Güncelleme Tarihi:
Kış Başlangıcı
İstanbul'un bazı sonbaharları uzun sürerdi. Bu yıl da böyle oldu, uzun bir sonbahar yaşadık.
Sonra 'bu' yıl geçmiş birçok zaman içine karışacak ve İstanbul'un uzun süren sonbaharlarına da karışacak.
Sonbaharı yaz bitiminden başlayarak hep arka bahçemizde izledim. Sarmaşıklar uzun süre kızarmadı, sararmadı, bozarmadı. Bu bir işaretti.
Ağaçların yaprakları yeşertiliydi. Arada bir yağmur yağıyor; yağmurlar yaz yağmuru gibi gelip geçiyordu. Yaz yağmurunu andırır yağmurlardan sonra ağaçlarımız sanki ilkbahar rüyası görüyordu.
Sonra çok tuhaf bir şey oldu:
Kararık, bakımsız, kirli beton yığını Şişli'nin ortasında can bulmaya çalışan arka bahçemizde, ekim sonu, leyláklar açtı. İncirin hızla saldırdığı iki leylák ağaççığı, baktım, bir sabah tekrar çiçeğe durmuş.
Gözlerime inanamadım. Leyláklar sonbaharda da açar mı?
Leyláklı İstanbul'da leyláklar o kadar azaldı ki, yaşamlarının macerasını unutmuşum artık.
Hatırladığım leyláklar Kadıköyü'ndeydi. Şifa'dan Moda'ya, Şifa'dan Kızıltoprak'a geliş gidiş -gidiş geliş yollarımızda bahçeler. Leylák haziran başı açar...
Yaz geçince, İstanbul birden keskin renklere, parlak alacalara bürünür. Denizin mavisi daha láciverte çalar, gökyüzünde top top bulutlar bembeyazdır, karşı yakadan camlara vurmuş güneş daha kızıl.. Bu görünümü kimileyin, Cankurtaran'ın orada hálá yakalayabiliyorum, karşı yakaya bakar bakmaz.
Renkler keskinleşti mi kış hazırlıklarına ufaktan başlanırdı. Kışlıklar çıkarılırdı sözgelimi. Yazlıklar büsbütün kaldırılmazdı ama. Kışlıklar naftalinlerinden arındırılır, bir iki gün balkonda tutulurdu. Bu sahne Cihangir'deki evimizde (belki annem yine kışlıklarımızı asıyordur).
Firuzağa İlkokulu'nun sınıflarında serinlik boy gösterirdi. Derslerimizi ürpererek dinlerdik.
Bir vakit gelir, yaprakdökümü! Yıllarca bakakaldım yaprakların savruluşuna. (...)
(Yıldızlar Altında İstanbul. Oğlak Yayınları. 2. baskı. 1999)