Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2002 17:51
Ünlü bilim yazarı Adrian Berry yazıyor: Bilim zihinlerin gücünü yitirmesini önleyemedi; yaşlı nüfus giderek artıyor ve zihnen giderek güçsüzleşen yaşlıların (gerontokratlar) dünyayı yönetmesi, bütün toplumlar için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Berry daha da ileri gidiyor: Yaşlılar giderek despot oluyor. Sinir hücreleri öldükçe beynin verimliliği azalıyor. Yaratıcı eserler genç beyinlerin ürünüdür. Teknoloji bakımından 10 bin yılda daha iyi yere varamayışımızın nedeni, zihin güçlerini kaybeden yaşlıların yönetimidir.
Tıbbın sürekli gelişmesi hepimizi yoksullaştırabilecek bir krize yol açma tehlikesi taşıyor. İnsamnlar çok daha uzun yaşıyorlar. Ama vücutlarının zamandan daha az etkilenmesine rağmen, zihinlerinin gücünü yitirmesini önleyecek bir şey henüz icat edilmedi.
Şimdiki Çin ve Brejnev devrindeki Sovyetler Birliği gibi, Aristoteles'in ‘‘gerontokrasi’’ adını verdiği yaşlı ve zihnen güçsüz insanlar tarafından yönetilmeye yazgılıymış gibi görünüyor. İstatistikler açık. Yaşı 65 ve üzerinde olan Avrupalıların sayısı son otuz yılda neredeyse ikiye katlanarak 47 milyondan 93 milyona çıktı. OECD'ye (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) göre 2025 yılına gelindiğinde Avrupalıların dörtte biri 65 yaşın üzerinde olacak. Ortalama yaşam süresinin en uzun olduğu ülke olan Japonya'da (erkekler için 75,6 yıl, kadınlar için 81,4 yıl) sürekli yeni rekorlar kırılıyor.
Aşırı nüfus artışının tehlikelerine karşı onlarca yıldır sürdürülen propaganda gittikçe büyüyen bir nüfus felaketi yarattı. Doğum oranları düştü - propagandacılar da bunu istiyordu - ama bu düşüş yaşlılar için geliştirilmiş daha iyi ilaçlarla birleşince, fiziksel olarak sağlıklı ama zihnen yetersiz yaşlı insanların çoğunlukta olduğu bir nüfusla karşı karşıya kalabiliriz.
En kötü olasılık da bu insanların hükümetlerde daha fazla yer alacak olması. Geçmiş örnekler düşünüldüğünde bu eğilim feci sonuçlar verebilir. Shelley'nin ‘‘yaşlı adamların huysuz oldukları, kendi bildiklerini okudukları’’ yolundaki uyarısından binlerce yıl önce, insanlar İhtiyarlar Heyeti ve benzer isimler taşıyan geronrokratlara kendilerini teslim etme gibi tehlikeli bir alışkanlık edinmişti.
Sparta’yı mahvedenler
Bir zamanlar eski dünyanın en güçlü ve ümit vaat eden uygarlığı olan Sparta, 60 yaşından küçüklerin alınmadığı 23 kişilik idare heyeti gerousia tarafından mahvedilmişti. Gerousia'nın kralın üzerinde bile mutlak bir gücü vardı. İstediklerini yargılamadan ölüme mahkum edebilirlerdi ve halkın bütün ‘‘çarpık’’ kararlarını veto etme haklarıyla övünürlerdi. Peloponnesos Savaşını kazanan ancak gerousia'nın huysuz bunaklığıyla yerle bir edilmeye boyun eğen Sparta için Thukydides şunları söylemiş:
‘‘Diyelim ki Sparta şehri terk edildi ve tapınaklarla zemin planı hariç bir şey kalmadı. İleriki çağlarda bu gücün ününe layık olduğuna kimse inanamayacak. Şehirlerin muazzam tapınakları ya da başka anıtları yok. Daha ziyade bir araya gelmiş birkaç köyü andırıyor, bu yüzden de hiç bir albenisi olmayacak.’’
O tarihten kısa bir süre önce eski dünya bir yaşlı despotlar hanedanlığı olan Pers kralları tarafından kuşatılmıştı. Bunların sonuncusu Kserkses, askerlerini boğmasının cezası olarak denizin bin kere kamçılanmasını emretti. ‘‘Kalleş su!’’ diye bağırdı. ‘‘Kral Kserkses, istesen de istemesen de üzerinden geçecek!’’ Çünkü ihtiyarlıkla despotluk bir araya geldiğinde her türlü kaynaktan, hatta cansız bir nesneden gelen bir direnişle bile çok zor tahammül edilir.
