Oluşturulma Tarihi: Eylül 30, 2001 00:00
Bir yandan değişik alanlarda yeni lokantalar açılırken, bir yandan da dernek çalışmaları sürüyor. İstanbul'un Türk mutfak hayatında hep önemli bir yeri olmuş. Dün öyleydi, bugün de böyle. Öyleyse İstanbul'da bu alanda neler olup bitiyor bunlara bir göz atalım...ROTİSÖRLER ZİNCİRİİstanbul çok ciddi çalışan bazı yiyecek-içecek derneklerinin merkezi. Bunlardan biri, Rotisörler Zinciri, geçtiğimiz günlerde uluslar arası bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Fransa merkezli bu örgüte günümüzde dünyanın hemen her uygar ülkesinde rastlanmakta. Derneğin bir amacı da yüksek gastronomik standartların oluşmasına yardımcı olmak. Bunun için yapılan faaliyetten biri, her yıl bir ülkede düzenlenen ‘Genç Mutfak Komisi Yarışması’. Bu seneki yarışmaya evsahipliğini İstanbul yaptı. Yarışma Divan Oteli'nin Kuruçeşme tesisinde başarıyla gerçekleştirildi. Genç aşçılar içinde birinciliği İsveç'ten Viktor Angmo, ikinciliği Belçika'dan Raphael Adam, üçüncülüğü ise Fransa'dan Jérémie Delcroix kazandı.Bu organizasyon dolayısıyla Borsa'nın 'Mediterranean' adlı Akdeniz mutfağını ön plana çıkartan restoranında verilen davete katıldım. Dünyanın dört bir yanından gelmiş olan dernek yöneticilerine göz kamaştırıcı bir sunuş yapıldığına tanık oldum. Türk mutfağı neredeyse bütün incelikleriyle ve ihtişamıyla konuklara ikram edildi. Mutfak ve servis takımları müthiş bir şov yaptı. Borsa Mediterranean'in sahibi Rasim Özkanca'nın şahsında bütün ekibi bir de buradan tebrik etmek istedim.Adını burada sık andığım bir başka dernek, Mutfak Dostları ise sohbetli yemeklerine devam ediyor. Dizinin sonuncu etkinliği, Boğaz'ın Anadolu kıyısında köprünün hemen altında enfes bir manzarası olan Lacivert Restaurant'da yapıldı. Yemeğin teması 'Balık, Zeytin, Zeytinyağı ve Şarap' idi. Bence Akdeniz mutfağının çok güzel bir özeti bu dörtleme. İlk kez bir yemeğin kokteyl kısmında zeytin çeşitlerinin servisini gördüm. Dernek üyeleri Türkiye'nin dört bir yanından bir düzineye yakın zeytin getirmişlerdi. Bunlar adlarıyla, sanlarıyla servise çıktı. Yemeklerde kullanılmak üzere sponsorlardan Komili'nin zeytinyağı vardı mutfakta. Yemekler iyi bir zeytinyağıyla pişince ne kadar lezzetli oluyor! Ayçiçeği yağında ısrar edenler utansın.MUTFAK DOSTLARIAsma, lahana, fasulye, fındık, pazı, kaldırık ve karalahana yapraklarıyla hazırlanmış sarmalar çok hoştu. Bir de Nadir Güllü'nün o gün için özel olarak hazırlattığı -ve umarım yakında piyasaya vereceği- zeytinyağlı baklava tadıldı. Birisi bana, ‘Zeytinyağlı baklava olur mu?’ diye sorsa asla olumlu cevap vermezdim. Çünkü çok güçlü teknik zorluklar olduğunu iyi bilirim. Nadir bütün bunları başarıyla -ve elbette büyük bir sabırla- aşmış. Bravo doğrusu!Bu arada
yemek boyunca Kavaklıdere'nin şarapları içildi. 1998 rekoltesi Narince, hele bir yıl meşe fıçıda bekletilmiş olmanın verdiği ağırbaşlılığı ve bütün soyluluğu ile masaya geldi. Bornova misketinden yapılan hafif, çok zarif ve bence daha önemlisi müthiş aromatik 1999 Muscat ise daha hafif
balık yemeklerine eşlik etti. İçkilerin değilse de içeçeklerin sonuncusu ise Jacobs'un sunduğu filtre kahveydi.Yenilip içilenlerin güzelliği bir yana, yemek sırasında Turgut Kut üstadımızın böreklerle ilgili tarihi açıklamaları ve büyük usta Ali Pasiner'in balık ve balıkçılık konulu sıcak sohbeti bence bu etkinliğin en çekici yanıydı.Erken ama söylemeden geçemeyeceğim. Mutfak Dostları, önümüzdeki günlerde çay konusunda benzer bir etkinliğe imza atacak. Four Seasons'taki küçük grup toplantısını Crowne Plaza'da verilecek bir gala yemeği izleyecek.CITRONELLEİstanbul'daki etkinlikler elbette bunlarla sınırlı değil. Mesela geçen hafta katıldığım Ceylan Intercontinental'in çok beğendiğim restoranı La Citronelle açıldı. Burası İstanbul'un en mükemmel füzyon (birden fazla mutfak geleneğinin birleşimi) restoranı. Konusunda bence en iddialı yer.O akşam şefin sunduğu yemekler de bu iddiayı destekliyordu. Otelin İspanyol yeni genel müdürü bir sürprizle Şili şarapları sununca yemek daha da hoş oldu. Olup bitenler bunlarla sınırlı değil. Önümüzdeki hafta, her yemekseveri yakından ilgilendiren bu gelişmeleri anlatmaya devam edeceğim...ŞARAP DOSTLARI'NDAN CHATEAU MARGAUX ZİRVESİİstanbul son on yıldır en heyecan verici yiyecek-içecek serüveni Şarap Dostları Grubu'nda yaşanıyor desem inanın bu sözlerimde en küçük bir abartı yok.Zaman zaman sözünü ettiğim bu grup yılda sekiz-dokuz ay çalışır ve her ayın belirli bir günü önceden belli yerde buluşur. Burada dünyanın dört bir yanından gelen şarapları tadar ve bunlar üzerine saatlerce konuşur ve tartışırız.İtiraf edeyim ki, bu küçük ve sınırlı grup on yıl içinde şarabın ötesinde bir anlam kazandı. Yaz tatili sırasında birbirimizi özlüyoruz. Tadım günlerini iple çekiyoruz. Tadımlardan sonra hep birlikte yemekler yiyor, doyasıya eğleniyoruz. Bizimki artık tam anlamıyla bir kardeşlik teşkilatı.Ama daha önemlisi, bu grupta şarabın misyonerleri yetişiyor. Her Şarap Dostu, şarabı başkalarına sevdirmeye çalışan bir misyon adamı. Şarap Dostları bu sezonu Bordeaux şarapları tadımı ile açacık. Büyük sürpriz ise ertesi ay yapılacak olan vertikal degüstasyon. Bu tadımda, yanına sıfat istemeyen Chateau Margaux'nun değişik yıllarını içeren şarapları var. Tadımda şatonun yöneticisi de hazır bulunacak.Bunlar güzel şeyler. Ama ne yazık ki böyle işler sadece İstanbul'da oluyor...
button