İnsan niçin nefes darlığı çeker?

Güncelleme Tarihi:

İnsan niçin nefes darlığı çeker
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2005 01:43

Her şey normal, ama nefes darlığının nedeni ne olabilir? İşte kliniklerde geçen ilginç bir hasta ve hastalık öyküsü size. Bu öykünün kahramanı ise aspirin... Gerektiği kadar alındığında kalp krizi olasılığını bile yüzde 44 kadar azaltan aspirinin midede kanamaya neden olması sonucu ortaya çıkan tablo, nefes darlığı ile sonuçlanacak, ancak ehil bir doktor durumu denetim altına alacaktı...

Acil servisin baş döndürücü telaşı içinde kadının sesi zar zor duyuluyordu: "Beni iyileştireceğinizi biliyorum doktor. Ama kendimi niçin bu kadar halsiz hissediyorum? Kolumu bile kaldıramayacak kadar yorgunum." Tansiyon cihazı biraz düşük bir değer gösteriyordu, 98/65; nabız normaldi, 76; kan oksijen düzeyi son derece sağlıklıydı.

"Merak etmeyin. Endişelenecek bir durum yok. Yaşamsal değerleriniz normal. Ancak bu durumunuza neyin yol açtığını henüz bilmiyorum"

Bölüm hemşiresi hastanın dosyasını getirdi: Yaş 67; orta şiddette seyreden yüksek tansiyonun dışında önemli bir sağlık sorunu yok; dört gündür halsizlik ve kesik kesik nefes alma; o sabah yataktan kalkamama. Enfeksiyon veya kalp krizi belirtileri yok.

Soluk alma zorluğunun, akciğerdeki bir kan pıhtısından kaynaklanmış olabileceğini düşünerek, "Son günlerde uçakla yolculuk yaptınız mı?" diye sordum.

Sorumu hastanın yerine asistanım yanıtladı: "Hayır. Ayrıca tromboflebit (tıkalı ve iltihaplı damarlar) belirtisi de yok. Yalnızca el ve ayaklarına iğne batırılıyormuş gibi hissettiğini söylüyor. Bu ne olabilir ki?"

"Şimdilik veriler çok yetersiz" diyerek başka bir belirtinin olup olmadığını sordum.

"Geçen hafta biraz ishal olmuş. Dışkısı bazen siyah renkteymiş. Aile hekimi dışkıda kan aramış. Sonuç negatif. Doktorun verdiği ilaçla ishali düzelmiş."

"Hasta Pepto-Bismol kullanmış olabilir mi? Bu ilaç dışkıyı siyaha boyar. Veya demir?"

"Sanırım kullanmış."

"Son günlerde yeni bir ilaca başlamış mı?"

"Hayır. Yalnızca tansiyon ilaçlarını kullanıyormuş."

Biraz daha ayrıntı

Asistanımın bana anlattıkları bu kadardı. Oysa bölüm sorumlusu olarak benim daha fazla ayrıntıya ihtiyacım vardı. Başka bir ilaç daha kullanmış olamaz mıydı? Evet. Doktoru bir ay önce hastasına günde bir aspirin kullanmasını söylemişti. Bütün olarak mı? Evet. Bugüne dek dışkısı kaç kez siyah çıkmıştı? Günde iki veya üç kez. Dışkının rengi katran gibi miydi? Evet.

Hastam bu soruları yanıtlarken endişeli gözlerle beni süzüyordu. Durum çok mu vahimdi? Hayır. Ancak katran renkli bir dışkı bu halsizliğin nedeni olabilirdi.

Şimdi sıra asistanımı sınamaya gelmişti. "Aspirin artı katran renkli dışkı eşittir ne?"

"Gastrointestinal kanama?"

"Gibi duruyor. Hematokriti büyük bir olasılıkla 23 civarındadır." Hematokrit, alyuvarların, toplam kan hacmine oranını ölçer. Normal değeri yüzde 30 ve üzeridir.

"Aile doktorunun niçin yarım aspirin yerine tam aspirin verdiğini anlamadım."

Mideyi delmiş

Hematokrit sonuçları gelmişti: Yüzde 18.

Asistanım, büyük bir şaşkınlıkla bu değerin bu kadar düşük çıkacağını nasıl tahmin ettiğimi sordu.

"Benim tahminim 23 idi. Ama 18 çıktı. Bu durumda hastamız kan hacminin yarısını yitirmiş olmalı."

Asistanım açıklama bekleyen hastanın yanına giderek sorunun kaynağına indiğimizi ve kan kaybının nedenlerini anlattı.

Hastam "Ama, nasıl olur" diyerek şaşkınlığını dile getirdi.

