Oluşturulma Tarihi: Nisan 22, 2002 16:03
1990-2000 arasında son bin yılın en sıcak dönemi yaşandı. Deniz seviyesi son 100 yıl içinde yaklaşık olarak 15 cm yükseldi. Atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu 500 000 yıl içinde en yüksek değere ulaştı...
Antarktikte birkaç hafta önce kopan dev buz kütleleri iklim sorununu yeniden gündeme getirdi. Bu spekülatif gelişmelerin kaynağı henüz tam olarak açıklanabilmiş değilse de iklim bilimciler bir noktada kesinlikle hemfikirler: Küresel iklim değişimi ivme kazandı.
-Kuzey yarımkürede 1990-2000 yılları arasında son bin yılın en sıcak dönemi yaşandı.
-Deniz seviyesi son 100 yıl içinde yaklaşık olarak 15 cm kadar yükseldi.
-Atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu 500 000 yıl içinde hiçbir zaman bu kadar yüksek olmamıştı ve bu uyarı niteliğindeki değerin daha da artması bekleniyor.
Bunun nedeni çok açık: İnsan, özellikle de fosil yakıt (petrol, doğal gaz ve kömür) kullanımı yüzünden yoğun miktarda CO2 üretiyor ki bu da diğer sera gazlarıyla birlikte alttaki atmosfer tabakasının ısınmasına yol açmakta.
Etkileri görülüyor
Küresel ısınmanın etkileri şimdiden hissedilmekte. Örneğin Arktik denizindeki buz tabakası git gide incelerek 50 yıl öncesindeki yarı kalınlığa düştü. Ve bu olumsuz gelişme bölgede yaşayan insan ve hayvanların doğal yaşam alanlarına büyük zararlar veriyor. Ayrıca:
Alplerde açıkça izlendiği gibi dağlardaki buzullar da git gide çözülmekte. Buz adam ‘Ötzi’ de zaten bu nedenle bulunabildi.
Akdeniz bölgesi son zamanlarda daha uzun süreli sıcak hava dalgasıyla birlikte sel felaketleri ve heyelanlara neden olan yoğun yağışların etkisinde kalıyor. Tropikal okyanuslardaki ısınma yüzünden mercanlar ölüyor. Bunların hepsi de küresel ısınmaya işaret ediyor ki benzer değişimlerle ilgili liste sanılandan çok daha uzun.
Küresel ısınmanın etkisi ülkemizde de hissedilmekte. Son yıllarda kışların ılıman ve yağışsız geçmesinden küresel ısınma sorumlu. Büyüklerimiz çocukluklarında yaşadıkları karlı günleri ve saçaklardan sarkan metrelerce uzunluktaki buzları zaman zaman abartarak anlatsalar da öykülerindeki gerçeklik payı büyüktür. Oysa bugünün çocukları kızak keyfi yerine kar tatiline sevinir oldular.
Kış aylarında yaşanan güçlü lodos fırtınalarıyla meydana gelen ani ve yoğun yağışlar yurdumuzun birçok yerinde büyük maddi zararlara zamana zaman da can kaybına neden olan sel felaketlerini doğurmakta.
Henüz başlangıçtayız
Fakat bunlar henüz başlangıç gelişmeleri. Küresel ısınma geçtiğimiz 100 yıl içinde yaklaşık olarak 0,6 derecede seyrediyordu. CO2 ve diğer sera gazlarının daha fazla yoğunlaşması ve atmosferde birikmesiyle dünya gelecek 100 yıl içinde 3-5 derece daha ısınacak ki bu artış insanlık tarihinde son buzul devri ve günümüz iklimi arasındaki en önemli sıcaklık farklı olacaktır.
Sonuçlar son derece dramatik olabilir. Güney Akdeniz bölgesindeki aşırı sıcaklar orta ve Kuzey Avrupa’ya doğru yayılırken, şiddetli yağışlar da artabilir.
Yine aynı bölgelerde şimdiye dek sadece tropikal bölgelerde görülen yağışlı ve güçlü fırtınaların yaşanması olası. Dağlık bölgelerdeki yoğun kar yağışları tehlikeli çığların düşmesine yol açacak. Deniz seviyesinin yüzyılın sonuna dek yarım metre kadar yükselişi Grönland ve Antarktik bölgesindeki dev buzul kütlelerinin erimeye başlamasıyla uzun vadede daha da artması beklenebilir.
Bu gelişmeyi tamamen durdurmamız mümkün değil. İklim, radikal etkilere yavaş yavaş tepki göstererek oldukça yavaş işleyen bir sistem. Fakat yine de belli bir seviyeyi koruyarak en kötü değişimleri önleme şansımız yok değil. Bunun için dünya çapında atmosfere yayılan sera gazını önümüzdeki 100 yıl içinde, bugünkü yoğunluğu çok küçük bir değere düşürecek uzun vadeli stratejilerin uygulanması doğru olacaktır. Ve bu da ancak fosil yakıtlara alternatif enerji kaynaklarıyla sağlanabilir. Özellikle de dünyada son derece yoğun olan güneş enerjisi uygun bir çözümdür.
Mojib Latif
Hamburg Max-Planck İklim Modelleri Yöneticisi