Cahit AKYOL
Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2010 00:00
Rahatsızlığı sebebiyle Atina’da tedavi gördüğü hastaneden Fenerbahçeli yöneticiler tarafından Türkiye’ye getirilen efsanevi futbolcu Lefter’in tarihinde gezinti yaptık
Yüksek aort tıkanıklığı sebebiyle bir süredir Atina’da tedavi gören
Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Lefter, Fenerbahçeli yöneticiler tarafından ambulans uçakla Türkiye’ye İstanbul’a getirildi. Ordinaryus lakaplı efsane futbolcunun rahatsızlığı Fenerbahçe olduğu kadar
Beşiktaş camiasında da büyük yankı buldu. Beşiktaşlıların web sitesi forzabesiktas.com aynı gün Fenerbahçe formalı Lefter’in fotoğrafını yayınladı ve onun ağzından şu cümlelere yer verdi: “Çok gençtim. Her kulüp peşimdeydi. Ciddi ciddi Beşiktaş’a gidiyordum. Korktum. Heybetinden çekindim. Baba Hakkı’nın olduğu yerde belki elim ayağım birbirine dolanır dedim ve Beşiktaşlı olmaktan vazgeçtim.”
Bu sözlerin altına Çarşı şu da şu notu düşmüştü: “O gün gelmedin ya dert değil, bugün ta cevahirimizin ortasındasın. Saygına hürmetimiz var! Geçmiş olsun...”
Tüm futbolseverlerin hayranlığını kazanan efsanevi futbolcu Lefter Küçükandonyadis, 22 Aralık 1925’te, Rum bir balıkçıyla Türk bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Futbola Büyükada’da başladı. Taksim Spor Kulübü’nde yetişti. Lisans çıkabilmesi için 1941’de mahkeme kararıyla yaşını büyüttü. İki yıl Taksim takımında top koşturdu. 1943’te askere gitti, 1947’de İstanbul’a döndü. 1964’e kadar Fenerbahçe forması altında oynadı. İstanbul Ligi 1953-1954 sezonunda gol kralı oldu. Yurtdışında da, Türk futbolunun efsaneleşen isimlerinden biri olarak tanındı. Bir yıl İtalya’nın ACF Fiorentina ve bir yıl da Fransa’nın OGC Nice takımında oynadı.
Golcülüğünden ötürü, ‘Ver Lefter’e, yaz deftere’ sloganı onun için çıktı. Futboldaki ustalığından ötürü Ordinaryüs sıfatıyla anıldı. Örnek bir profesyonel olan Lefter, başarılı futbol yaşamında 50 kez milli formayı giydi. Türk futbolunda 50’nci milli maç altın şeref madalyasını alan ilk futbolcu oldu. Milli takım formasıyla attığı 22 golle ‘En çok gol atan milli oyuncu’ unvanını uzun yıllar elinde tuttu, dokuz kez de milli takım kaptanlığını yaptı. Fenerbahçe forması altında 615 maç oynadı, 423 gol attı. Kulübü tarafından bonservis ücreti alınmak suretiyle yurtdışına transferi yapılan ilk Türk futbolcusu oldu. Kariyeri boyunca toplam 832 gol atmayı başardı. 1964’te futbolu bıraktı. Daha sonra Samsunspor, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Boluspor’da teknik direktörlük yaptı. Bir süre spor yazıları yazdı. 3 Mayıs 2009’da Kadıköy’de Kuşdili Parkı’na heykeli dikildi.
KIZINI TÜRK GENCİNE VERDİ Futbolu bırakalı 15 yıl olmuştu. Ancak o süre içinde kimseye röportaj vermiyordu. 1978 yılı yazında Büyükada’da gazeteci Kadir Can ile röportaj yaptı. Lefter, büyük kızı Rula’yı Adalı gençlerden Ömer Katmer’le evlendirdiği 1976 yılında eşi Stavrini ve küçük kızı Eleni ile birlikte.
İNSANLARI SEVMEK RUHUMU GENÇ TUTTUKadir Can, Lefter Küçükandonyadis’le ‘55 yaşındaki delikanlı Lefter’ röportajını yaparken dört-beş gün birlikte oldu. Can o günleri, “Herkes nasıl genç kaldığını merak edip duruyordu” diyor. Lefter bunu, “Genç kalmak için önce insanları sevmek, kötülük yapmayı düşünmemek, iyi geçinmek, Allah’a inanmak lazım” diye açımlamış.
DENİZDEN BABAM ÇIKSA YERİMÜnlü futbolcu yıllara karşı savaş verirken en büyük avantajı olarak ada hayatını göstermişti: “Sabah kahvaltısından sonra hemen deniz kenarına koşarım. Sandala atlar, denizin ortasında
balık avlar yine küreklere asılır adaya dönerim. Denizden babam çıksa yerim.”
BALIK DÖNÜŞÜ ALIŞVERİŞ
Lefter günlük gazeteleri okuduktan sonra evin alışverişini yapıyordu. Adalıların hepsi arkadaşı olduğu için kimden ne alacağını iyi biliyordu.
ATİNA’DAN İSTANBUL’U İSTEDİ
Lefter yurtdışında, İtalya’nın Fiorentina takımında top koşturmuştu. Aradan uzun yıllar geçmesine karşın İtalya’daki arkadaşlarıyla dostluğunu sürdürmekteydi. Her yıl onları ziyarete giderdi. Bu yıl da eski arkadaşlarını ziyaret için Atina’yı seçti. Ancak günlük yürüyüşünü yaparken aniden rahatsızlandı. Atina’da hastaneye kaldırıldı. Tek isteği ülkesine dönmekti ve Fenerbahçe Kulübü onu ambulans uçakla İstanbul’a getirdi.
BALIKLARI AYIKLAMADAN PİŞİRİRİM Deniz mahsullerini pişirmesini de çok iyi bilen Lefter şu ipuçlarını veriyor: “Yakaladığım bütün balıkları babamdan öğrendiğim usulle, içini temizlemeden üzüm yapraklarına sararak fırında pişiririm. Üzüm yapraklarıyla sıkıca sarılan balıklar hafif yağlanmış tepsi içinde fırında orta ateşte yarım saat bekletildikten sonra çıkarılıp içleri temizlenir. Balık, tava veya ızgarada pişirildiğinde fosforu akıp gider. Üzüm yaprağına sıkıca sarılıp pişirilen balıkların fosforları içinde kalır.”
DEDE LEFTER TORUN GEZDİRDİ Büyük kızı Rula’yı adanın gençlerinden Ömer Katmer’le evlendirdikten sonra torun sahibi olarak dede sınıfına giren Lefter’in hayatını torunu Özlem çok değiştirdi: “Torunun olunca çok seveceksin diyorlardı inanmıyordum, hakikaten öyleymiş?”
ÇEVRECİLİĞİ DE VAR
Büyükada’nın arkasında, kimsenin yaşamadığı ve üzerinde çalı çırpıdan başka bitki olmayan Tavşanadası’nın ağaçlandırılması için 1991 yılında düzenlenen ağaç dikme etkinliğine dönemin Belediye Başkanı Recep Koç’la birlikte Lefter Küçükandoyadis ve spor yazarı Necmi Tanyolaç da katıldı.