Bu kazanç, iştah kabarttı. Aralarında Microsoft, Yahoo ve Amazon da bulunan bir grup Web-arama şirketi, Google’ın pazar payını elinden almaya uğraşıyor. Google üstünlüğünü korumak için karşı atağa geçse de rakiplerinin gücü karşısında ne kadar direnecek?
Amazon, ‘Search Inside the Book’ adını verdiği bir hizmeti devreye soktu. Amazon bu amaçla 120.000 kitabın her sayfasını tarayarak bir veri tabanına yükledi. Böylece okuyucular kitapların tüm içeriği üzerinde online olarak araştırma yapabiliyor. Tek bir tuşa basarak insanlar son derece değerli bilgilere erişebiliyor.
İskenderiye Kütüphanesi’nin ilk yöneticisi çok akıllı bir adamdı ve bilginin sınıflandırılması konusundaki buluşuyla arkasında çok değerli bir miras bıraktı. Yaklaşık MÖ 300 tarihlerinde işe ilk başladığında kütüphanede 500.000 papirüs tomarı bulunuyordu ve bunları düzenleyecek herhangi bir sistem söz konusu değildi.
Bu ortamda şu önemli gerçeği keşfetti: Tarihte hiç kimsede olmadığı kadar zengin bir bilgi kaynağının sahibi olabilirsiniz, ancak aradığınızı bulamadıktan sonra bu bilgi hazineniz hiçbir işe yaramaz.
Kısa sürede bütün tomarları alfabetik sıraya sokarak bu sorunu halletti. Bu yöntem bugün hala kullanılıyor. Bu büyük insanın adı Zenodotus idi.
Herkes bir Zenodotus.
Hepimiz kimsenin olmadığı kadar zengin bir bilgi hazinesinin sahibiyiz. Ancak yine de önemli olan isteğimiz bilgiye istediğimiz zaman ulaşmaktır. İnternet’in kapasitesini düşünürseniz Ğtahminlere göre 500 milyar belge- bu hiç de kolay değil.
İnternette sörf yapanların günde 550 milyon Web taraması yaptığı tahmin ediliyor. Bu Web arayıcılarına reklam veren piyasanın yıllık değeri 2 milyar dolar ve pazar yılda yüzde 35’lik bir hızla büyüyor.
Doğal olarak bu iştah kabartan piyasa bugün çok şiddetli iktidar mücadelelerine sahne oluyor. Şu anda Arama Motorlarının Sultanı olarak değerlendirilen Google bu mücadelenin tam ortasında.
Microsoft, Yahoo ve Amazon gibi piyasanın güçlü isimleri vargüçleriyle Google’ın ayağını kaydırmaya uğraşıyor.
Bir süre için büyük sayıları, milyonlarca müşteriyi ve milyar dolarları unutun. Bu arama motorları savaşının kültürel ve sosyal açıdan ne gibi sonuçlar doğuracağını bir düşünün. İnternet insanlığın bilgi hazinesi olma yolunda hızla ilerliyor. Arama motorları savaşını kazanan bilgi hazinesinin anahtarına da sahip olacak.
İki kişi, bir Google
1990’lı yılların büyük bir bölümünde büyük şirketler Web’de aramalarınımızı sürdürmemiz için ellerinden ne geliyorsa yaptılar. O dönemde bu işte para yoktu. Yani arama yapmak bedavaydı. Herkes bir gün gelip birilerinin bu sektörde ‘malı götüreceğini’ düşünüyordu. Kimse bu savaşın ilk raundunu, Stanford Üniversitesi mezunu 20’li yaşlardaki iki öğrencinin kazanacağını ummuyordu. Sergey Brin ve Larry Page, 1998 yılında yeni bir arama motoru türü icat ettiler. Bu motor, basit bir anahtar sözcük üzerine değil, aranılan web sayfasına kaç tane ve ne tür bir web sitesi bağlantısı olduğu üzerine inşa edilmişti.
Bu yaklaşım bütün rakiplerini yaya bıraktığı gibi, arama işlemine büyük bir hız kazandırdı. Brin ve Page kendi icatları olan bu arama motoruna Google adını verdi. Page bu ismi bulmalarını şöyle anlatıyor: ‘Bu isim hem kısa, hem eğlendirici, hem de yazılışı kolaydı. İkimiz de büyük işlerin peşindeydik. Ve googol (onun yüzüncü kuvveti için kullanılan matematik terimi) çok büyük bir sayıydı.’
