Güncelleme Tarihi:
Fenerbahçe'nin ve Milli Takımın kalecisi Rüştü, evinin ve yüreğinin kapılarını ilk kez Hürriyet'e açtı
Bu röportajda,
Antalya ilinin Korkuteli ilçesinin Bizimköy'ünde çamurlar içinde yıllarca plastik top koşturduktan sonra, alnının teri, bileğinin gücüyle 25 yaşında Fenerbahçe'nin kaptanlığına, Türk Milli Takımı'nın file bekçiliğine yükselen garip bir Anadolu gencini yakından tanımaya çalışın. İşte o zaman Rüştü'lere uzanan hain elleri bir başka lanetleyeceksiniz.
Antalya yine sıcak ve rutubetli günlerinden birini yaşıyordu. Güzel sarışın kız her zamanki gibi Üniversiteden çıktıktan sonra Lara'daki Mistik Pizza'ya uğradı. Karnı çok acıkmıştı, acele bir şeyler atıştıracak, sonra da sinemaya gidecekti. O anda takvimler 28 Haziran 1994'ü, saatler ise 17.50'yi gösteriyordu. Güzel sarışın kız siparişini verirken yandaki masada oturan bir okul arkadaşıyla göz göze geldi, gülümseyerek selam verdi. Arkadaşının yanında oturan uzun boylu, uzun saçlı yakışıklı esmer genç onun dikkatini çekmemişti. Güzel sarışın kız tam pizzasını kesmeye başlamıştı ki arkadaşı yanına gelip ‘‘Işıl'cığım, yanımdaki genç mutlaka seninle tanışmak istiyor, yalvarırım beni kırma’’ dedi. Böyle şeylere alışık değildi ama, arkadaşını kırmamak için çaresiz gitti. Uzun boylu yakışıklı genç yüzünde güller açmış halde ayağa fırlayıp elini uzattı; ‘‘Merhaba, ben Rüştü’’ diye mırılandı.
BENİ IŞIL ÇARPTI
Rüştü, ‘‘Yener ağabey, yeminle söylüyorum, Işıl'ın kapıdan girmesiyle çarpılmam bir oldu. Karımı çok seviyorum, ona aşığım’’ diye açık yüreklilikle anlattı. Altı aylık hamile Işıl koltukları kabararak dinledi kocasını. Sonra ondan dinledik evdeki baba adayı Rüştü'nün sırlarını. Çiftehavuzlar'daki görkemli Kastelli konutlarındaki dairelerindeki sohbetimiz akşamlar boyu sürdü. Sonra onlar yılbaşı tatili içen Roma'nın yolunu tuttular. Gelelim röportajımıza...
İYİ Kİ SİLAHIM YOKTU
Önce şu ünlü dayak olayını anlatsın bize Kaptan. O anda neler hissetti, neler yaşadı iç dünyasında?
- Yener ağabey, kulüpten çıkarken arabamın kapılarını bile kilitlemedim, kimsenin böyle bir şeye cesaret edemeyeceğine inanıyordum. Hele Fenerbahçe gibi kulüpte. Yoksa kapıları kilitlerdim, yanıma da silah alır çıkarım. Ayrıca biri bana bir şey yapmaya kalkarsa kendimi her şekilde savunurum, yıllarca karate yaptım. Kapıyı açıp saldırdıklaranlara hiçbir karşılık vermeyi de düşünmedim. İyi ki de yanımda silah gibi bir şey yoktu, insan başına iş alabilir. Bana vuranlara ağzımı açıp tek kelime bile söylemedim. O anda Fenerbahçe'den ayrılmayı düşündüm. 6 yıldır Fenerbahçe'deyim, bunların hiçbirini ne ismen, ne şahsen tanıyorum. Arabada yanımda olan Tesis Müdürü İbrahim beyin evine gidip önce başkanın kardeşi Ali Yıldırım'la görüştüm, ardından başkan yurt dışından aradı. Kendisine; ‘‘Yarın Fenerbahçe'yi kesin olarak bırakıyorum’’ dedim. İki kardeş bana bu olaylara şiddetle karşı çıktıklarını belirterek, daha soğukkanlı düşünmemi istediler.
KAFALARDA SORULAR
Kaptan sabahı zor etmiş o gece.
