A.A.
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 2013 11:09
Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) kullandığı yöntemlerin başında gelen biyolojik pasaportun etki alanı genişliyor.
Uygulanmaya başladığı 2009 yılından bu yana dayanıklılık sporlarında, sporcunun kan değerlerindeki anormalliklere bakılarak doping takibinin yapıldığı biyolojik pasaport, idrardan hormon takibiyle artık sürat ve kuvvet sporlarında da doping yapanlara göz açtırmayacak.
Konuyla ilgili AA muhabirine açıklama yapan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Dopingle Mücadele Komisyonu Üyesi Rüştü Güner, özellikle Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği'nin (IAAF), idrar numunesinden hormon takibi konusunda bir süredir yoğun bir çalışma içinde olduğunu söyledi.
“IAAF son iki yıldır takipte”
İdrar örnekleriyle hormon takibinden dopingli olduğu açıklanan bir sporcunun henüz bulunmadığını kaydeden Güner, şöyle devam etti: “IAAF yaklaşık iki yıldır idrar örnekleriyle hormon takibi yapıyor, yakın bir zamanda bu takibe takılan sporcular açıklanabilir. Üst üste alınan idrar örneklerinde anabolik profile bakılıyor. İdrarda erkeklik hormonuna benzer biyolojik ya da kimyasal özelliği bulunan maddeler var. Bu maddelerin birbiri arasındaki denge, kişinin parmak izi gibidir. Bu denge dışarıdan bir anabolik steroid verildiği zaman bozulur. Bu bozulmayı üst üste alınan örneklerle çok kolaylıkla tespit edebilirsiniz.”
Özellikle yasaklı maddeler anabolik steroidlere yönelik, idrarda anabolik profil takibine başlandığını ifade eden Güner, “Kanda hemoglobin ve retikülosit değerlerindeki oynamalar uzun mesafe, dayanıklılık branşlarını ilgilendiriyordu. İdrar numunesinden hormon takibi ise atletizmde kısa mesafe koşuları, atma ve atlamalar gibi branşlar ile halterde etkili olacak” diye konuştu.
“Doping kontrolünde masumiyet karinesi esastır”
Bu yöntemin oturtulması için uzun yıllardır çalışıldığını anlatan Rüştü Güner, sözlerini şöyle tamamladı: “Doping kontrolünde hata yapmamak çok önemlidir. 'Sporcu her zaman haklıdır' prensibi geçerlidir. Doping kontrolünde masumiyet karinesi esastır. Sağlam bulgular şarttır. Hak ihlali yapmamak için işler çok sıkı tutuluyor. Sporcunun suçlu olduğu yüzde 99,9'un üzerinde ispatlanmadan ceza verilmemesi gerekir. Kanıtlarda şüphe varsa suçsuz bir insanın cezalandırılmasındansa, suçlu insanın ceza almaması tercih edilir. Fakat sporcunun da haklı olduğunu bilimsel kanıtlarla ispatlaması gerekir.”