İnsanın aklına Prusya Kralı Friedrich Wilhelm'in bunaklık dönemi geliyor. Bakın Macaulay ne yazmış:
‘‘Rasgele güç kullanma alışkanlığı onu acımasız bir insan yapmıştı. Öfkesi sövgüler ve yumruklarla patlak veriyordu. Majesteleri yürüyüşe çıktığında, hayvanat bahçesinden vahşi bir hayvan kaçmış gibi herkes sağa sola kaçışıyordu. Sokakta karşısına bir hanım çıkacak olsa önce bir tekme atar, sonra da evine gidip veletlerine sahip çıkmasını söylerdi. Bir din adamı görecek olsa muhterem beyefendiye okumaya ve dua etmeye gitmesini ihtar eder, bu sofuca öğüdünü tutsun diye de adamı değneğiyle evire çevire döverdi.’’
Yaşlılıkta giderek zayıflayan zihin, sürekli bozulan yongalarının yerine yenisi konmayan bir bilgisayara benzetilebilir. Gençlikte beynin bütün bölümleri yaklaşık 10 milyar nöronla yani sinir hücresiyle birbirine bağlıdır. Bir bilgisayarın elektronik bağlantı yolları ise bir sıra takip eder. Bu nedenle de bir bilgisayar hem şimşek gibi hızlıdır hem de aptaldır. Beyindeki sinir hücreleri ise birbirleriyle bağlantılı olduklarından, beyne daha büyük bir zeka ve çok yönlülük, ancak oldukça yavaş bir uslamlama gücü verirler. Yaşlılıkta sinir hücreleri öldükçe beynin verimliliği gittikçe azalır. İlgili sinir hücreleri artık yaşamsallıklarını korumadığından uslamlama sırasında bazı basamaklar atlanır.
Böylece, Encyclopedia Britannica'da yazdığı gibi, yaşlılar ‘‘bencil, duygusal açıdan değişken, alışkanlıklarından katı, dostlarına ve ailelerine karşı şüpheci’’ bir hal alabilirler. Bunun hastalıkla ilgisi yoktur (her ne kadar hastalık ya da sefih bir yaşam bu durumu ağırlaştırabilirse de) dokuların zamanla doğal olarak bozulmasından kaynaklanır.
Zihinsel gücün kaybı çarpıcı sonuçlar yaratabilir. Bu sonuçların en beklenmedik olanı Napoleon'un kendisininkinden yaklaşık üçte bir oranında büyük bir orduyla savaşarak 1805'te Austerlitz'te kazandığı zaferdir. Pek az tarihçi bu parlak zaferin basit açıklamasını bulabilmiştir: Napoleon ve ona bağlı sekiz komutanın yaş ortalaması 39'du, oysa başlıca düşmanları Rus general Kutusov 60 yaşındaydı.
Yaratıcı deha eserleri de bu yüzden çoğunlukla gençlikte ortaya konur. Isaac Newton kütleçekimi yasasını bulduğunda sadece 23 yaşındaydı. Kara Prens, Crecy Çarpışmasını 16 yaşında kazanmıştı. Edward Gibbon 5 yaşında Yunanca öğrenmiş, Mozart 8 yaşında ilk senfonisini yazmıştı.
6 yıl yarı ölü
Buna karşılık Kraliçe Victoria'nın ‘‘çılgınca ve anlaşılmaz’’ dediği bir ruh halinde olan 84 yaşındaki Gladstone'un İrlanda sorununa yaklaşımı günümüze kadar uzanan sonuçlar yarattı. Ayetullah Humeyni ülkesini refahtan felakete sürükledi. Leonid Brejnev 70'inde felç geçirip ‘‘yarı ölü hale gelmesine’’ rağmen 6 yıl daha Rusya'yı yönetti. ‘‘Yozlaşmış çevresi tarafından idare ediliyordu ve artık ne olup bittiğini anlamaktan acizdi’’ demiş bir tarihçi.
Ama istisnalar da var. Ronald Reagan'ın 72 yaşında, ‘‘Yıldız Savaşları konuşması’’ diye bilinen birkaç anlaşılmaz sözle komünist imparatorluğunun yıkılışına nasıl katkıda bulunduğu hiç unutulmayacak.
Gerontokrasi tarihte en sık rastlanan hükümet tarzıdır. Monarşiler ve cumhuriyetlerden on binlerce yıl önce, atalarımızın daima kabilenin yaşlıları tarafından yönetildiğine inanılıyor. Yaşlılar geleneğin koruyucusu sayılırdı, yaşları onlara prestij ve otorite kazandırırdı. Buradan, bilgeliklerine de güvenilebileceği gibi genelde yanlış bir sonuca varılırdı.
Homo sapines'in ortaya çıkması ve uygarlığın başlangıcı arasındaki 100.000 yılda teknolojinin yavaş ilerlemesinin nedeni kısmen gerontokrasiler olabilir. Günümüzde gerontokrasi nüfus artışından bile daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Bununla ancak doğum oranlarını azaltmaya yönelik aptalca tedbirlere karşı çıkarak savaşılabilir.