Güncelleme Tarihi:
*** 16.500 sporsever,
Çıkarıyorsa hep birlikte bir ses eğer,
Elbette dikkate almaya değer…
Ne;
Güzel fiziği, oynarken çıkardığı nağmeleri ile İstanbulluların sevgilisi
Olan Maria Sharapova kaybetti…
Ne de;
“Zengin beyazların sporu” tenisi, siyahlarında oynayabileceğini Dünya’ya kanıtlayan, Amerikan’ın en berbat gettolarından gelen Serena Willams kazandı...
***
İstanbul kazandı.
Final maçında 16.500 seyirci vardı…
Hem de bayram gününde İstanbul boşalmışken…
İnanılır gibi değil ama hepsi tenis severdi.
Ne zaman alkışlayacaklarını, ne zaman, tenisin o centilmen yapısına uyarak susacaklarını biliyorlardı…
Kimse de yönetmiyordu bu orkestrayı…
İzlemiş ve öğrenmişlerdi…
***
Kim öğretti bunlara?
Televizyonda tenis mi seyrettiler(?)
Gazetede bir tenis maçını mı okudular(?)
Nasıl ulaştılar bu birikime?
Zengin sporu olarak bilinen dalda, pek de zengin olmayan bir ülkede…
İncelemek ve izlemek lazım…
***
Sporu çok severim…
Her türlüsünü izlerim…
Bakkala giderken iki çocuk topu tepiştirse dakikalarca izlerim…
(Evden fırça da yerim…)
Türkiye’nin genç nüfusunun,” gelişimini ve dinamizmini,” görüyorum…
Ama gene de şaşırıyorum!
***
Desibel rekoru kırılıyor…
---- Kazanan oyuncu da seyirciye teşekkür ediyor…
“Hiç unutmayacağım, benim için açılan posterleri” diyor…
---- Kaybeden hayatının en duygusal konuşmasını yapıyor…
“Gece saat 02.00 de 6.000 seyirci vardı, inanamıyorum “ diyor…
---- Kadınlar Tenis Birliği (WTA) Başkanı ve Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Stacey Allaster:
”Bir yerden ilham almak istiyorsanız Türk seyircilerine bakmanız yeterli. İnanılmazlardı… Çok özel bir hafta yaşandı… Son 13 yılın en fazla seyirci gelen turnuvası oldu'' diyor…
***
Tenis ’den anlamam…
--- Olimpiyatlara en çok sporcu kazandıran, şampiyonlar yetiştiren Enka, hakem kararı ile küme düşmüşmüş(?)
--- Üzülürüm…
Ama yorum yapamam(?)
--- Maria Sharapova’nın nerede hata yaptığını anlatamam…
--- Hiçbir teknik yorum yapamam…
Keyifle izlediğimi söyleyebilirim…
Bir de, size de tavsiye edebilirim…
Ayrıca;
Bir hafta boyunca Dünya’nın en iyi kadın tenisçilerini canlı izleye bildiğim için, ülkemle gurur duyduğumu söyleyebilirim…
***
Ben; bizim ülkenin, “genç potansiyelini” bildiğini sananlardanım…
“Genç” derken yaştan bahsetmiyorum…
Benim “gençlikten” kastım, öğrenmeğe ve yeniliğe açık olma anlamındadır…
İnanın bu kadarını beklemiyordum…
Seyircimizle gurur duydum…
Eurosport ‘da ki THY reklamından gurur duydum…
Bir tek eksik, “o salonda bizden biri de olmalıydı” kaldı…
Biliyorum o da olacak!
***
Bir de üzüntü duydum...
Ödül töreninde salona çıkan bakanlarımızdan…
Ve anonslardan…
Oysaki onlar, bize bu turnuvayı yaşatanlardı…
Ama olsun…
Biz anlarız, “sizin bu dünya raketlerini oraya getirdiğinizi”
Kafamıza çakmayın!
***
Beşiniz birden sahneye çıkmayın…
Kendi dilimizde nutuk atmayın…
Islıkları dikkate alın…
Bu ülke diyet ödemeyi bilir…
Ömer Seyfettin’in “Diyet” hikâyesini bilirsiniz…
Bir gün gelip:
---- “İzlemem tenisinizi, verin oyumu, alın kolumu”
Dedirtmeyin!
***
16.500 sporsever,
Çıkarıyorsa hep birlikte bir ses eğer,
Elbette dikkate almaya değer…