- Sabaha kadar telefon susmadı, takım arkadaşlarımdan belediye başkanlarına, milletvekillerine kadar çok arayan oldu, hepsine teşekkür borçluyum. Ertesi gün daha sağlıklı bir kafayla kendi kendime düşündüm. Fenerbahçe'yi o anda bırakmakla kaçak durumuna düşecektim. Onun için bu olayı unutup Samsun maçına çıkmam gerektiğine karar verdim. Gerçekten de her şeyi sildim, çıktım maçımı oynadım. Keşke bu olayda başıma daha büyük bir şey gelseydi de, ders alınıp böyle şeyler kesilseydi. İnanıyorum ki, artık üç yıl Fenerbahçe'de böyle olaylar olmaz, sonrasını bilemem. Bu olaylar tekrar ederse Türk futbolu bir yere gidemez. Bir daha bana ya da takım arkadaşlarımdan birine böyle bir şey yapılsın, protesto etmek için her yola başvururum. Futbolcu sahaya çıktığı zaman oynadığı oyundan zevk alacak, başıma ne gelecek diye düşünmek olur mu? İyi biterse seviniriz, kötü biterse üzülürüz. Hálá takım arkadaşlarımın kafasında bazı soru işaretleri var.
HEDEFİM YURTDIŞI
Gitmek mi zor, kalmak mı zor, sen onu bir de Rüştü'ye sor.
- Yener ağabey, en büyük arzum, hedefim yurt dışında futbol oynamak, kendime de güveniyorum. Şu ana kadar menecerler aracılığıyla bazı teklifler geldi ama, önemli olan resmen kulübüme başvurmaları. Resmi olmadan adlarını verirsem bize zararı dokunur. Sana şu kadarını açıklayayım, İspanya'dan iki ve Almanya'dan bir takımdan önemli teklifler var. Doğrusunu istersen benim gönlüm İspanya'dan yana. Yurtdışında oynarsam oraya yerleşirim. Bizler dışarda piyasamızı oluşturamamışız. Bir de bizim ülkede bonservis olayı var. AB'ne bağlı ülkelerde mukavelesi biten sporcu bonservisini cebine koyup istediği AB ülkesinde oynuyor. Hakan bir kapı açtı ama hemen dönünce bu kapı biraz kapandı. Hami ağabey gitti, o da döndü, kapı biraz daha kapandı. Ağabey şunu iddia ediyorum ki, 2000 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası'dan sonra Milli Takım'ın yüzde 70'i transfer gündemine girip yurt dışına gidecek.
Altı aylık hamile Işıl Rençber, eşini anlattı
Babam evliliğe
önce karşı çıktı
Işıl Rençber, Gaziantepli Kepe ailesinin iki ağabeyden sonraki tek kızı. Serbest ticaretle uğraşan babası işini Antalya'ya taşıyınca o da kazandığı Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ne gönlü daha rahat yaptırmış kaydını ama...
- Yener ağabey, kısmet işte Antalya'ya okumaya geleceksin, bir pizzacıda bir erkekle tanışacaksın, sonra da evleneceksin. Rüştü'yle evlenince 4. sınıfta Üniversiteyi bıraktım. Onunla tanıştığımda henüz 17 yaşına girmiştim, flört bile geçmiyordu aklımdan. Oysa yurt dışında master yapmayı, ünlü bir peyzajcı olmayı düşlüyordum hep.
Rüştü Fenerbahçe'ye transfer olunca Işıl'ından bir buçuk yıl uzakta kalmış. Işıl anlatmaya devam etti:
- Rüştü İstanbul'da ama Antalya'daki ortak arkadaşlarımız araclığıyla hep beni takip ediyordu. En küçük rahatsızlığımda telefonlar açıyordu. 15 Ekimdeki doğum günlerimde hep çiçekler geliyordu, her şeyden haberi oluyordu. Baktım aradan bunca zaman geçmiş, o hálá peşimi bırakmıyor. Üstelik İstanbul'da o kadar çok kız var, onu reddetmeme rağmen hálá benimle ciddi ilişki istiyor. İşte o zaman Rüştü'nün bana olan duygularının çok güçlü olduğunu anladım, hoşuma gitmeye başladı.
İyi, güzel de kız tarafı kaleci damadı kolay kabul etmemişler.
- Annemin ufak tefek haberi oluyordu ama, babama uzun süre söylemedim. Gizlemek çok zordu, çünkü anormal bir telefon trafiği oluyordu evde. Gece 09'da falan başlardık, sabah 05'e kadar konuşurduk Rüştü'yle, aralıklı olarak. Sonunda babam da duydu ve çok şaşırdı. Flörtümü, eşimi kendi ortamımdan seçmemi düşündüğünü söyledi. Sonra ‘‘Ben seni bu kadar özenle yetiştirdim, okuttum futbolcuya vermek için mi?’’ dedi. Bunları hemen Rüştü'ye söyledim, o da aynı akşam annem ve babamla telefonla konuştu. Bizimkiler Rüştü'yü tanıdıktan sonra fikirleri bütünüyle değişti, şimdi onların bir evladı gibi.