İstanbul Yazıları

Güncelleme Tarihi:

İstanbul Yazıları
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 1999 00:00

Haberin Devamı

Eski At Yarışları

Bir müddettir gazetelerde, duvar afişlerinde Veliefendi at yarışlarının ilánları görülüyor. Geçen gün tramvayda gelirken yine bunlardan biri gözüme ilişti: Eski yarışlar aklıma geldi. Bu defa da Akşam'a şunları yazayım dedim.

35 yıl önce şimdiki Veliefendi'de, şurada burada ne koşu sahası var, ne de koşu; hele ikili, üçlü, müşterek bahis filán arama. At yarışları köy düğünlerinde olurdu.

İstanbul'da köy düğünü yapılan yerler muayyen: Bulgurlu, Merdivenköyü, İç Erenköyü, Yakacık, Dudullu. Mevsimine gelince, ilkbahar sonu, kirazların dalları bastığı zaman; ya da sonbaharda çavuşların arkası kesilip yapıncaklar kütüklerde pembeleşirken.

Düğün pazardan başlar, beş gün sürer. En cafcaflı günü çarşamba, pehlivan güreşleri, at yarışları davetlilerden hediyelerin gelişi, akşamı da kına gecesi.

Seyrinde kimler yok? Yedisinden yetmişine kadar semt halkı; civar köşklerin ağaları, uşakları, ahçıları, arabacıları, bahçıvanları, bunların yamakları. Kalburun üstündekiler de tümen tümen. Hasahır landolarında sultanlar, konak arabalarında kelli felli hanımefendiler, kızları, gelinleri; mahdum ve damat beyler; kira faytonlarına, Üsküdar paraşollarında, muhacir çekçeklerinde, öküz arabalarında hanımlar, efendiler; taban teperek tá nerelerden gelmiş kadınlar, erkekler...

(...) Derken efendim:

‘‘Yarış başlıyor!’’ avazları...

(...) Düğün Bulgurlu'da ise yarış güzergáhı Bulgurlu'dan Tophanelioğlu'ndaki Millet bahçesinin önüne kadar; Merdivenköyü'nde ise Erenköyü'ndeki Sahrayıcedit karakolundan Kızıltoprak'ta Ziverbey yokuşunun başına kadar.

Bekle bire bekle. Şimdi de ikindi güneşi şamarvári yandan vurduğundan deminkine taş çıkartıyor. Ne tab bırakıyor, ne tuvan. Gözler kırmızı boncuğa dönmüş; çehreler kıpkızılken mosmor olmuş. Ter paçalardan akıyor. Çantalarından kolonya şişelerini çıkarıp şakaklarına, göğüslerine, bileklerine sürenler; sucuları çağırıp bardak bardak doldurtarak tepelerini ıslatanlar; yaş mendilleri enselerine, yüreklerinin üstüne koyanlar.

(..) Gözler aydın!.. Nihayet yarış başladı.

Girecek atlar kaçaklaşsın diye bir haftadır arpa, saman, ot yüzü görmemiş. Etten buddan olmuşlar, mollanın düldülüne benzemişler amma tüy gibi de hafiflemişler.

Eğerleri, palanları çıkarılmış, çıplak üstlerine parmak kadar çocuklar oturtulup bellerinden kayışlarla bağlanmış olarak salıverilirdi. Kelle götürlü gibi sökün ederler, ayak takımının ayyuka çıkardığı sesler arasında, dört nala uçup giderlerdi.

Sağdan soldan ağızlar işler:

‘‘Bulgurlu Deli Reşid'in kısrak önledi!...’’

‘‘Muhacirin yağızı şişiyor be!...’’

‘‘İçerenköylü Hüsmen'in duru atı hepsine duman attıracak!...’’

Hasılı bu fasıl da mayna olur, birinci gelen bir adet koçu, ikinci beş veya yedi mecidiyeyi, üçüncü de elli kuruş veya bir lira çeyreğini hak eder; yine o binbir ayak Arab saçı gibi birbirine karışarak, patırtı gürültülerle yolu tutar, dağılırdı.

(Gördüklerim duyduklarım, Akşam, 20 Temmuz 1943)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!