"Aspirin midenizin içini kaplayan tabakayı tahriş ederek ülser oluşumuna yol açmış. Daha sonra kanamış. Bu nedenle dışkınızın rengi simsiyah. Sindirilmiş kan bu renk olur. Daha önceki testlerde bu durumun niçin ortaya çıkmadığını anlamadım. Belki de aralıklarla kanıyordu."

"Yoksa ölecek miyim?"

Asistanım hastanın paniğini yatıştırması gerektiğini hissetti: "Hayır. Fakat sizi üst kata gastroentrolojiye götüreceğiz. Orada midenizi endoskopi ile inceleyip ülserinizi tedavi edecekler."

Fakat endoskopi odasına götürülürken hastamın rengi biraz daha sarardı. Soluk alma hızı arttı, tüm vücudu titremeye başladı. O an hastanın sedatif (yatıştırıcı ilaç) ve endoskopiyi kaldıramayacağı gerçeği kafama dank etti.

"Hastayı yerinde bırakın. Kanı çok düşük. Kendisine alyuvar takviyesi yapacağız"

Aspirinin yol açtığı sorunlar

Aspirin ve yeni NSAID’lerin yol açtığı sorunların başında siklo-oksijenazın tüm etkisini baskılamaları geliyor. Bu enzim pek çok biyokimyasal reaksiyonda etkilidir. Bunlar midede, asitlere karşı mukus tamponu vazifesi görür ve bikarbonat birikimini sağlar (Bunlar olmadan ülser riski 20 misli artar); ayrıca bu enzimin bir işlevi de kan damarlarının genişlemesine ve doğum sırasında rahmin bebeği itmesine yol açmaktır.

Bütün bunlara karşın milyonlarca insan siklo-oksijenazın fonksiyonlarını bloke eden ilaçlar kullanıyor. Sözgelimi ABD’de 50 milyon kişi her gün bir aspirin ve 17 milyon da diğer NSAID’lerden kullanıyor.

Bunun bedeli de oldukça yüksek: Aspirin, iki yıllık bir kullanımdan sonra 100 hastanın birine zarar verir. NSAID’ler gastroentestinal kanama riskini 5 misli artırır. Ayrıca bu durum, 65 yaş ve üzerindekiler, kalp hastalığı olanlar ve ülser hastaları için daha da vahimdir.

Daha güvenilir seçenekler

Daha güvenilir seçenekler de aspirinden pek farklı değil. Kan damarlarının iç kısımlarında plaka oluşumunu engelleyen ilaçlar şu anda yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak bunların arasında Ticlid adı verilen biri, ölümcül bir pıhtılaşma hastalığı riski taşır.

Bazı "yeni ve geliştirilmiş" NSAID’lerin de yan etkileri bir bir ortaya çıkıyor. Biri ani bir karaciğer yetersizliğine yol açtığı için piyasadan çekildi; diğerleri gastroentestinal kanama riskini o kadar yükseğe taşıdılar ki 5 günden fazla kullanılmaları sakıncalı bulundu.

Bildiğimiz aspirin hálá kalp krizlerini önlüyor. Bu noktada yararlarının zararlarından daha fazla olduğu kritik noktayı bulmak. Eğer yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolestrol veya kalp hastalığı gibi şikayetleriniz yoksa, günde bir aspirin almanız gerekmez. Ancak bu şikayetlerden biri varsa aspirin yarar sağlayabilir.

İdeal doz konusuna gelince, düşük dozun kanama riskini azalttığını kimse kanıtlamasa da, günde 162 miligramın üzerindeki bir dozun (iki bebe aspirini) üzerine çıkmak yarar sağlamaz.

Bu öyküdeki hasta yalnızca orta şiddette seyreden bir yüksek tansiyondan şikayetçi olduğu için günde bir aspirin (325 mg) almasına gerek yoktu.

Mutlu son

New York Üniversitesi’ne bağlı Downtown Hastanesi acil bölüm sorumlusu Dr Tony Dajer’in anlattığı ve Discover, Mart 2005’te yayımlanan bu ilginç öykü mutlu sonla bitti:

İki ünite kan verdikten sonra hastamın rengi yerine geldi ve nefesi düzeldi. "Yeniden dünyaya gelmiş gibi hissediyorum" diyerek eski gücüne kavuştuğunu dile getirdi.

Daha sonra yapılan endoskopide kanamaya yol açan mide ülseri görüldü. Ancak mide cidarının yarayı iyileştirmesi için bir haftalık bir sürenin geçmesi gerekir.

O gece hastam kan kustu. İkinci bir endoskopi, onikiparmak bağırsağında yeni bir ülseri teşhis etti. Bu yara özel yöntemlerle kapatıldı. 5 ünite kan daha verildi. En sonunda hastam kendini toparladı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!