Güncelleme Tarihi:
Uzak Beykoz, Kuytu Çubuklu
Uzak Beykoz, kuytu Çubuklu ve yakın İstinye!
Sırayla Ahmet Mithat Efendi, Osman Hamdi Bey ve Recaizade Ekrem. Üç Boğaz köyü, unutulmuş üç aziz isim.
Bu altın üçgenin köşeleri arasında, yankısı bir yakadan öbürünü tutmuş ve geniş mavi suyun dalgalı yüzeyini titreten sessiz bir söyleşi sürüyor. Ya da, bir álem-i ab! Bir álem-i erguvani!
Besbelli biri öbürünü, akan zamansa her üçünü birden dinliyor. Kehribar renkli geçmiş zaman kültürünün bu üç nöbetçisi, Boğaz'ın kuzey esintisine açık üç yalıda, belirli bir mirası devretmek için gelecek kuşakları bekliyor. Zaman içinde, herbirinin kendine göre ürettiği, çoğalttığı, değerli kıldığı zenginliklerin nöbetçisi üç ‘‘tarih’’! Üçü de, kitap üstüne ant içmiş. Renk üstüne. Zaman üstüne.
Ahmet Mithat Efendi bir halk çocuğu. ‘‘Háce-i evvel’’. Beykoz'daki yalısı Recaizade'yle karşı karşıya. Arada, yırtılmaz kumaştan büyük mavi atlas. Nicedir, İmparatorluğun ‘‘İlk Öğretmen’’i, büyük kitaplığının yer aldığı ışıklı sofadan karşıyı, İstinye sularını gözlüyor. Boğaz'ın yeşil akıntısını.
Oysa, Servet-i Fünun'un alımlı temsilcisi, derin ve ince bir beğeni yansıtan salonunda bir yandan yazısını tasarlıyor; öbür yandan, duyarlı Çerkez şarkılarıyla beslenmiş sarışın çocukluğunu düşünüyor. Vaniköy günlerini. Yeşil tepelerde sürdürdüğü tek kişilik gezintilerini. Belki de, beyaz, kutsal Boğaz dolunayının ilk şiirlerine sinmiş, yumuşak ışık izleri geçiyor gözlerinin önünden. Ya da, Küçüksu mezarlığı'nda bıraktığı sevgili körpe varlıklar: Piraye, Nijad ve Emced. Onların silinmeyen anıları. (...)
Osmanlı kiremitli, selsebilli, fıskiyeli havuzlu, tavanları nakışlı orta sofalarıyla Çubuklu Yalısı'na sıra gelince, ne de olsa bir dönemin sadrazam konağı olmuş. Osman Hamdi Bey'in babası Etem İbrahim Paşa'yı ağırlamış sağlığında.‘‘Müze-i Hümayun Müdürü’’, acaba resim tutkusunu yalının arka bahçesinden mi kaptı? (...)
(Seslerin Resmi. Yapı Kredi Yayınları. 1995)