Mehmet YAŞİN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2002 22:52
Kar altında kara kara düşünürken imdadıma İstanbul 2002 Dergisi yetişti. Atlas ekibinin hazırladığı ve yılda bir kez yayınlanan derginin bu yılki sayısı Nazım Hikmet'e adanmış. Büyük şairin İstanbul'a olan tutkusu ve özlemi anlatılmış. Ben de derginin sayesinde dünyanın en önemli kentini bir kez daha gezdim, onu bilinmedik yüzlerini gördüm.
İstanbul güzelleştirilebilir mi? Veya daha da güzel olması için bir şeyler yapılabilir mi? Tabiî, neden olmasın? Evet, ama bu soruların yanıtını ararken hep büyük projeler, pahalı ve bitmek tükenmek bilmez planlar akla geliyor ve tabiî ki bunlar da uygulanamıyor. Büyük laflar ve büyük projeler, sorumluluğu da büyük ve yüksek yerlere atmamıza yarıyor.
Tabiî ki uygun, doğru ve büyük projeler gerekir, ama küçük çabalarla, fırça darbeleriyle de yapılabilecek, üstelik hep beraber, bu şehirde yaşayanların ortak çabalarıyla yapılabilecek şeyler de yok mu?. Atlas İstanbul 2002 Dergisi, bu konuyu tartışmaya açıyor. Dergi 10 fırça darbesi öneriyor ve çeşitli kesimlerden 20 kişiye de kendi önerilerini soruyor.
Öneriler ve istekler çeşitli: ‘İstanbul'u bu hale getiren kararların alındığı 1950'lerin öncesine dönmek isterdim... İstanbul seyreltilmeli... Plastik sanatlara evet plastik eşyalara hayır... Herkes eline fırça alsın...’ Bu kadar çeşitli önerinin arasında çok kişinin paylaştığı bir istek var: Dolmabahçe sırtlarında yükselen Gökkafes'in yıkılması.
NAZIM'IN İSTANBUL'U
Derginin anketine katılıp İstanbul'un güzelleştirilmesi için ilginç öneriler sunanlardan bazıları şunlar: Murat Belge (yazar), İsmet Özel (şair), Ataol Behramoğlu (şair), Arzu Başaran (ressam), Fatma Tülin Öztürk (ressam), İsmail Gülgeç (çizer), Cafer Bozkurt (mimar), Ersen Gürsel (mimar, şehir plancısı), Hasan Kaçan (çizer), Doğan Kuban (mimar), Teoman (şarkıcı), Deniz Pulaş (manken), Orhan Pamuk (yazar)... Eğer bu önerilerin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız bir tane Atlas İstanbul 2002 Dergisi almanız gerekecek.
İstanbul 2002 Dergisi, Atlas Dergisi'nin yılda bir çıkardığı özel bir dergi. Önceki yıllarda genellikle bir tema etrafında tasarlanan dergi, bu kez bir konu çeşitliliğiyle okurun karşısında. İstanbul 2002, Türkçenin büyük şairine, bu yıl yüzüncü doğumyılı kutlanan Nazım Hikmet'e adanmış. Nazım, İstanbul hasretini ebedileştiren, gözü, gönlü ve ruhu İstanbul'da ölen şairimiz. Şair Moskova'da son eşi Vera'yı, gelemediği İstanbul'da bir düş gezisine çıkartmış ve onu nasıl gezdireceğini şöyle anlatmıştı: ‘Akşamleyin kıyıya inerdik seninle. Dostlarla bir küçük restoranda otururduk elimizi ağırdan alarak. Midye dolması ısmarlar, sana
balık hazırlamak için kendim girerdim mutfağa. Balık pişirme işinde üstüme yoktur!..’ ‘Nazım'ın İstanbul'u’ yazısını yine bir şair Turgay Fişekçi'nin kaleminden okuyoruz. Bu yazıyı okurken İstanbul'u Nazım'ın gözünden bir başka türlü göreceksiniz ve onun özlemine ortak olacaksınız.
Bahçelievler'de hiç bahçeli ev var mı, kaldı mı? Kaç tane? Ya Bostancı'da bostan? Kozyatağı'nda koz (yani ceviz)...? Süreyya Plajı'nda plaj..? Bağcılar'da bağ..? Dereboyu'nda dere..? Daha pek çok örnek sayılabilir. Bu semtlerin isimleri kalmış yadigár, bu isimleri sahiplenmelerine yol açan özelliklerinden ise eser kalmamış.
Bu, aslında, bildiğimiz bir şey, ama kanıksamışız bu olmayışları. Ama Atlas İstanbul 2002 kanıksamamış. ‘İstanbulmaca’ yazısı, hızlı bir İstanbul turuyla semt isimlerinin nasıl yalan söylediğini, daha doğrusu yalan söyler duruma düştüğünü gösteriyor bize. Size İstanbul'un geçmişini daha yakından tanıtacak bir yazı.
İstanbul 2002'nin çarpıcı konularından biri de bir fotoğraf çalışması: ‘Kriz Manzaraları.’ Fatih Pınar, geçen şubat ayında finansal kriz patlayınca, krizin nabzının attığı mekánlara odaklamış objektifini ve çarpıcı görüntüler yakalamış. Kriz, asıl olarak, finans dünyasının merkezi ve Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı olduğu için İstanbul'un kriziydi. Borsa'dan ev içlerine, Tahtakale'den miting meydanlarına açılan kriz manzaraları... Bu konuda İstanbul'un bir başka yüzüyle karşılaşacaksınız.
KRİZ MANZARALARI
Bir fotoğraf albümü de Ayk Kökçü'nün siyah beyaz çalışması: ‘Atlar ve Arabalar.’ Büyükada faytonlarının görünmeyen ilginç ve çarpıcı yüzünü gösteriyor.
Atlas İstanbul, bu efsanevi şehrin eski ve yeni çehrelerini, üsluplarını, yaşam biçimlerini anlamaya, deşifre etmeye, göstermeye önem veren bir dergi. Bu sayıda da İstanbul'un yeni eğlence mekánları türkü barları anlama çabası göze çarpıyor. Kırdan kente göç, arabesk, minibüsler, özgün müzik derken şehir de değişti şehirli de. Ve karşımızda ‘Özgün mekán’. İstanbul'da varolamayışın ve İstanbul'dan kopamayışın ifadesi.
İstanbul'un yaşayanların bütün hoyratlığına rağmen, tarihinden ve kültüründen kopamayışının bir ifadesi ise Üsküdar. ‘İstanbul'un kapısı: Üsküdar’ yazısı işte bu biricikliği yansıtıyor.
İstanbul 2002'nin iki de eki var. Biri bir İstanbul rehberi; tarihî mekánlar etrafında da gündelik hayatımızı örebileceğimizi ve bunu yapabilme yollarını gösteren bir rehber.
İkinci ek ise 1714 tarihinde yapılan bir İstanbul, Marmara ve Boğazlar haritası ile İstanbul gravürü. Duvarınıza asmaya değer bu harita kat izi olmasın diye özel hazırlanmış bir kutuda okura sunuluyor.
Eğer Atlas İstanbul 2002'yi tükenmeden alırsanız, bu dergi sayesinde imparatorluklara başkentlik etmiş bu kenti daha yakından tanıyacak, bilinmeyen mekánlarında dolaşacak, onu daha da çok seveceksiniz.