra etrafımdaki insanların sayısı arttı, ama bir yandan da arkadaş sandığım insanlardan bir bir kazık yemeye başladım. Girdiğim ortamlar değişti. Yaşım küçük olsa da tecrübe kazandım, bu yüzden daha çekingen ve ilk adımı hep karşıdan bekler oldum. Biraz ürküyorum. Galatasaray gibi Avrupa'da mücadele edip haftada en az iki kere maç oynayan bir takımda oynamanın sorumluluğu da çok fazla. Bazen sıkıntı yaşıyorsun. İnsan annesini özlüyor, evli olanlar karısını çocuğunu özlüyor.
Sence hangi özelliğin yüzünden bu yaşında Galatasaray'da top koşturma şansına sahip oldun?
- Beni nitelendirirken yetenekli diyorlar. Oysa benden çok daha yetenekli oyuncular var. Kendimi çok düşük seviyelerde görüyorum. Ama futbol konusunda çok hırslıyım, başarı azmim çok fazla. En iyi olmanın sınırı yok, bu hırsım olmasa ben zaten Galatasaraylı Emre olamazdım. Yeteneğin yanında çok çalışıp işine dört elle sarılman da gerekiyor.
Onca eleştirinin üstesinden nasıl geldin?
- Ben hayatta hata yapa yapa tecrübe sahibi oluyorum. İnsanlar ne kadar uyarsa da hatanın farkına varamıyorsun. Şu ana kadar öğrendiğim en önemli şey hayatta belli şeylere göz yummayı öğrenmek oldu. Mesela sana sahada tekme atıyorlar. Karşılığında bir tekme atarsan, bak, Emre şımardı, derler, bir yerde bir insanla söz düellosuna girersen ya da hakaretine karşılık verirsen, yine aynı şey. Eskiden hakeme çok fazla itiraz ediyordum. Tekme yediğim zaman rakibimle dalaşıyordum. O tarz kötü alışkanlıklarım vardı. Hiçbir zaman kendime hakim olamazdım, mutlaka karşılığını verirdim. Şimdi onları yenmeye çalışıyorum. Ancak belli aşamaları atlattıktan ve belli bir eğitimi aldıktan, hatta belli hüzünleri yaşadıktan sonra bunları yenebileceğim.
AMAN HOCA'YI UTANDIRMAYAYIM
Sen şımarmadın yani...
Fatih Hoca da der, Galatasaray futbolcusu en güzelini giymeli, en güzelinde oturmalı, en güzeline binmeli diye. Fatih Hoca, basına karşı, basının ya da başkalarının eleştirilerine karşı beni her zaman savunmuştur. Düşene tekme atmak adet olmuş. Benim işim düşene el uzatmaktır. Ben ayaktayken zaten, yardıma ihtiyacım yok. İnsanlar bir tuhaf olmuş artık. Saha içinde yaptığım hareketler yüzünden bile şımarıklıkla suçlanıyorum.
Yaşıtların gibi okul ya da kız arkadaş sorunları yerine böyle ağır işlerle uğraşmak zorunda kalmak isyan duygularını harekete geçirmiyor mu?
- Yo hayır. Hayatta hiçbir şeyi kendime bu kadar dert etmiyorum. Ben cevabımı sahada en iyi şekilde futbolumu oynayarak veriyorum. Bir yandan ulaşılması çok kolay, bir yandan da ulaşılması çok zor bir insan olmak istiyorum. Nasıl Fatih Hoca'nın herkesle diyaloğu çok farklıysa, ben de öyle olmak istiyorum. Benimle çok yakın da olabilirsin, çok uzak da. Bu eleştiriler beni olgunlaştırdı, benim yararıma oldu. Emre şımardı demelerinin benim başarıma çok katkısı vardır. Onlara da teşekkür ediyorum. Ancak bir tek hatayla yargılanmak bana çok koyuyor.
Fatih Terim'in hayatındaki rolü ne kadar?
Fatih Hoca'ya bir anda çok yakın, bir anda çok uzak olabilirsin. O herkese nasıl yaklaşacağını iyi biliyor. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm insanların yapılarını çok iyi biliyor. Çok tecrübeli. Avrupa'nın sayılı hocalarından, diyaloğu çok iyi. Yakaladığı başarılar ortada. Fatih Hoca, bana eksiklerimi gösteren ender insanlardan. Eksiklerimi fazlasıyla vurgulayarak öğreten Fatih Terim'dir. İki senedir çok fazla üstüme düştü, kötü oynadığım maçlara ve hatalarıma rağmen bana tahammül etti. Ben de her zaman en azından sahaya çıkarken, önce Allah utandırmasın diyorum sonra da aman Hoca'yı utandırmayayım diye düşünüyorum. On altı yaşımdayken beni oynatması bile büyük bir şey. Bu yaşta bir oyuncu oynatıyor diye ikimiz de sert eleştirilere maruz kaldık.
Hagi, seninle özel olarak ilgileniyor mu?
