Güncelleme Tarihi:
Galata Köprüsü'ne dönmüş adamcağız
Köprüceğiz hiç de dillerden düşmez, sıralı sırasız zavallıcığın adı anılırdı: Mesela insan hali bu, ayağınızın sürçeceği tutup da sendelerken kendinizi mi toparladınız?
-Çörçöp, Köprü'de misin a birader?
Kalasları öyle ayrık, öyle delik deşik ki arasına ökçenin biri girdi mi tekerlendin gitti. İki büklüm, sopasına yaslanmış bir ihtiyara rastlandı mı da şu teşbih hazır:
-Galata Köprüsü'ne dönmüş adamcağız...
Evet, o biçare de bir aralık tam orta yerinden bir kamburlaşmıştı ki iki yanına gayet kalın serenler bağlandıktan sonra biraz belini doğrultabilmişti.
İki arkadaş Beyoğlu'na çıkıp biraz kolaçan etmişler. Hava kararırken, yani en keyifli vakitte biri musallat:
-Gecikmeden eve dönelim. Köprü'den cumburlopu çekip balık emini olmağa (denize düşüp balıklara şef olmak) niyetim yok mirim!..
Nöbetçilerin uykuya varıp korkuluk halatını asmamamaları yüzünden, eski Şehremini Mazhar Paşa'nın damadı bir gece arabasile beraber dibuhu olmuştu; bu da ondan kinaye...
Alilciğin (harap köprünün) her iki başında, darağacına asılmışlar gibi uzun beyaz gömlekli, dırazlar kadar üç dört tahsildar dikilip durur, askerler ve kodamanlar hariç, yayalardan onluğu (10 para), beygirlerden kuruşu, arabalardan yüzlüğü (yüz para) alırlardı.
Öyle de açıkgöz, celalli, nobran kişilerdi ki kalabalığa getirip sıvışan oldu mu dörtnala yetişip yakasındalar:
-Ulan çık meteliği!..
Haliç tarafındaki altları ızgaralı, ahşap iki deniz hamamı (o zamanlar Haliç'te denize girilirdi) kuyudan farksız; loş mu loş, içleri de boş mu boş... Oraya ne zaman gelirler, girerler ve kimlerdi onlar acaba?
Sermet Muhtar Alus (İstanbul Kazan Ben Kepçe). İletişim 1995.