İlk aşkı marangoz kalfasıydı

Güncelleme Tarihi:

İlk aşkı marangoz kalfasıydı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 1999 00:00

Haberin Devamı

Seda Sayan, genç kızların bir anda áşık, ünlü ve zengin olduğu Türk filmlerine mest olurdu.

Her sıfatı hakkıyla yaşayıp, kendine yakıştırabilen bir kadındır Seda Sayan... Bektaşi gönüllü, özü sözü bir, ağzına geleni söyleyebilecek kadar da cesurdur... Şarkıcı, oyuncu, talk show'cu, haberci, ev kadını, dost, arkadaş, sırdaş ve bacıdır... Önce Eyüp, sonra Kadırga'nın tozlu sokaklarında kavgalara tutuşarak büyürken, şarkıcılık uğruna evinden kaçtığını bile gizlemeyecek kadar açık sözlüdür... Evet, asıl adı Aysel Gülsaçar olan Seda Sayan, 1965 yılının yürek ferahlatan bahar günlerinden birinde doğar... Babası yazmacı ustası Dursun Gülsaçar'ın ise yüreği kararır... Çünkü o, ilk kızı Nursel'den sonra bir erkek çocuk beklemektedir. Yüzünü bile görmek istemediği kızının adını Aysel koyarlar. Nursel ve Aysel'den sonra önce Şahin, sonra da Sedat doğar... Böylece ailede iki kız, iki erkek çocukla denge kurulur ve baba Dursun Bey mutlu olur... Ne var ki, aile kalabalıklaştıkça hayat zorlaşır onlar için...

EKMEK BULAMADIĞI YILLAR

Seda Sayan, ne kadar zirveye çıksa da, ne kadar çok para kazansa da, Aysel olarak yaşadıklarını hiç unutmaz, unutamaz.

'Eyüp'te, 11 ailenin oturduğu, avlusu, tuvaleti ortak gecekondulardan birinde doğup büyüdüm ben. İlkokula giderken, önlük ve çanta parasını çok zor denkleştirmişti babam. Çünkü tembeldi, alkol düşkünüydü. İçer içer olay çıkarır, anneme saldırır, bizi döverdi.

Yaşadığımız müthiş bir yoksulluktu. Bazı geceler yiyecek ekmek bulamazdık. Annemin, 'Bakkala ekmek gelmemiş, uyuyun ekmek gelince ben sizi uyandırırım' diyerek bizi kandırıp aç yatırdığı çok olurdu. Ama babamın içki parası her zaman bulunurdu. Öyle kavgacıydı ki, evdekileri dövdüğü yetmez gibi, kirasını ödemediği evsahipleri para konusunda ısrar edince onları da döverdi. Hayatta ençok başkalarının aile fotoğraflarına, siyah beyaz resimlerin olduğu albümlerine özenirim. İçimde hep uktedir. Çünkü, ekmek alacak paramız yokken, fotoğraf çektiremezdik.'

TEK SUÇLU BABASI

Seda Sayan o günden bugüne köprü kuruyor birden. Kardeşleriyle ilgili yaşadığı dramın faturasını babasına çıkarıyor öfkeyle.

'Bakın, yaşanan bir olay, acısı hala yüreğimde olan bir dram var şimdi. Küçük kardeşim Sedat, ağbisi Şahin'i vurdu. Çünkü, Şahin tam bir psikopattı. Uyuşturucu kullanmak onda, kavgacılık, geçimsizlik onda, ne ararsanız var. Ve Şahin'i yaratan, onu bu hale getiren, gerçek suçlu babamdır. Şahin'i psikopat yapan babamdır. Şahin'in bu hale gelmesi hep babamın yüzündendir. Onu döve döve isyankar yaptı. Sedat küçüktü, yırtardı dayaktan. Bana dokununca artistlik yapar, yandım Allah deyince, uzatmazdı. Ama en çok dayağı ablam Nursel'le Şahin yerdi. Bu ibret olsun herkese. Alkolik ve dayakçı babalar çocuklarını düşünmeli. Şahin'in şimdi kanı değişti, tedavisi yapıldı, pırıl pırıl oldu. İnşallah artık uyuşturucu kullanmaz. Allah uyuşturucu satıcılarının belasını versin.

Kendi başıma gelen bu felaketi, deprem bölgesine giderek unuttum. Yoksa müthiş bir bunalım içindeydim.'

TGRT'nin 'Yetiş Bacım'ı, yoksullukların ve acıların içine kamerasıyla girdikçe, hep geçmişini hatırlar, Seda Sayan.

'Her gittiğim evde ben varım. Dayak yiyen kadını dinliyorum, o benim annem. Sarhoş adama bakıyorum, babam. Ayağında ayakkabı olmayan çocuklara bakıyorum, ben ve kardeşlerim. Deprem bölgesinde minik bir çocuk, 'İçerde bisikletim kaldı' diye ağlıyordu. Birden Eyüp'te oturduğumuz evin gazocağı parlamasıyla tutuşup yanışı geldi aklıma. O akşam ablamla birlikte 'Çizmelerimiz içerde kaldı' diyerek katıla katıla ağlamıştık. Oysa ev yanmıştı, tüm eşyalarımız gitmişti.'

Aysel'in yaşadığı o kadar çok ıstırap vardır ki! Mesela, kıl payı ölümden kurtulduğu olayı hatırlar birden...

