Güncelleme Tarihi:
Özbekler tekkesi
Yakın vakte kadar İstanbul'un muhtelif semtlerinde Özbekler, Buhara, Efgan tekkeleri vardı.
Özbek tekkeleri: Üsküdar'da Sultantepesi, Susuzbağ'da, Eyüp'ke, Aksaray'da.
Buhara tekkesi: (Sultanahmet civarında Mehmetpaşa yokuşunun başında inerken sağda bir burç üzerinde).
Efgan tekkesi ise Çengelköy Havuzbaşı'nda idi.
Bunlar, Türkistan'dan gelen bir takım sanat sahibi, her veçhile temiz ve dürüst insanların toplaştıkları bir yerdi.
Ahilerde olduğu gibi ekserisi sanat sahibi olan bu insanlar kazandıkları paranın bir kısmını mensup oldukları bu mahfele getirirler en samimi bağlarla birbirlerine karşı sonsuz sevgi ve dostluk içinde Yesevi tarikatına ait ayinlerini yaparlardı.
Çağatayca ve Uygur lisanındaki ila*hileri ve bilhassa Ahmet Yesevi'nin şiirlerini bestelerile okurlardı.
Bu itibarla musikilerini de halk musikileri teşkil eder. Bu tarikat ayinine tamamen orta Asya Türklerinin edebiyat ve musikileri hakimdi.
(...) Özbekler'de, Mevleviler'de ve Bektaşi'lerde Ahilikte olduğu gibi teşkila*t göze çarpıyor.
Diğer tarikatlerde bu teşkilat mevcut değildir.
Aksaray'da bir de Hindiler tekkesi vardı. Bu tekke hindistan'lı Türklere mahsustu. Bu tekkeye mensup Hindliler başlarına beyaz keçe küla*h kalenseve ve beyaz sarık, beyaz cübbe, beyaz entari giyerler her Perşembe günü selman (sadaka toplamak) a çıkarlar. (...) Türkistan'dan, Hindistan'dan kafile kafile her sene İstanbul yoluyla Hacc'a gitmek üzere gelen Türkler İstanbul'da kendi tekkelerinde yatıp kalkarlar ve ekseri bıçak bileyiciliği ve kırılmış ka*se, tabak, bardak kenetçiliği yaparak, hila*l (kürdan), sakal tarağı, misvak gibi şeyler satarak geçinirlerdi.
Müstesna olmak üzere Mahmutpaşa'da Akar çeşme yanında ismini unuttuğum fakat şöhretini ha*la* hatırladığım Buharalı Alemdar Zade'nin büyükçe bir züccaciye mağazası vardı. Bu zat buhara kıyafetini iki çocuğuyla birlikte son zamana kadar muhafaza etmiştir. (...)
(Eski İstanbul Yaşayışı. Türkiye Yayınevi. 1946)