Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2005 21:58
İngiltere krallığını paylaşamayan iki kadın: Maria Stuart ve kraliçe Elisabeth. Yıllar boyu devam eden çekişmeler, komplo planları Maria Stuart’ı hapishaneye götürür. Fakat kraliçe burada da rahat durmaz. Kendi özgürlüğü için çalışırken, Elisabeth’e karşı komplo planları da yapar. Sonuçta kafası sarhoş bir cellat tarafından kesilecektir.
Arada sırada yayınladığımız siyaset ve bilim tarihinden ilginç kişiliklerin bugüne kadar çok az bilinen çarpıcı öyküler dizisinde size bu hafta İngiltere tahtında yaşanan en vahşi entrikalardan birinin baş kahramanı Maria Stuart ve çevresinde dönen korkunç ve yokedici savaşı sunuyoruz..
İskoçya’yı bir zamanlar küçük krallar yönetiyordu. Bunlar 14.yy’da henüz çocukken taç giymiştir. Ama hiçbiri küçük Maria Stuart kadar erken tahta çıkmamıştı. 7 veya 8 Aralık’ta kral Jakob V ve Fransız eşi Marie de Guise’nin kızları olarak dünyaya gelen Maria Stuart, İskoçya kraliçesi olduğunda henüz altı günlüktü! Beş yaşındayken müstakbel eşini görmek üzere Fransa’ya gitti. Franz o sıralarda dört yaşındaydı!
Canlı bir doğası olan Maria ince uzun boylu güzel bir genç kız olarak büyüdü. Kuğu kadar beyaz boynu kızıla çalan altın sarısı saçlarıyla çevriliydi. Avrupa’nın en güzel kraliçesi aynı zamanda da döneminin örnek hükümdarı idi. Ne de olsa üç taçlı kraliçeydi o. İngiltere kraliçesi Mary Tudor öldüğünde onun tahtını da ele geçirecekti. Fransız kralı Henri II ise Maria’yı aynı anda İskoçya ve İngiltere kraliçesi ilan etmişti.
Fakat bu tür kararları kendileri almayı tercih eden İngilizler, Henri VII ve Anna Boleyn’in kızları Elisabeth Tudor’u tahta çıkardılar.
Vahşiler ülkesi
Fransa kralı ölünce 16 yaşındaki Maria oyun arkadaşıyla birlikte Fransa kraliçesi oldu, ama zayıf bünyeli Franz daha olgunlaşmadan önce hayata veda etmiştir.
Bunun üzerine İskoçya’ya dönen Maria, kendi ülkesinde bir yabancı gibidir. Fransızca konuşan ve Katolik olan Maria’nın aksine İskoçlar Protestanlığa inanıyorlardı.
Çıplak tepelerinde rüzgarların ıslık çaldığı ülkenin sevimsiz kalelerinde kendini beğenmiş beyler, güneyde barbar asiller, kuzeyde ise asil barbarlar hüküm sürüyordu. Beyler kavgacı, şiddet yanlısı ve güvensizdi. Ayrıca John Knox adındaki bir Protestan rahibi de kraliçenin fena halde sinirine dokunuyordu. Maria inancının gereklerini büyük bir sessizlik içinde yerine getirirken: "Boğucu ibadethanelerdeki Püritenler ülkesine" hoşgörü göstermiştir.
Bol damat adayı
Damat adayları kuyruktadır: İspanya’dan Don Carlos, Danimarka ve İsveç kralları, bir kont ve Ferrara dükü. Hatta İngiltere kraliçesi çok sevdiği Leicester kontunu bile Maria’yla evlendirmek istemiştir. Bu bir tür taktikti aslında. İkinci sınıf bir soylu olan bu iyi adam, Maria’nın ihtiraslarını önemli ölçüde düşürebilirdi. Ayrıca bir Protestan’dı.
