Güncelleme Tarihi:
YAVRUCAK terliyor, akşamları ateşi çıkıyor ve kesik kesik öksürüyor. Konu komşu, ‘‘Yahu bu çocuk hasta!’’ dedikçe ilkokul 3'ten terk baba;
‘‘Benim oğlum arslandır, kaplandır, kolay hastalanmaz. Belki terli terli su içmiştir. Ben şimdi ona 2 aspirin veririm, hiçbir şeyciği kalmaz!’’ deyip dayıyor aspirini yavruya... Haftalar sonra aspirin torbasına dönmesine rağmen bir türlü iyileşmeyen çocuğu üfürüğü kuvvetli cinci hocaya götürüyorlar. Hoca hem okuyor, hem muska yazıyor. Üstüne bir de tuh tuh yapıp üfürüyor. Çocuk iflah etmeyince babası milyonlarca lira harcayıp nefesi daha kuvvetli hocaların peşine düşüyor. Ayrıca, o yatır senin bu evliya benim yavruyu dolaştırıp duruyor.
Babanın aklına bir röntgen filmi çektirmek ve bir kan testi yaptırmak bir türlü gelmiyor.
Aynı bizim futbol kulübü başkanlarımız gibi baba bilimselliğe inanmıyor, dededen atadan gördüğünü yapıyor.
Fener, Beşiktaş ve Trabzon bugün yoğun bakımlık hasta!.. Başkanlar, çare diye eczaneden aspirin alır gibi yabancı futbolcu alıyorlar. Aspirinler bir halta yaramayınca, kapı kapı dolaşıp üfürüğü kuvvetli tosuruğu cinli hoca aramaya başlıyorlar. Gelsin Brigel Hoca, gitsin Toşak Hoca... Gelsin Zeman Hoca, gitsin Rıdvan Hoca... Gelsin Ahmet Suat Hoca, gitsin Gordon Hoca... Bir okuyup üflesinler, bir de güzel kurşun döksünler de takım hop diye ayağa zıplasın ve şampiyon oluversin!..
Bugün tavuk çiftlikleri bile futbol kulüplerinden daha bilimsel yönetiliyor. Yemlerinin kalorisi, vitamini, folluklarının ısısı, hatta kümeslerin ışık şiddeti bile bilimsel olarak ayarlanıyor. Çünkü yetiştiriciler, ‘‘Yumurtla lan tavuk oğlu tavuk!..’’ diye emir verince tavukların yumurtlamayacağını artık biliyorlar. Bu nedenle de üretim için bilimi kullanıyorlar.
Oysa, futbol kulüplerimiz hálá aşiret düzeninde ve kulübe üç-beş kuruş veren aşiret ağalarının elinde... Aşiret düzeni ve bilimsellik hiçbir zaman bağdaşmaz. İkisini bir kazana atıp 40 gün kaynatsanız birleşmez. Türkiye'nin en geri kalmış yöreleri niye güneydoğudaki aşiret köyleridir acaba?.. Çünkü bilimsellik başlayınca aşiret ağalığı da aşiret düzeni de sona erer.
Aslında başkanı da, yöneticisi de, basın erbabı ve futbolcusu da bu düzenden memnun. Herkes ancak bu düzen içinde nasiplenebiliyor. Önem, değer ve para kazanabiliyor. Bağırıp çağırdıklarına bakmayın. Aslında kulüp taraftarları da memnun. Çünkü, ezilmeyi ve hicranı sevdikleri bayıla bayıla dinledikleri arabesk şarkılardan belli... ‘‘Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum... Kaderimin oyunu bu... Yıkılmadım ayaktayım... Ben de isterem...’’ diye yıllardır keyifle inilemekteler. İsterem dedikleri de piyangodan çıkacak bir şampiyonluk. Çünkü onlar, bunca yoksulluğa rağmen milli piyangoya, at yarışlarına, sayısal lotoya katrilyonlar yatıran bir ülkenin çocukları... Bilimsellik olmayınca şampiyonluk da kadere, kısmete kalıyor.
Bilimsellik eğitim, öğretim ve çağdaş akılcılıktır. (Bu yazıyı yazarken bir yandan da Pendik-Fener maçını televizyondan izliyorum.) Abdullah, sol kanattan hababam bindirme yapıp top ortalıyor. Ama ortaladığı bütün toplar gökteki huma kuşlarını korkutup 3 adet ufonun düşmesine neden oldu. Kaleye haydanladığı topların en yakını direğin 8 metre üstünden gitti. Milli Takım'ın değişmez yıldızı, yılların kurt oyuncusu Abdullah ne yazık ki topa vurmayı bilmiyormuş. Ama bu onun suçu değil. Topa vurmayı gelişmiş ülkelerin spor okullarında ve kurslarında gençlere 11-14 yaşlarındayken öğretiyorlar. En önemli futbol hocaları, sosyologlar, psikoloji, anatomi ve beslenme uzmanları, bu okullarda geleceğin futbolcularını yetiştiriyorlar. Bu okulların büyük bölümünü kulüpler finanse ediyor. Çünkü kendi yetiştirecekleri oyuncunun dışarıdan satın alınacak futbolcudan çok daha ucuza geleceğini biliyorlar. Üstelik, çocukluğundan beri izledikleri futbolcunun psikolojik ve fizik kişiliğini çok iyi tanıyorlar. Fazlasını da satıp kulübe para kazandırıyorlar.
Tesadüfe bakın ki şu anda dediklerimi doğrulayan bir maç izliyorum. Aşiret piyasası değerine göre toplam fiyatı 50 milyon doları geçen aşiret takımı Fenerbahçe öğretmen ve üniversite öğrencilerinden kurulu yarı amatör Pendik Spor karşısında perperişan yerlerde sürünüyor. 50 milyon dolarmış, Hoca İtalya'dan ithal Zeman'mış, futbolcuları milliymiş bunların hepsi palavra!.. Aziz Yıldırım'ın aşireti Pendik'ten bir pres yedi. Ne 4-4-3 kaldı, ne 2-5-90... Öyle bir eleğe döndüler ki, kaleci Rüştü santraya koşup ayakla gol kurtardı... Aşiret çocukları o sırada savunma alanlarına dönebilmek için geçen minibüslere otostop çekiyorlardı.
Pendik çok mu güzel oynadı?.. Yoo, sadece Fenerli topçuların iki misli ve daha hızlı koştular. Atakta ve savunmada Fenerliler'den daha kalabalık oldular. Yani, teknik eksikliklerine rağmen futbolu Fener'den daha bilimsel oynadılar. Adale düzeyleri değil ama kültür düzeyleri Fener'den çok daha üstündü.
Sayın futbol kulübü başkanları...
Türk futboluna birazcık faydalı olmak istiyorsanız, artık aşiret ağalığından vazgeçin ve kulüplerinizi aşiret düzeninden kurtarın.
Sokak satıcıları bile sizden daha bilimsel çalışıyor. Artık kamyonet, hoparlör ve elektronik tartı kullanıyorlar.
Faks: 0.212 273 01 92