Güncelleme Tarihi:
ÖNCE her Avrupa kupası maçından sonra yaptığımızı yapalım ve Galatasaray'ı kutlayalım. Dünya futbol endüstrisinin dev ülkelerinden İspanya'nın temsilcisini evinde duman etmek kolay bir iş değil. Daha önemlisi Milan gibi, Bologna, Borussia Dortmund gibi futbol devlerini teker teker devirerek, yarı final vizesi alıyorsunuz... Büyük iş... Her Türk'ün bu bayram günü Galatasaray'ı alkışlaması ve verdiği gurur için ona teşekkür etmesi ve de final için dua etmesi lazım. Türk futbol tarihinin bu en büyük zaferlerinden birinden sonra maçla ilgili ne yazılabilir ki?
Galatasaray'ın Avrupa tecrübesi Mallorca'dan kat be kat fazla. Galatasaray'ın yıldızları Mallorca'dan çok fazla. Dün akşamki maç aslında 48. dakikada bitti. Kalecisi ve defansıyla İstanbul amatör küme takımlarının görüntüsünü veren Mallorca'nın hücum adamlarının gücü belliydi. Stankoviç, Carlos ve Tristan çok çabuk ve hızlı oyunculardı. Fatih soldan gelen Stankoviç ile Soler'in koşu yoluna Ümit ve Okan ikilisini çekerken, Lauren'in geldiği ters tarafta Emre ve Ergün ile adeta bir duvar ördü.
ZİL ŞAL VE GÜL
Skora bakıp, aldanmamakta yarar var. İlk yarı çok zor geçti Galatasaray için. Ama Galatasaray'ın şansı da yaver gitti. 44. dakikada Arif'in ve ikinci yarının hemen başında Emre'nin golleriyle Mallorca çöktü ve Galatasaray farka gitti. Skorun 7-8 olması işten bile değildi.
İkinci yarı Mallorca bütün hatlarıyla amatör takımdan farksızdı. Bir yanda Oviedo'dan kovulduktan sonra işi zor bulan Mallorca Teknik Direktörü Vazquez, öte tarafta Avrupa'nın transfer listesine aldığı Fatih Terim... Kendi sahasında 16 maçtır yenilmeyen, bu yıl Avrupa kupalarındaki tüm deplasman maçlarını kazanan Mallorca'yı dün gece böylesine bozan, Fatih Terim'den başlayıp, yedekler sırasında biten her futbolcunun ortak inancı ve UEFA Kupası'nı kazanma heyecanıydı. ‘‘İspanya'da zil, şal ve gül’’ derler, biz de dün gece ‘‘sarı, kırmızı ve gol’’ dedik. İspanya'daki bayram herkese kutlu olsun.