'Daha çok küçüğüm. Eyüp'teki evin avlusunda oynarken 'Maymuncu geldi' dediler. Adamın biri maymuna elbise giydirmiş, sokak aralarında dolaştırıyormuş. Ben maymunu göreceğim diye yıldırım hızıyla koşunca, komşu kadınlardan birinin çamaşır yıkamak için bahçede kaynattığı kazana çarptım. Tabii kazan da üzerime döküldü. Resmen canlı canlı haşlandım. Doktor, anneme 'Hazırlı olun, her an ölebilir' bile demiş. Kocakarı ilaçlarıyla iyileştim. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Ama o yanıklardan çektiğim ıstırabı asla unutamam.'

SOKAKLARDA YATTI

Yeşil gözleri, sarı saçlarıyla, o yılların pek revaçta olan 'Küçük Ev' dizisindeki Laura'sına benzetilir Aysel. Oysa onun gözü artistlikte değil, şarkıcılıktadır.

'İlkokul öğretmenim Muazzez Karipçin'di. İnşallah yaşıyordur, kulakları çınlasın. Bazen 'Hadi Aysel bir şarkı söyle bakalım' derdi. Bir gün annemi çağırarak müziğe aşırı ilgim olduğunu söyledi. Konservatuvar konusu o zaman gündeme gelmişti ama nerde! Yiyecek ekmek bulamadığımız gün olurdu. Hiç unutmam öğretmenim de, elimden tutup İstanbul Radyosu'ndaki Ses Yarışması'na götürmüştü beni. Ne yazık ki başarılı olamamıştım. Günlerce ağladım, ağlamaktan gözlerimin aklarına kan oturdu.'

Ama müziğe öylesine sevdalıdır ki Aysel... Bu uğurda her şeyi göze alarak evden bile kaçar.

'Henüz 15 yaşındaydım. Babamın evde herkesi kırıp döktüğü bir gün Kadırga'daki evden kaçtım. Hiç unutmuyorum, geceyi Fındıkzade'de bir apartman boşluğunda geçirdim. Sokakta yattım açıkçası. Yanımda Ümit adlı bir kız arkadaşım daha vardı. Ertesi gün de Şişli'deki aile dostumuz Şükran ablamın yanına gittim. Polise başvurmuş ailem. Sonra karakola gidip teslim oldum. Bu olay hayatımdaki en büyük risktir. Başıma her şey gelebilirdi çünkü. Bu yüzden kimsecikler evinden kaçmasın, sakın ola bana özenmesinler, benim kadar şanslı olmayabilirler.

Kaçış nedenim babamdı. Şarkı söylememe de karşı çıkmıştı.'

Kadırgalı Aysel Gülsaçar, önce Aysel Gül adıyla düğün salonlarında, sonra Seda Sayın adıyla üvertür olarak kulüplerde çalışır. Hatta, o günlerde Çemberlitaş Kız Lisesi'nde okumakta olan Aysel'in geceleri üvertür şarkıcılık yaptığı ortaya çıkınca okuldan kovulur. Ama yılmaz ve müzikteki mücadelesini sürdürür.

'Tavernada çalışırken, birisi Turgut Akyüz'e tavsiye etmiş beni. Rahmetli Turgut beni dinleyip beğenince, o zamanın meşhur eğlence yerlerinden olan Stardust'ta üç bin lira yevmiyeyle işe başladım. Silahlı bir saldırı sonunda Turgut ölünce yıkıldım. Ardından sahildeki Kamacı'da çalıştım. Derken, Gülizar Gazinosu'na geçtim ve artık sınıf atlamıştım. Seda Sayın dediler, sonra Seda Sayan oldum. Filmlere başladım ve Fahrettin Aslan keşfetti beni. O ara Zeki Alasya- Metin Akpınar'ın yanında 'Elma Kabare'de çalıştım. Şov gereği Demirel'in, Özal'ın, İnönü'nün fallarına bakmıştım, şarkılar söylemiştim.'

İLK AŞKI HÜSRAN

Seda Sayan sahnelerde ne kadar cazibeli, şuh, seksi ve çarpıcı bir kadınsa özel yaşamında da o denli evcimendir. Bugüne kadar 1987 yılında futbolcu Rıdvan Kılıç (6 ay sürdü), 1990 yılında Sinan Engin (6 yıl sürdü ve bu evlilikten Oğulcan doğdu) ve 1998 yılında (5 ay sürdü) Soner Yapcacık olmak üzere üç kez nikah masasına oturdu. Seda Sayan, bu arada 1995- 97 yılları arasında, büyük bir aşk yaşadığı Mahsun Kırmızıgül'le de imam nikahıyla evlendiğini açıkladı. Nedense aşk denilince yıllar öncesine dönüverir Seda Sayan.

'Eyüp'te, Kadırga'da bazen para bulunca sinemaya kaçardık. Ve ben Türk filmlerine bayılırdım. Ordaki aşklara, kızların bir anda şöhreti, parayı bulmasına mest olurdum. Ve mahallede bir marangoz kalfasına aşıktım. İlk aşkımdı o. Ama çocuğun haberi yoktu. Dikkatini çekmek için neler yapmazdım ki! Kafama çoraplar geçirip yatar, sabah ruj sürerdim. Nafile! İlk aşkta hüsran yaşadım.'



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!