Hagi, saha içinde bana çok yardımcı oluyor. Özel idmanlar yaptırıyor. Eksiklerimi gösteriyor. Sen iyi kafa vuramıyorsun, sağ ayağını geliştir diyor, mesela. Eksik gördüğü zaman söylüyor. Çok açık sözlü ve dürüst. O da benim gibi hayatta haksızlığa gelemeyecek bir insan. Her zaman futboluyla gündeme gelmiş biri o. Ben onu futbolundan önce karakteri ile örnek alıyorum. Her şeyiyle tam bir profesyonel. Oturmasından kalkmasına, yemesine içmesine kadar. Futbolu zaten tartışılmaz. Ondan belli şeyler kapmak istiyorum, ama onu bir idol olarak görmüyorum. Başarının sınırı olduğunu düşünmediğim için, kendime bir idol seçmedim.
YOKLUĞUYLA BİLE GÜNDEMDE OLAN FUTBOLCU AZDIR
Final maçında oynayamadın...
- Önümde uzun seneler var. Daha çok oynarım, inşallah!
Herkes sana kızdı, tam zamanını buldu diye...
- Bu benim için apayrı bir sorumluluk, yokluğuyla bile gündemde olan futbolcu sayısı çok azdır. İnsanların benden bu kadar çok şey beklemeleri bana ayrı bir sorumluluk yüklüyor. O yükü kaldırana kadar zorlanırım, yerden kaldırdığım anda taşımak sorun olmaz. Futbolda hiçbir zaman dün yok, istediğin kadar iyi veya kötü ol. Hep yarın için düşüneceksin. Bir anda gökyüzündesin, bir anda yerin bin kat aşağısındasın. İnşallah biz de devamlı yükseklerde olanlardan oluruz.
Hayatının bundan sonraki hedefinde bir değişiklik var mı?
- Avrupa'da oynamak isterim, Galatasaray'da hedeflerimi tamamladıktan sonra tabii. Ama her zaman kötüyü düşünerek hareket etmek gerek. Önüne bakmazsan, çukurları görerek hareket etmezsen, havalara bakarken tökezlersin. Ben futboldan kazandığım parayla en iyi şekilde yatırım yapmaya çalışıyorum. Ama ileride spor yazarı olmayı hiç düşünmüyorum. Ben insanların ne arkasından konuşabilirim, ne de yüzüne söyleyebilirim. Çıkıp da sen bunu niye yapmadın, niye bu golü kaçırdın diyemem. Sahanın içinde her şey çok farklı.
FUTBOLCU OLMAK İSTEMİYORDU
Emre Belözoğlu, Galatasaray A takımında futbol oynamaya başladığında henüz on altı yaşında bir çocuktu. O çocuk, performansı, yeteneği, hırsı ve enerjisiyle milyonların umudu oldu. Eksikliği hissedilen futbolculardan biri haline geldi. Galatasaray-Arsenal, UEFA Kupası final maçını yorumlayanların hepsi bu yargının altını kalın fosforlu kalemlerle çizdi.
Artık Avrupa'nın en ünlü ve en köklü takımları, ellerinde milyon dolarlar, onun futbolcu özelliklerinin ve gençliğinin peşinde koşuyorlar.
Leeds maçında kırmızı kartla oyundan atıldıktan, hocası Fatih Terim tarafından itile kakıla oyundan alındıktan sonra, soyunma odasında iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Bu genç yaşında, kimseye nasip olamayacak bir fırsatı yakalayıp da, değerlendiremeyeceği, o muhteşem final maçında oynayamayacağı, takımının sırtındaki yükü paylaşamayacağı, arkadaşlarını yalnız bırakmak zorunda kalacağı için ağlıyordu...
Zeytinburnuspor Kulübü'nde futbola başladığında dokuz yaşındaydı. Amacı futbolcu olmak değildi. Spor Akademisi'ne gidip hayatını beden eğitimi üzerine kurmak niyetindeydi.
Evet, henüz yaşı küçüktü ama büyük düşünmek zorundaydı. Galatasaray takımının as oyuncularından biri olarak adı geçmeye başladığında o daha lise öğrencisiydi. Şampiyonlar Ligi'nde, UEFA kupasında top oynadı. İnanılır gibi değildi ama hırsının hırçınlığa dönüştüğü de kesin bir gerçekti.
O temiz yüzlü, efendi görünüşlü, kafası yerden kalkmayan çocuğun içinde sabırsız ve inatçı bir ruh dolaşıyordu. Hakeme itiraz ediyor, rakibine soluk aldırmıyor ama sert de giriyor ve didişmekten hoşlanıyordu. Kıyasıya eleştirildi.
Sineye çekti. Cevap bile vermedi. ‘‘Cevabımı sahada oynayacağım futbolla vereceğim’’ diyordu. Öyle de yaptı. Hayattaki hedefini artık kesin olarak değiştirdi. Spor Akademisi'ne gitmekten vaz geçti. Kendini futbola ve Galatasaray'a adadı. Ve başardı. Şimdi, sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın gündeminde bir futbolcu.
Ve Emre Belözoğlu, genç yaşında olgunlaşmak zorunda kalmasına rağmen, kampa gittiğinde en çok kimi özlüyorsun diye sorulduğunda, yaşının duygularını inkar etmeden cevaplıyor soruyu: ‘‘Annemi.’’