Güncelleme Tarihi:
Sanki Euro-2008'i düzenleyen ülkelerden biri, bunlar deÄŸil..  Â
Ya ben çok paranoyak düşünüyorum , ya İsviçreliler'e karşı acayip bir gıcıklığım var, ya da bu ülkenin vatandaşlarının futbolla uzaktan yakından alakası yok..
Futbolu, Euro-2008'i İsviçre'de sadece bizim Türkler konuşuyor.. Ama hepsi değil tabii. Anlamayanlar da var..
Meriç TUNCA YAZIYOR |
Zürih'e dün indim. Maçları izlemek için gelen Atilla (Türker) ile Ankara'dan 5 yıl önce evlenip buraya yerleşen Zürih'te Mc Donalds'da çalışan Füsun karşıladılar beni. Atilla bizim gazetenin Ankara bürosunu elemanı. Futbol bilgisi de yaptığı sansasyonel haberler kadar süper. Ama Füsun tabiri caizse dünyadan bir haber..
Futbolcu dediğin zaman sadece Prekazi'yi tanıyor.. Hepsi o..
-''Bu ülkede garip bir şey var. Benim bildiğim böyle büyük şampiyonalar öncesi ülke baştan aşağı süslenir. Burada tek tük bayraklar var. Sanki şampiyona burada oynanmıyor. Yoksa ben İsviçre diye Portekiz'e falan mı geldim. Aman Allah'ım bir kabus mu yoksa bu?.'' diye direkt konuya dalıyorum..
Cevabı şu;
''Vallahi bilemem. Bir ara Türkiye'nin Portekiz ile oynayacağı maça gidelim dedi arkadaşlar, bir bilet 2000 Euro'ymuş (Bizim parayla yaklaşık 4000 Törkiş lira). Ben de vazgeçtim. Bu parayı 6 ay çalışsam veremem..''
(Yahu bir bilet 2000 Euroysa ben elimdekileri satayım. Türkiye'ye dönünce de bir ev alayım!!!)
Belli ki bu kızdan bize ekmek yok.. Bir bilet 2000 Euro olur mu be kardeşim. Belli ki birileri onu fena işletmiş..
En iyisi bir İsviçreli bulup olayın gidişatını ona sormak..
Hep beraber ÅŸehre iniyoruz..
Oturduğumuz kafedeki garson kızı yakalıyorum.. Euro-2008'e nasıl hazırlandıklarını soruyorum..
Garsonun ilk lafı şu;
''Siz Türk müsünüz?..''
Dakka 1, gol 1..
Allah Allah nereden anladı acaba?.
Atilla ''Abi bunalıma girmene gerek yok. Bunlar cin gibi.. Hemen bir bakışta anlarlar'' diyerek beni rahatlatmaya çalışıyor ama nafile..
Füsun kızla bir şeyler konuşuyor ve sonra bana dönerek ''Garsonun eski sevgilisi bir Türkmüş. Çok fazla futbol konuşuyor diye terketmiş.. Şimdi sadece müziğe ve sanata takılan biriyle çıkıyormuş. Biz kendi aramızda Türkçe konuşunca eski günleri aklına gelmiş'' diyor..
İsviçreli garson ''Hadi bırakın dedikoduyu. Ne içiyorsanız verin siparişinizi de bir an önce buradan yaylanın'' gibi bakıyor.
Ben, ''İsterseniz buradan kalkalım. Bunun getireceği şey içilmez. Eski Türk sevgilisinin intikamını bizden almaya çalışır bir hal var. Kesin kahvelerin içine tükürür'' diyorum..
Ama Füsun ''Omaz abi öyle şey. Kalbini ferah tut'' diyerek beni rahatlatıyor..
Bu arada önümüzden bir kaç taksi geçiyor. Bazılarının üstünde minik İsviçre bayrakları var..
Anlıyorum ki bu adamların Euro-2008'le alakaları şimdilik taksi düzeyinde..
Kahvelerimizi içiyoruz.. Biraz daha oturduktan sonra beni kalacağım yere götürecek olan Abdurahman Erzaim geliyor.
Abdurrahman Erzaim adından da anlaşılamayacağı gibi Arap falan değil..
Öz be öz Türk..
Yılladır İsviçre'de yaşıyor.. Ve ''Union Bancaıre Prıvee'' gibi gayet şatafatlı bir ismi olan bankada çalışıyor..
Abdurrahman Bey'i yakalamışken ona ''Türkiye'den kim buralara gelip kara para aklıyor?. Sizin bankada da var mı böyle numaralar'' diyecek halim yok..
Sorum tabii ki futbol üstüne.. Ve de Milli takımın yarın Portekiz'le oynayacağı maçla ilgili..
Abdurahman Erzaim konuya direkt dalıyor;
-''Bizim için 11'indeki İsviçre maçı Portekiz maçından daha önemli.Daha doğrusu İsviçreliler için çok önemli. Çünkü biz burada yılardır bu adamlarla iç içe yaşıyoruz. 2005'te Kadıköy'de yedikleri dayağı unutamıyorlar. Ve hepsi Basel'deki karşılaşmaya intikam maçı gözüyle bakıyorlar..''
Hoppalaaaaa...
Biz buraya ne için geliyoruz. Neyle karşılaşıyoruz..
En baştan okuyanlar hatırlarlar.. Acayip paranoyak bir adamım..
İster misin bir kaç ''Irkçı'' İsviçreli bize saldırsın..
''Ne şehittir ne gazi bilmem ne yoluna gitti niyazi'' hesabı dönmeyelim Türkiye'ye..
Valla başkalarını bilmem ama ben dün akşamdan bu yana müthiş tedirginim..
Sanki her köşe başından biri bana saldıracakmış gibi hissediyorum.
Hava soğuk mu soğuk. Üstüne üstlük yağışlı..
Şimdi Türkiye'de olsam, gazetelerin spor sayfalarına bakıp ''Kurt dumanlı havayı sever. Portekiz karşısında yağmur ve soğuk hava bize yarar.. Nihat vuracak, Volkan tutacak'' gibisinden atılan başlıklara bakar, gülerdim.
Ama maalesef ki İsviçre'deyim.
Zürih henüz havaya girememiş ama bakarsınız Cenevre girer.
Zaten girmese de köftecisi, kokoreççisi, su satıcısı orayı hemencecik Türkiye havasına sokar..
Milli Takım havaya girer mi?..
Vallahi orasını bilemem. Ben de bu maçı unuttum 11 Haziran'da Basel'deki İsviçre maçına kilitlendim..
Portekiz karşılaşmasıyla ilgili yazıyı da yarın yazarım..
Tabii saldırıya uğramazsam. Tabii ölmez sağ kalırsam..
Şimdilik hoşçakalın.. Hakkınızı helal edin..