Misyon: Düzen
Bugün Google, gerçek teknoloji uzmanları tarafından yönetilen çok farklı bir şirket. Sözgelimi ‘catalogs.google.com’ adresine gittiğiniz zaman posta ile sipariş vermenizi sağlayan 6.000 kataloğu arayan bir hizmetle karşı karşıya kalıyorsunuz. İşin ilginç yanı Google bu işten para kazanmıyor.
Page bu konuda şöyle konuşuyor: ‘Google’ın misyonu dünyadaki tüm bilgileri bir düzene oturtmaktır. Böylece bu bilgilere tüm dünya erişebilir ve yararlanır. Kaldı ki kataloglar dünyadaki bilgilerin bir bölümüdür.’
Böyle bir bakış açısı, Brin ve Page’ı meteliksiz dahiler sınıfına sokabilecekken, İnternetin en güçlü markalarından biri haline getirdi. Kaldı ki bu iki kafadar bu işe soyundukları zaman pazarlama konusunda hiçbir şey bilmiyorlardı. Page bu konuda çok şanslı olduklarını itiraf ediyor.
Ancak ne yaptılarsa rakiplerinden daha iyi yaptıkları için bugünkü durumlarına geldiler. Bu yıl Google’ın 1 milyara yaklaşan gelirinin yüzde 30’unun kar olacağı tahmin ediliyor. Halihazırda tüm Web aramalarının yüzde 32’si Google üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu orana, AOL.com gibi Google’ın teknolojisini kullanan siteler üzerinden yapılan aramaları da dahil edersek yüzde 70’lere tırmanıyor.
Bu yılın başında Google borsada halka açılmaya hazırlanacağını duyurdu. Bu satıştan 2 milyar nakit kaldıracaklarını düşünüyorlar. Satıştan sonra şirketin değerinin 20 milyara çıkacağı tahmin ediliyor.
Şu ana dek bir peri masalını andıran öykü, mutlu sonla bitmeyebilir. Mantıklı bir bakışla kimsenin şirketin önünü kesmeyeceği düşünülebilir.
Ancak işler her zaman mantıkla yürümüyor. Google piyasaya çıktığı zaman teknolojileri rakiplerinden üstündü. O zamandan bu yana teknik üstünlükleri giderek zayıfladı. Sözgelimi SearchEngineWatch.com’dan Danny Sullivan, Google’ın arama kalitesine yaklaşan çok sayıda şirket olduğunu iddia ediyor. Bu arada Google’ın Web endeksleme açısından da üstünlüğü de elden gidiyor. Eylül itibariyle, şirket toplam olarak 3.3 milyar Web sayfasını endeksledi.
Ancak AlltheWeb, 3.2 milyar, Inktomi 3 milyar ile Google’ı çok yakından izliyor.
Peri masalının sonu mu?
Şu anda Google’ın en kıymetli malvarlığı teknolojisi değil, marka adı. Ve şurası da gerçek ki İnternette markalar hiçbir zaman kalıcı olmuyor. Bu kadar cazip bir piyasada başka girişimcilerin de şanslarını denemek istemesi son derece doğal. Dolayısıyla peri masalı giderek savaş öyküsüne dönüşüyor.
Google’ın en büyük sorunu şu anda Microsoft. Microsof’un prototip webcrawler’ı (Arama motorlarının Web’i endekslemek için yararlandıkları yazılım) geçen nisan ayında İnternette boy göstermeye başladı. Microsoft’un guruları arama işleminin, bilgisayar biliminin en zor alanı olduğunu iddia ediyor.
Kaldı ki Microsoft’un en iyi bildiği şey, karlı alanlara geç ama güçlü girmek. Geçen kasım ayında işletime açılan Microsoft’un MSN Newsbot adını verdiği alışveriş arama motoru, en güçlü öncülerden biri.
Eğer Microsoft yeni arama motorunu, İnternet servis sağlayıcısı MSN ve gelecek nesil işletim sistemi Longhorn ile birleştirirse, savaş öyküsü burada sona erer.
Amazon’un atağı
Bu arada Google’ın bir diğer güçlü rakibi de bir başka arama motoru değil, bir kitapevi.