Fakat ne şanssızlık ki İskoçya kraliçesi kuzeni Henry Stuart, Lord Darnley’e aşık olmuştur. Maria, Lord ile evlenmiştir evlenmesine de, fakat ona krallık payesini vermemiştir. Tabii kuzin Elisabeth ve İskoç asilleri sinirden küplere bindiler. Çünkü Lord Darnley, sağlığının izin vereceğinden daha fazla düşman kazanma yetisine sahiptir.
Darnley’den etkilenen soylu suikastçılar, Maria’nın özel sekreteri David Rizzio’yu öldürünce, Darnley’le yolları ayrılmış ve bu olaydan sonra ayrı yaşamaya başlamışlardır. Bunun üzerine planda olmayan bir kavalye çıkmıştır ortaya: Bothwell kontu James Hepburn. Ve bundan sonraki komplo Darnley’i vuracaktır. Kont boğularak öldürüldükten sonra evi de havaya uçurulur. Kuşkulu kişi Bothwell kontudur.
Saldırgan vahşi
Vahşi adam kraliçeyi atının üzerinde sarayına taşıyıp, tecavüz ettikten sonra sıradan bir törenle onunla evlendi. Tüm bunları trans halindeymiş gibi yaşayan kraliçe, bu saldırgan vahşiden kaçamamıştır. İskoç krallığı ayağa kalkar halk çılgına dönmüştür. Kont kaçar. Kraliçe tutuklanır ve tahtı bırakmaya zorlanır. Onun yerine 13 aylık oğlu Jakob VI İskoçya kralı olur. Maria da çareyi kaçmakta bulunca, bir balıkçı teknesiyle İngiltere’ye gider.
Britanya adasında alarm zilleri çalar ve birbirlerine "sevgili kardeşim" diye hitap eden ama birbirlerini cehenneme göndermek isteyen iki zıt karakterli kadının on yıllar boyu sürecek mektup düşmanlığı başlamıştır.
Dokuz yaş daha büyük olan Elisabeth Tudor, tuhaf tabiatlı ve hırçın olmasına rağmen zekidir, stratejik düşünür ve iktidar enstrümanlarını kullanmasını çok iyi bilir. Erkek egemen bir toplumda tek başına ayakta kalmaya başaran Elisabeth, 30 yıl boyu bütün damat adaylarını geri çevirmiştir. "Hep evlenmeden ölmeyi arzu etmişimdir, bazı krallar, eşlerden birini diğerine bağımlı kılan doğanın amacından muaf kalmalılar" der Schiller’in "Maria Stuart" dramında.
Son söz Maria’da
Maria ise isminin "lekelenmesine" rağmen döneminin ideal kadın portresini çizmeye çalışırken boş yere Elisabeth’le karşılaşmayı ummuştur. Bu karşılaşma sadece Schiller’in eserinde gerçekleşir. Dramı ne şekilde doruğa taşıyabileceğini emin bir şekilde sezinleyen Schiller, iki kadını karşı karşıya getirmiştir. Ölüm ve yaşam üzerine bir diyalogdur bu ve son sözü hırçın Maria söyler.
İngiltere’ye iki kraliçe fazladır. Maria Stuart, Fransa’nın Elisabeth’in İngiltere üzerindeki hakimiyetinin tanındığı Edinburgh antlaşmasını asla imzalamaz. İkisi de kral Henri VII’nin torunudur. İnanç üzerine yapılmış olan kavgalar çok daha vahimdir. Elisabeth I, Katolikleri acımasızca takip edince Papa tarafından aforoz edilir. Elisabeth olayları soğukkanlılıkla karşılar ve Katolikliği vatana ihanet olarak kabul eder; bu durum Maria için iyice tehlikeli hale gelir.
Maria, İngiltere’deki 19 yıllık tutukluluğu boyunca Elisabeth’den merhamet beklemiştir. Aslında Maria’nın yeniden İskoçya krallığının tahtına çıkmasına karşı değildir, ama Darnley’in ölüm olayının araştırılmasını şart koşar. Gerçi Darnley cinayetine ortaklık ettiği kanıtlanamaz ama o yine tutuklu kalmıştır.
