OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 30, 2003 00:00
İpek Şenoğlu (24), dört yaşından itibaren sporun her dalıyla yakından ilgilenir, 12 yaşında da tenisle tanışır. 14 yaşında İstanbul TED Kulübü'ne giren genç kızdaki yeteneği fark eden antrenör Engin Kratzer, hemen yoğun bir program hazırlayarak genç kızı çalıştırmaya başlar. O dönemlerde basketbolda Yıldızlar Takımı'na da çağrılan İpek tercihini tenisten yana kullanır. Türkiye'de her yaş grubunda şampiyonluğu bulunan İpek, bir buçuk yıldır profesyonel olarak tenis oynuyor. Türkiye'de birçok şampiyonluk kazanan tenis kortlarının başarılı ismi İpek Şenoğlu, dünya sıralamasında da bir buçuk yıl içinde 1200. sıradan 367. sıraya yükseldi. Ağustos ayında Londra ve Belçika'daki turnuvalarda şampiyon olan Şenoğlu'nun hedefi, Wimbledon, US Open gibi bir grand slam turnuvasında oynamak ve olimpiyatlarda kortlara çıkmak. ''Dünya sıralamasında ilk 250 tenisçi arasına girdiğimde Amerika, Fransa, Avustralya Açık ve Wimbledon'da eleme turu oynayacağım ve bu da Türkiye için bir ilk olacak'' diyor.Bireysel sporları daha çok sevdiğimi fark ettim. Teniste şampiyonluk daha kolaydır. Yenilsen de kazansan da hakimiyet sendedir. 16-18 yaş grubunda da Türkiye şampiyonu olunca, tenise daha çok yöneldim. Bugün 10 yaşındaki gençler profesyonelliğe adım atıyor. Benimki biraz daha geç oldu: 22 yaşında profesyonel oldum. Çünkü üniversiteye gittim. Türkiye'de 16-17 yaşına geldiğiniz zaman sorunlar başlıyor. Ya okulu ya da sporu seçmek zorundasınız. İkisi arasında
seçim yapamadığım için tenis bursuyla Amerika'ya gitmek istedim. İnternette araştırma yaptım ve birçok okula müracaat ettim. Bunun için iki şey gerekli: İngilizce bilmek ve tenisteki dereceleriniz. Los Angeles'ta Pepperdine Üniversitesi'ne kayıt oldum. İyi derecelerim sayesinde hiçbir sorun yaşamadım. Yılda 40 bin dolarlık bir burstu. Hem uluslararası işletme okudum hem de tenise devam ettim. İnşallah benden sonra gelecekler için bu konuda bir kapı açmış olurum.ANTRENÖRÜM BİLE YOKİlk önce 2004'ün Eylül ayındaki Amerika Açık Tenis Turnuvası'nda oynamak istiyorum. Eğer bu yıl 250'ye girersem turnuvaya otomatikman çağrılacağım. Ama bir antrenörüm bile yok. TED Kulübü sporcusu olduğum için kulubün ‘Bayan A Takımı’ antrenörü Duygu Akşit'le çalışıyorum. Ama profesyonel bir tenisçinin bireysel antrenörü olması gerek. Dünya sıralamasındaki tenisçilerin hemen hepsinin bireysel antrenörü var. Bir antrenörün Türkiye'de yaşaması için bütün masraflarını karşılamanız ve maaş vermeniz gerek. Sponsorum Genel Sigorta'dan aldığım para sadece yurtdışındaki turnuvalara katılmaya yetiyor. ‘Türkiye’de antrenör yok' diyerek, bu işe gönül verenlere saygısızlık etmek istemem. Ama, antrenörlüğümü yapacak kişinin, hayatındaki her şeyi bırakıp benimle dolaşması gerek. Buradaki bütün antrenörler evli ve çocukları var. Ancak tenisi hayat tarzı olarak seçmiş birisiyle çalışabilirim. Şu anda burada böyle bir antrenör yok.VİZE KUYRUĞUNDAYIMHer konuda yalnızım. Mesela benden daha iyi rakiplerle antrenman yapmak istiyorum. En çok yorulduğum konu, hálá sabah altıda kalkıp konsoloslukların önünde vize kuyruğunda beklemek. Yılda 30 hafta yurtdışına çıkıyorum. Bu çok komik bir olay. Kimseyi suçlamak istemiyorum. Ama bir şeylerin değişmesi gerek. Vize kuyruklarında beklemekten antrenman yapmaya halim kalmıyor. Ayrıca, her çıkışta gideceğim ülkeye yerleşmeyeceğim anlaşılsın diye banka hesabı açmak zorundayım. Uçak ve otel rezervasyonlarını bile kendim yapıyorum. Dünyada benim gibi oyuncuların antrenörü ya da çalıştıkları menajerlik ajansları var. Bütün bu işlerle onlar ilgileniyor. Daha neler neler... İYİ DERECELER ALACAĞIMBir tenisçinin en büyük masrafı uçak biletleri. Birkaç kez onlara ulaşmaya çalıştık ama kötü günler geçirdiklerini söyleyip yanıtsız bıraktılar. Halbuki THY harcama yapmayacak, sadece bana bir yer verecek, o kadar. İlla ki 30 Ağustos'ta gideyim demiyorum. Bir gün önce ya da sonra da giderim. Türkiye'de sistem doğru olsaydı bugün dünyada ilk 50 tenisçi arasında olabilirdim. Amerika'da okurken Amerikan vatandaşı olup tenis hayatıma orada devam etmemi teklif ettiler. Ama istemedim. Burada mücadele edeceğim ki diğer yetenekli sporcuların da önü açılsın. Göreceksiniz dünyada çok iyi dereceler alacağım.TED ANTRENÖRÜ ENGİN KRATZERÜrünümüz hazırGenelde şirketler veya kurumlar imajlarıyla bağdaşan bir
spor dalı seçerler. Yani pazarlayacakları ‘ürünü’ seçerler. Sponsorlukta genelde iki alternatif vardır. Birincisinde ÅŸirketlerin seçtiÄŸi ‘sporcu-ürün’ uluslararası alanda zaten zirvededir: Büyük paralar verip hazıra konarlar. Ä°kincisinde ise sponsorluk yapacak kurum, sporcuyu keÅŸfedip, bir süre sabrederek onunla beraber büyür. Her zaman ikinci alternatifin doÄŸruluÄŸuna inanırım. Çünkü sponsorluk uzun vadeli sürmesi gereken bir iÅŸbirliÄŸidir. Türkiye'de ne yazık ki birinci alternatife daha çok raÄŸbet ediliyor. Åžimdi elimizde zor ÅŸartlar altında büyük yol kat etmiÅŸ Ä°pek ÅženoÄŸlu var. Destek verildiÄŸi takdirde Wimbledon, Amerika Açık gibi grand slam turnuvalarına girecek. Çünkü kapasitesini biliyorum ve azmine inanıyorum. Ancak, destek bu boyutlarda kalırsa çok yakın bir zamanda kaybolup gider. Ãœmit ediyorum ki baÅŸta Tenis Federasyonu ve Türk Tenis GeliÅŸtirme ve EÄŸitim Vakfı Ä°pek konusunda duyarsız kalmayacaktır.Â
button