Ekim ayında Amazon, Search Inside the Book adını verdiği bir hizmeti devreye soktu. Amazon bu amaçla 120.000 kitabın her sayfasını tarayarak bir veritabanına yükledi. Böylece okuyucular kitapların tüm içeriği üzerinde online olarak araştırma yapabiliyor. Tek bir tuşa basarak insanlar son derece değerli bilgilere erişebiliyor.
‘Bu gelişmeyi ansiklopedinin icadıyla eş tutuyorum’ diye konuşan Northwestern Üniversitesi’nden ekonomi ve tarih profesörü Joel Mokyr, ‘Eğer bu sistem biraz daha geliştirilirse, Nepal’de oturup Amerikan Kongre Kütüphanesindeki tüm kitaplara erişebileceksiniz. Bunun ne anlama geldiğini bir düşünün. Tüm zamanların bilgisine, bu gezegenin herhangi bir noktasından erişebileceksiniz. Bu, düşleyebileceğim en demokratik gelişim’ diyor.
Amazon’un kurucusu Jeff Bezos bununla da yetinmiyor. Gizlilik perdesi altında Kaliforniya’da yeni bir arama şirketi kuruyor. Bu şirketin adı A9.com olacak.
Yahoo da geliyor
Bu arada Yahoo da boş durmuyor. Inktomi adı verilen algoritmik arama motorunu geçen mart ayında 235 milyon dolara satın alarak güçlü bir çıkış yapmayı planlıyor. Bu arada ekim ayında ücretli arama yapan Overture’ı da 1.63 milyar dolara satın aldı. Kaldı ki Overture da bundan önce Altavista ve AlltheWeb’i satın almıştı.
Herkes Yahoo’nun bütün bu birbirinden kopuk gibi görünen unsurları birleştirerek, devasa bir Frankenstein arama motoru oluşturacağını tahmin ediyor.
Bu arada ilginç olan Yahoo’nun Google ile iş ortaklığının bulunması. Ancak bu antlaşmanın uzun sürmeyeceği düşünülüyor. Yahoo’nun Google ile ilişkisini kopartarak Inktomi’yi devreye sokacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Oyun dışı mı?
Time’a göre (2 Şubat 2004) Google’ın oyununun dışına itildiğini söylemek için çok erken. Kaldı ki arama yarışını kimin kazanacağından çok ne kazanacakları sorusu daha önemli. Ayrıca müşterilerin ne kaybedeceği de bu bağlamda önemli.
Web hızlı bir şekilde tek bilgi edinme ortamı haline gelerek diğer medyanın ayağını kaydırıyor. Google veya diğer arama motorları, yalnızca birer web sitesi değil; bunlar bilgiyi görmemizi sağlayan birer mercek. Dolayısıyla gördüklerimizi ve görmediklerimizi etkiliyor.
Bu şirketler politik, ekonomik ve sosyal konularda dünya kamuoyunu istedikleri yönde manipüle etme gücüne sahip olacaklar. Bu nedenle düzenleme kurumlarının zaman yitirmeden devreye girip önlem almaları gerekiyor.
Google Web'de adım adım ilerliyor
Geçen hafta itibarıyle Google yaklaşık 4 milyar Web sayfasını endeksledi. Bu, tüm İnTernet'in yüzde 1'i anlamIna geliyor. Google endekslemeyi şöyle gerçekleştiriyor:
1- Googlebot serbest bırakılır
Google, çok geniş kapsamlı olan endeksi geliştirmek ve sürdürmek için ‘‘webcrawler'' adını verdiği ‘‘örümcekler''ini gönderir. Bu örümcekler Web sayfalarını bulur ve işleme hazır hale getirilir.
2- İndeks yaratılır
Googlebot'lar sayfaları indirir ve arama motorlarına devreder. Bu sayfalardaki herhangi bir bağlantı, ileride referans olarak kullanılmak üzere bir kenara ayrılır.
3- İndeks güncellenir
Arama motorunu güncellemek için, ‘‘crawlers'' düzenli bir şekilde
haber sitelerini ziyaret eder ve zamana bağlı olan ifadeleri güncelleştirir.
4- ‘‘Arama'' girilir
Google.com'un ana arama alanına ‘‘President Bush'' yazılır. İlgili bağlantılar ekrana gelir.
5- Sayfalar sıraya dizilir
Google'ın motoru sayfanın popülaritesine bakar ve arama sonuçlarını sıraya sokar. Sponsorlu bağlantılar ayrı bir yerde üretilir.