Özgür tutukluluk
İlk tutukluluk yılları çok rahattır. Kontrollü bir ev hapsinin keyfini çıkarırken 30 saray hizmetkarına emirler yağdırır; ata binme özgürlüğünden yararlanarak, avcı birliğiyle ormanlarda dolaşır. Yabancı hükümdarları ağırlar, hala Fransız sarayını temsil ettiği içinde de yeniden diplomatik bir evlilik hakkına sahiptir.
Maria’nın umudu Norfolk dükü Thomas Howard ile evlenmekti. Ona mektuplar yazar. Howard da onu ilgi duyduğunu bir elmas göndererek belli etmiştir. Ne var ki Elisabeth bu sırrı öğrenince çılgına döner. Bir kuleye kapatılan Howard, daha sonra da arabozuculuk yüzünden yargılanır.
Elisabeth’in saldırılardan korkmak için birçok nedeni vardır artık. İsyankar Katolikler onu yok etmek için can atıyorlardır.
Saldırıyla ilgili planlar ortaya çıkmış ve Maria kuşkulu duruma düşmüştür.
Ne ilginçtir ki tüm söylencelere rağmen Elisabeth, Maria Stuart’ı hep korumuştur. Biyografi yazarları Elisabeth’in, tutuklu "kız kardeş"e belki de merhamet dileyen mektuplar yüzünden "gizli bir sempati" beslemiş olabileceğini düşünüyorlar.
Ama ne var ki Elisabeth’in güvenlik danışmanları, Maria’nın affı hakketmediğini kanıtlamak istercesine, hareket özgürlüğünü kısıtlayıp, hizmetkarlarını azaltmışlardır.
Üç balta darbesi
Dış dünyayla bağlantısı tamamen kesilir. Elisabeth’in güvenlik danışmanları da Maria’nın yakın çevresine ajanları sızdırmayı başarmışlardır. Maria’nın tutukluluktan kurtulmak için yaptığı her şey kontrol altına alınır. Güvendiği kişiler sadece casuslardır. Bütün planlar suya düşer, kanıtlar ortaya çıkar ve bu işte Maria’nın parmağı olduğu anlaşılır.
Maria’nın toplum önüne son çıkışı onu ölümsüzleştirir. 300 seyirci önünde bir kraliçenin vakurluğu içinde siyahlar içinde görünür, Protestan rahibini susturur, duasını okur. Maria kafasını usulca idam tahtasına koyduktan sonra sarhoş bir cellat kafasını üç balta darbesiyle uçurmuştur.
Maria Stuart 19 yıllık tutukluluktan sonra öldüğünde 44 yaşındaydı. Cellat kesik kafasını yukarı kaldırdığında, elinden kayan kısa kesilmiş gri saçlı yaşlı bir kadın kafası yere yuvarlanmış, elinde sadece bir peruk kalmıştır.
Etekleri altındaki köpek
Die Zeit’ın (2/2005) bilim sayfalarında yayımlanan yazıda bu kritik an şöyle anlatılıyor: Üç etekli jüponun altından ölüyü bırakmak istemeyen bir Skye Terrier köpeği fırlar dışarı. İskoç kraliçesinin son hayvanı olan köpek tüm yiyecekleri geri çevirerek birkaç hafta sonra ölmüştür.
Rakibinin ölüm haberini alan Elisabeth’in gözlerinden birkaç damla yaş boşalır. On beş yıl boyu fırtınaya göğüs geren demir leydi çocuk sahibi olmadan ölmüştür.
Maria Stuart’ın oğlu VI. Jakop, I. James olarak İngiltere tahtına çıktı.
Onun Windsor kanı 13 kuşak boyu damarlarda akar. Ve geç gelen bir zafer: Westminster manastırındaki başka hiçbir mezar Maria Stuart’ınki kadar güzel değildir.